1 Ağustos 2021 Pazar

Cehennem | Dan Brown kitap yorumu

Merhabalar, hemen ilk cümlede söyleyeyim, bu kitabı okumayanlar hemen kütüphaneden de olsa edinip okusun. Kurgusu ve romanın kahramanları çok sıradışı. Her müzenin ve tarihi yapıların ince detaylarına kadar betimlenmesi Floransa, Venedik ve İstanbul'da turistik bir tura çıkmışsınız hissi yaratıyor. Kitapta bulaşıcı bir virüsü yaymaya çalışan bir genetik bilimci engellenmeye çalışılıyor, tempo tüm Dan Brown kitaplarından da bildiğiniz gibi çok yüksek.


Sanat tarihçisi ve simge bilimci Robert Longton gözlerini açtığında kendini Floransa'da bir hastanede bulur. Oysa Boston'daki evinden çıktığını bile hatırlamamaktadır. Kafasına dikiş atılmıştır ve bir süre sonra hastaneye gelen bir yabancı O'nu öldürmeye çalışır, oradaki bayan bir doktorla hastaneden kaçar. Hafızası yaşadığı bir önceki gün için silinmiştir ancak bazı kelimeler ve görüntüler hayalindedir. Doktor Sienna Brooks'un evine giderler ve burada elçiliği arar ve yardım ister. Ancak eve gelen kişilerden biri kendisini hastanede öldürmeye çalışan kişidir ve iç cebinde bulduğu bir nesne ile bazı soruları aydınlanır. Sienna'yla birlikte kaçmaya devam eder ayrıca kendisini çözmesi gereken büyük bir bilmecenin ortasında bulur. Çözdüğü her şifreli mesaj onu başka tarihi bir mekana yönlendirir, böylece İstanbul'daki Yerebatan Sarnıcı'na kadar iz sürmeye devam eder. İtalya'dan Türkiye'ye giderken de artık gerçekle, aldatmacanın, yalanın ayırdına varamayacak kadar kafa karıştırıcı şeyler, yaşadığı içiçe geçmiş olayların gerçek yüzünü öğrenir.  

Okurken aldığım notlar oldu ayrıca bazı alıntıları kaydettim ama hepsini paylaşmayacağım. Hem kitaptan alınan zevkin azalmaması için hem de yazı çok uzayacak hepsine yer verirsem.

* Cehennemin en karanlık yerleri, buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.  

* İnsan zihninin ilkel ego savunma mekanizması, beynin kaldıramayacağı kadar fazla stres üreten tüm gerçekleri reddeder. Buna inkar denir. İnkar, insanın başa çıkma mekanizmasının önemli bir kısmını oluşturur. O olmasaydı, her sabah hangi şekilde öleceğimizi düşünerek dehşet içinde uyanırdık. Bunu yapmak yerine zihinlerimiz, işe vaktinde yetişmek veya vergilerimizi ödemek gibi başa çıkabileceğimiz stresle meşgul olarak, varoluş korkularımızı perdeler. Eğer varoluşla ilgili daha büyük korkularımız olursa, basit işler ve günlük meşgalelerle onları hemen aklımızdan çıkarırız.

* Mantık ile kalp arasındaki yüz yıllık savaş, nadiren aynı şeylerin gerçekleşmesini ister. 

* Bir insan hiç olmadıkça Tanrı O'ndan hiçbir şey yapamaz. Martin Luther

* Büyük akıllar benzer düşünür.

Kitabı dün akşam bitirdim ve virüsle ilgili olayların baskın olduğu yer son bölüm. Güncel yaşadığımız virüs salgınından dolayı biraz sarsıcı geldi bu kısım bana. Bir de olayların İstanbul'da geçmesi insanı etkiliyor. Şimdiden iyi haftalar diliyorum herkese, sevgiler...

6 yorum:

  1. Bu kitap aklımda. Eminim çok sürükleyicidir. Yazarın hayal gücünü çok beğeniyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de uzun zamandır aklımdaydı, yazarın birçok kitabını okuduğum için ertelemiştim

      Sil
  2. Yıllar önce okumuştum, güzeldi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel, ben geç kalmışım biraz ama salgın konusu tam denk geldi

      Sil
  3. Filmini izledim. Yerebatan Sarnıcı'nda çekmişler finali. Tanıdık yerler görmek insanın hoşuna gidiyor :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir süre sonra ben de izlemek istiyorum filmini :)

      Sil