31 Mart 2018 Cumartesi

BLOGUMUN 3. YAŞ ÇEKİLİŞİ

Selam sevgili dostlarım, 22 Ocak'ta blogum 3 yaşına girdi! Gün itibariyle geride kaldı ama 3 yaşındayız :)  Artık vaktidir, çekilişle birlikte duyurma zamanı geldi. 2015'te başladığım günden bu yana 200 yazı yazmışım.

Okumak isterseniz, şimdiye kadar en çok tıklanan üç yazım:


*        *        *

Çekilişimin diğer sahibi Kitaplarım Olmadan Asla bloğu yazarı Emine hanım (http://kitaplarimolmadanasla.blogspot.com.tr). Kendisine katkısından ve çekilişi zenginleştirdiğinden dolayı teşekkür ediyorum.

Hediyelerimiz Michael Ende'nin Bitmeyecek Öykü kitabı ve Emine Hanım'ın el yapımı kitap ayıracı. 



Kitabı Ezgi Mola'nın söyleşisine gittiğimde O tavsiye etmişti. 

Katılmak için YENİ YAZI ve KİTAPLARIM OLMADAN ASLA bloglarını takip etmek ve bu yazının altına yoruma katıldım yazıp email adresinizi bırakmanız yeterli. Bir çekiliş hakkına daha sahip olmak istiyorsanız, çekiliş duyurusunu blogunuzda paylaşıp linkini yorumlara bırakın lütfen. 

Çekiliş 22 Nisan'da sona erecek. Sonucu ise 23 Nisan'da açıklamayı planlıyorum. Herkese bol şans!

28 Mart 2018 Çarşamba

Kitap Yorumu: Bir delinin hatıra defteri - Burun - Palto / Nikolay Vasilyeviç Gogol

Merhabalar! :) Bahar geldi ben kıpır kıpırım hareket isteğim arttı, işe gelmeden önce yürüyüş yapıp, dışarıda simit- çay yaptım, işyerine de taze sıkılmış elma suyu getirdim bugün iyi geldi, Antalya'da taze meyve sıkan dükkanlar bayağı yaygın çarşıda ;)

Antalya Kitap Topluluğu ile bu haftasonu tartışacağımız kitap; Bir delinin hatıra defteri. Bu metin çok kısa olduğu için kitaba Gogol'ün Burun ve Palto öykülerini de eklemişler. Ben hızımı alamayıp onları da okudum. Bu kitabı gruba öneren bendim. Yıllar önce İstanbul'da tiyatrosunu izlemiştim, Genco Erkal oynuyordu yanlış hatırlamıyorsam. Çok beğenmiştim ama canlandırdığı deli çok hızlı konuşuyordu, sözlerini tam takip edemedim. O yüzden kitabını okuyayım diye aklımdan geçirmiştim, taa yıllar sonrasına nasipmiş. 


Metin benim hatırladığım gibi değilmiş, benim aklımda politik bir oyun diye kalmış. O yüzden biraz hayal kırıklığına uğradım. Ben adam politik entrikalar yüzünden deliriyordu diye hatırlıyordum, bambaşka birşeymiş. Bahsettim ya uzun yıllar oldu izleyeli tamamen başka bir senaryo kalmış aklımda, kimbilir belki başka bir yerden...

Bir delinin hatıra defteri'nde işine gidip gelen, bu arada patronunun kızına aşık bir adam var. Kıza açılamıyor ve hayalinde kızın köpeğiyle arkadaşlık kuruyor, onunla konuşuyor. Güya köpeklerin birbirine yazdığı mektupları kaçırıyor ve buradan sevdiği ile ilgili bilgi toplamaya başlıyor. Bir süre sonra durumu ağırlaşıyor ve kendini İspanya kralı zannetmeye başlıyor. Sonrasında, muhtemelen bir akıl hastanesinde, gördüğü kötü muammeleyi ve aklının daha da kötüye gittiğini okuyoruz.   

Ben Gogol ilk defa okudum, itiraf etmeliyim ki hayal gücünün genişliği beni şaşırttı, diğer iki öyküsünde doğaüstü olaylar çerçevesinde de yazmaktan çekinmiyor, klasik yapıtların ağır tasvir geleneğini kırmış.

Burun'da bir sabah uyandığında burnunu yerinde bulamayan ve onu aramaya başlayan bir adamı okuyoruz. Hatta gazeteye ilan vermeye bile gidiyor. Burnu ise kendi bağımsız hayatını yaşamaya başlamış bile, ayrı bir birey gibi...

Palto hikayesi, insanın içini acıtıyor. Yıllarca, eski püskü olana kadar aynı paltoyu giymiş bir adam, iş yerindeki arkadaşlarının alayları sonucunda paltosunu onarması için terziyi ikna edemeyince, kendine yeni bir palto diktirmeye karar veriyor. Ancak bunun için alım gücü yok böylece aylarca para biriktirip bir yandan da terzisiyle paltonun modelini tartışıyor, kumaşını alıyor. Paltoyu diktirebilmek için uzun bir süre için harcamalarını azaltıyor ve bol bol hayal kuruyor. Sonrasını siz okuyun. Aslına bakarsanız kitabın en çok içe dokunan öyküsü bence. Sevgiler

23 Mart 2018 Cuma

Albert Camus - Yabancı kitap yorumu

Albert Camus okumayı çoktandır istiyordum. Hatta Facebook'ta yazar olarak Camus'ye beğeni yapan arkadaşlarıma özenip "Vay be ne felsefik yazılara kafa yoruyor" diye gıpta ediyordum. Camus'nün felsefesi Sarte'ye benziyor, kitabın önsözünden alıntılayıp biraz fikir vereceğim. Yine kolay anlaşılır bir kitapla karşı karşıyayız. Bulantı'dakine benzer bir erkek kahramanımız var, buradakinin farkı bir işi olması. Yani öyle çok gözde büyütülecek bir kitap değil bana göre.

"Albert Camus'nün dünya görüşü, yaşamın anlamsızlığından, saçmalığından kaynaklanan bir anlayış kavrayışından yola çıkmaktadır. Değil mi ki yaşam bir yerde ölümle, yani -yoklukla- sonuçlanıyor, öyleyse nedir bu didinip durma, bu yedim içtim, aldım verdim, benim senin kavgasının anlamı? 

Albert Camus için yaşam, insan yaşamı, bir saçma, bir anlamsız, bir akıl dışı, bir mantık dışı yaşamdır. Yani başlangıçta bir karamsarlık, bir umutsuzluktur söz konusu olan. Ama umutsuzluktan yola çıkmak, sonuna dek umutsuz olmayı gerektirir mi? Hayır diyor Albert Camus." ...


Kitap topluluğumuzda okumak için seçtimiştik bunu. Okuduk ve etkinlik resminde tarihten anlaşılacağı gibi tartıştık bile. 

Çok soğukkanlı bir adamın hikayesi, kitabın başında annesi ölüyor bunu bile duygusuz karşılıyor. Duygularıyla yaşayan bir adam değil dolayısıyla bunalımda veya depresyonda olduğunu söyleyemiyoruz. İş yeri ve yaşadığı apartmanda geçen olayları anlatışını, tasvirlerini ve buralarda karşılaştığı kişilerle diyaloglarını okuyoruz. Gerçekten çok "cool" olan bu adamın, kendisiyle evlenmek isteyen arkadaşına rahatlıkla O'nu sevmediğini ama isterse evlenebileceklerini söylediğini okuyoruz. Anlatımda başka bir kadın bunu istese O'nu da sevmediği halde evlenmeyi kabul edeceğini söylüyor. 

Apartman komşusunun belalısını öldürerek hayatında bir dönüm noktası yaşıyor baş karakterimiz. Bu kumsalda gerçekleşiyor ve sebep ise sadece gözüne giren güneş. Tutuklanma ve hapis sürecini de hiç kendini kapıp koyuvermeden, normal bir şekilde karşılıyor. Tanrıya inanmıyor hapisanede yanına gelen papazı kovuyor. İlkelerinden asla ödün vermeyen bu karakterin sonu ne olacak okumalısınız. En önemlisi güçlü, ayakları yere basan bu adamın anlatım tarzı sürükleyici ve soğukkanlılığının hayranlık uyandıran bir tarafı var. Çıktığı mahkemede bile kimseye yaranmaya çalışmıyor, doğrularından şaşmıyor ve bunları da açıkça söylüyor.

Kitap topluluğumuzun buluşma fotoğraflarıyla yazımı bitiriyorum. İlgisini çekenlere iyi okumalar :)



22 Mart 2018 Perşembe

Benden güncel haberler :)

Merhaba arkadaşlar! Çoktandır sesim soluğum çıkmıyor farkındayım. Bu arada birkaç güzel kitap okudum ve hepsini sırayla yorumlayacağım. 

Yazamamamın en önemli sebebi sanırım sağlık sorunları. Çeşitli hastanelerde arkadaşlarıma başvurduğum için sağolsunlar titizlilik gösterip check-up benzeri bir kontrolden geçirdiler beni. Neyseki çok önemli bir rahatsızlığım yok. Kan tahlillerinde D vitamini eksikliği ve insulin oranı yüksek çıktı. D vitaminini bir lokma ekmeğe 1 damla damlatılıp alınan bir takviye ile alıyorum. İnsulin oranının yüksek olması ise aynı oranlarda devam ederse başta şeker hastalığı olmak üzere birçok hastalığa davetiye çıkarıyormuş. Karın bölgesi yağlarında kurtulmak gerekiyormuş bu sebeple. Diyetisyen bir arkadaşım da bu yüzden neredeyse kolumdan tutup beni muayenehanesine getirdi. Sağolsunlar, bazen çevrenizdeki insanlar sizi sizden çok düşünüyorlar :) Böylece diyete de başladım.

 

Sizi sağlık sorunlarımla boğmak istemiyorum ama hiçbiri geçmeyecek rahatsızlık değil çok şükür. Asıl gittiğim kalça ve bacak ağrısı sorunum ile ilgili röntgen ve emar çekildi, çok önemli birşey bulunamadı. Bel bölgemde fıtıklaşmamış bir taşma var ve bugün muayene sonucu ondan kaynaklanan bir siyatik olduğu tesbit edildi. Bunun da başka bir hastanedeki arkadaşım teşhisini koydu ve kalçanın biraz daha kapsamlı bir emarını istedi. Bu da herhangi başka birşey var mı, tetkik etmek için. İlk önce ilaç tedavisine başlayacağız, geçmezse fizik tedavi olacağım.

Son yazdığım Şebnem Özkan'ın Yükseliş Gönlün Şifası kitabının yorumu için yazardan bir teşekkür yazısı aldığımı burada belirtmeliyim sanırım. Ayrıca yazar, kitap yorumu yazımı Facebook hesabında paylaşmış ve yazının okunma sayısı 226'ya ulaştı! 

Dostlar, bunların dışında yazamadığım süreçte birkaç kez yürüyüşe ve geziye gittim, bunların yazıları da gelecek sırayla... 

Geçen sene olduğu gibi bu sene de bölümümde bir uygulama dersi vermeye başladım. Geçen sene verdiğim dersin aynısı ama ben bu sene çok daha kendinden emin bir şekilde anlatıyorum, bunun geri dönüşümünü de öğrencilerimden alıyorum. Geçen seneye göre öğrenciler daha hevesli, uygulama yaptıkları işlemlerde de daha hızlılar.  

Son zamanların önemli olaylarından bahsetmediğim bir tek Antalya Kitap Topluluğu'na katılmam kaldı sanırım. İki haftada bir seçilen bir kitabı grup olarak okuyup daha sonra bir araya gelerek tartışıyoruz. Gerçekten iyi arkadaşlar edindim bu sayede, şanslıyım :) İki hafta benim okumak istediğim kitapları önermem ve bunların kabul edilmesi de bu grupla yapılan sohbetlere hevesimi arttırdı.

Önümüzdeki günlerde, gezi ve kitap yorumu yazılarına ek olarak Kızımın Cicileri bloguyla ortaklaşa yapacağımız çekiliş yazısına yer vereceğim. Ben sizin için bir kitap seçip aldım, ki bu Ezgi Mola'nın söyleşisine gittiğimde dinleyicileri için tavsiye ettiği kitap. Kızımın Cicileri blogunun sahibi Emine hanım da sizin için el emeği bir kitap ayıracı hazırladı. Detaylar çok yakında :)