20 Eylül 2022 Salı

Elmalı, Gömbe, Korkuteli gezisi - 1. Bölüm

 Geçen hafta annemle bir yayla gezisine katıldık. Elmalı'ya yakın Kaş'ın Gömbe yaylası Antalyalı'lar tarafından yazın tercih edilen oldukça popüler bir yayladır. Daha düşük rakımda bulunan Korkuteli yaylasının tahtını elinden aldı bence. Hem Korkuteli'de meydana gelen hızlı şehirleşme hem de yazın havaların eskisinden sıcak geçmesi sebebiyle...

Katıldığımız tura olan ilgi ile orantılı olarak araç ayarlayan tur rehberi, bizi normal taksi tipi bir arabayla buluşma yerinden aldı. Bir minibüs beklerken şaşırdık ama sevindik daha konforlu gideceğiz diye :) Biri kendi arabası diğeri de kiralık araba olmak üzere peş peşe yola koyulduk.

Elmalı'da bir mola verip ilçenin görmeye değer yerlerini dolaşıp birer çay içtik önce, sonra seyir terasına gidip, yakın olduğu için heybetli görünen, eteklerinde şirin evlerin olduğu bir dağa karşı oturup sohbet ettik. Buradaki molamız biraz uzadı çünkü buraya çıkarken arabamızın lastiği patlamış, yedek lastik takıp tamire götürdü rehberlerimiz.



Daha sonra kalacağımız pansiyona doğru gidelim derken yolumuzu kaybettik. İnternet çekmediği için navigasyonu kullanamamış rehber. Benim ise hafif baş ağrım migrene dönüşüp arttı derken mide bulantısı da başladı. Pansiyondan kilometrelerce uzaklaştık, ben arabada iki kıvrım bir ara zar zor navigasyona baktım, yanlış yolda olduğumuzu ve geri dönmemiz gerektiğini farkettim. Geri döndük ve bir yol ayrımında tekrar navigasyona baktığımda fenalaştım, arabayı apar topar durdurdum. Tekrar arabaya bindiğimde rahatlamıştım, bir benzin istasyonunda durup açık sıcak sıcak çay içtim ve kendimi toparlamaya başladım. Bütün bunların sorumlusu bir gün önce içtiğim soğuk sulardı.

Gömbeye 10 dk mesafedeki pansiyonumuza ulaştık, odalara yerleşip Gömbe'de akşam yemeği yedik, panayırı dolaştık. Geri döner dönmez uyuyakaldım, gece uyanıp, bir süre uyanık kaldıktan sonra tekrar uzun uykuma devam ettim. 

Buraya gelmeden önce Rewhat Arslan'ın Dert Bende adlı kitabına başlamış, onu da yanıma almıştım. Sabah erken uyanınca mis gibi temiz ve serin havada biraz da kitap keyfi yaptım.


Kitabın sonlarına doğru melankoliyi mizahla komik hale getirdiği öyküler hoştu, özellikle Kemer tatilini anlatan öyküsü güzeldi, benim yüksek lisans tezimin konusu Kemer ilçesi olduğu için de ilgimi çekti. Onca yıl Kemer'i çalışıp hiç beş yıldızlı bir tatil köyünde kalıp, bir club'ına gitmediğimi de ekleyeyim :)

Odaları boşaltıp tekrar Gömbe'de hareket ettik ve burada kahvaltı yaptık. Ardından Yeşil göl ve Uçarsu şelalesi'ne doğru yola çıktık. Devamı bir sonraki yazıya kalsın. Sevgiler 💙

16 Eylül 2022 Cuma

Uçurum Zamanı | Mert Ofluoğlu kitap yorumu

İmzalı kitap okumaya o kadar alıştım ki, bir kitabı imzasız okumaya başlayınca daha soğuk gelmeye başladı :) O yüzden blog arkadaşımız Mert kitaplarını imzaladığını duyurunca almakta tereddüt etmedim. Serinin ilk kitabı Ters Düz'ü okumuştum zaten, Uçurum Zamanı'ndan sonra şimdi üçüncü kitabı heyecanla bekliyorum.



Uçurum Zamanı'nı ilk kitaba göre daha çok beğendim. Mert kitabı çok güzel bir dille, kopukluk olmadan ustaca yazmış ve yayına hazırlamış. Üzerinden çokça geçildiği belli, anlatım ve yazım hatası yok. 

Olaylar, Trabzon'un bir köyü olan Bozbalık'ta geçiyor. İnsan ve mekanın kısıtlı olduğu bu küçücük yerde akıl almaz olaylar gelişiyor kitapta. Köye ait detaylar da kitabı daha özgün bir konuma taşımış. Kurgusu çok güzel ve bu olay burada olmaz diyemiyorsunuz :) 

Kitapta sürekli bir aksiyon hakim, benim gibi biraz kendi halinde yaşayan biri "Neler oluyor hayatta!" diye düşünüp şaşıp kalabilir çünkü roman gerçek hayattan hiç de kopuk değil.

Kitabı okurken, kişisel hayatımda üzücü bir olay yaşadım ama kitap bunun üstesinden gelmemi kolaylaştırdı, tıpkı bir arkadaş gibi. Kitabın bunca artısından bahsettikten sonra tavsiye ettiğimi söylememe bile gerek yok sanırım :)) Sevgiler 💙

5 Eylül 2022 Pazartesi

Sevgi Duvarı - Can Yücel kitap yorumu

Bazı yazarlara ve kitaplara kişisel tarihimizde o kadar çok rastlıyoruz ki o kitabı veya yazarı okuduk zannediyoruz ama aslında o kitabı elimize hiç almadık. Can Yücel'in kitapları da benim için öyleydi. Bunu fark edince bazı kitaplarını edindim, sanırım Sevgi Duvarı en bilinen kitaplarından.


Kitapta daha önce okuduğum birçok şiiri var, internette rastlayıp okumuştum ve çok beğenmiştim. İlk defa okuduğum şiirlerinin de çoğunu beğendim. Okurken acele etmemek lazım, şiirler sakin kafayla, sindire sindire okununca zevk veriyor. Bazı alıntılar paylaşmak istiyorum, bunları bilinen şiirleri arasından seçmemeye dikkat edeceğim.

* .. Cıvıl cıvıldı gözleri
   Yeni dağılmış bir ilkokul gibi 

* .. Karşıda bir ütücü dükkanı var
   İçeride tıpkı sana benzer bir kız
   Ama nasıl hamarat eline çabuk
  Öyle özene bezene 
  Dünyayı düzeltirmişçesine
  Susuzlara su ekmeksizlere ekmek
  Umutsuzlara umut verirmişçesine
  Zengin çamaşırları ütülüyor

* Sırılsıklam bir gökyüzü çıktı ağlardan
  Masmavi bütün balıkçılar

Tur'la Datça'ya gittiğimde son yıllarını geçirdiği evini ziyaret etmiştik ama içini gezemiyorsunuz. Kapısında bazı fotoğraf ve yazılar vardı, bu bile etkilenmenize yetiyor. İstanbul'daki öğrencilik yıllarımda sağdı, toprağı bol olsun.

1 Eylül 2022 Perşembe

Baba (The Father) film yorumu

Bu filmi açık hava sinemasında izledim ve izlemeden önce konusu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bu durum film izleme deneyimini benim için daha çarpıcı bir hale getirdi. 2020 yapımı film ilk olarak tiyatro oyunu olarak yazılıp oynanmış. Film bu kadar etkileyiciyken tiyatro oyunu olarak izlemek kim bilir nasıl olurdu..


Baş rolde Anthony Hopkins var. Filmde bu ismin yer alması bile insanı heyecanlandırıyor aslında. Afişinde göründüğü gibi ponçik bir film değil. Seksenli yaşlardaki bir alzheimer hastasının, hastalığın ilerleme sürecinde neler yaşadığını tam olarak size deneyimletiyor filmin yönetmeni. Babası bu süreci yaşarken kızı durumu çok iyi yönetiyor. Anthony'nin hastalığını adım adım, gün be gün yaşıyoruz. Çünkü film O'nun bakış açısıyla çekilmiş ve neyin hayal, neyin gerçek olduğu karışıyor. Anthony'nin olmadığı sahnelerde bile bazı hayaller tutarlılık gösterip devam ediyor, oldukça şaşırtıcı bir teknik. Farklı günlerde gerçekleşen olaylar önceki günlerde olan olaylarla da birbirine karışıyor ve kişiler olduğundan farklı rollere bürünüyor. Filmin sonuna kadar kafanızda tutarlı bir senaryo oturtamıyorsunuz, zaten amaçlanan da bu ve Anthony gibi afallıyorsunuz. Film biterken tam olarak ne olduğu kafanızda şekilleniyor.

Altı dalda Oskar adayı olmuş, iki dalda; en iyi erkek oyuncu ve en iyi uyarlama senaryo Akademi ödülü almış film. Merak uyandırdıysa izleyin derim..