29 Kasım 2019 Cuma

Çizimlerim ve okuduğum kitaptan alıntı

Merhabalar, bundan önce ders notu gibi yazdığım, yeryüzünün alt katmanları ile başlayan yazımın devamı gelecek, beni teşvik ettiği için Akela'ya teşekkür ederim. Bu sefer konuyu farklı kaynaklardan araştırıp bir sentez yapacağım, jeoloji ağırlıklı bir yazı olacak.

Dün akşam biraz da stresimi azaltmak, rahatlamak için içimden çizim yapmak geldi. Daha önce bir süre resim dersi alıp karakalemden başlayıp, suluboya ve daha sonra yağlıboya resimler yapmıştım hocamın atölyesinde. Dün yaptıklarım basit çizimler, zaten amacı da yorulmadan eğlenmek.

Kartanesi desenleri


Çizimleri Pinterest'te gözüme kestirdiğim desenleri örnek alarak yaptım. Bayağı keyif aldığımı söyleyebilirim. İçimden geldikçe defterimi doldurmayı planlıyorum :)

Bu ara Patrick Rothfuss'un Rüzgarın Adı kitabını okuyorum. Kitap 736 sayfa, dolayısıyla kitabı bitirip yorum girmem bayağı zaman alacak. Ben de ara ara kitaptan beğendiğim bölümleri paylaşmaya karar verdim.

Şu ana kadar 69 sayfa okudum ve romanın merkezinde bir hancı var. Tarihçi O'nu bulup geçmişteki hikayesini anlatmasını istiyor, ikna ettikten sonra bir taraftan da kayıt tutuyor. Şöyle başlıyor hikayesine hancı:

"Adım Kvothe. Aşağı yukarı 'Kıvote' diye okunur. İsimler önemlidir, çünkü size bir insan hakkında çok şey söylerler. Birinin duymaya hakkı olduğundan çok daha fazla isim duydum.

Ademler bana Maedre derler. Telaffuz şekline bağlı olarak bu, "Alev", "Gök gürültüsü" ya da "Kırık Ağaç" anlamına gelebilir.

Beni görecek olursanız "Alev" ismi hemen aklınıza gelir. Parlak kızıl saçlarım var. Birkaç asır önce doğsaydım herhalde iblis diye yakılırdım. Saçımı hep kısa kessem de pek asidir. Kendi haline bırakılırsa dimdik durur ve beni alev almışım gibi gösterir. 

"Gök Gürültüsü" adınıysa, güçlü bariton sesime ve küçük yaşlarda aldığım epey bir sahne eğitimine borçluyum. 

"Kırık ağaç" adını hep önemsiz buldum. Tabii şimdi düşününce, bunun kısmen de olsa gerçeği yansıttığını kabul etmeliyim.

İlk hocam bana E'lir derdi, çünkü akıllıydım ve bunun farkındaydım. İlk sevgilim bana Dulator derdi, çünkü telaffuzu hoşuna giderdi. Bana Shadicar, Eli Hafif ve Altı Tel dendiği de oldu. Kansız Kvothe, Esrarengiz Kvothe, Kralkatili Kvothe de dediler. Bu isimlerin hepsini hak ettim. Hepsinin bedelini ödedim. 

Ama Kvothe olarak yetiştirildim. Babam bir keresinde bunun "bilmek" anlamına geldiğini söylemişti. 

Tabii bana daha başka çok şey de dendi. Bunların çoğu kaba sözlerdi, lakin çok azı hak edilmemişti. 

Uyuyan höyük krallarından prensesler kaçırdım. Trebon kasabasını yakıp kül ettim. Felurian'la bir gece geçirdim ve hem canıma hem de aklıma mukayyet olabildim. Çoğu insanın alındığından daha küçük bir yaşta Üniversite'den atıldım. Başkalarının gündüz gözüyle ağızlarına almaktan bile korktukları yollardan, ay ışığı altında geçtim. Tanrılarla konuştum, kadınlar sevdim ve ozanları ağlatan şarkılar yazdım.

Belki beni duymuşsunuzdur." ...

Neşeli, keyif dolu ve huzurlu bir haftasonu diliyorum hepimize :)

27 Kasım 2019 Çarşamba

Dünya yüzeyinin alt katmanları nasıldır?

Merhabalar, başlıktan da anlaşıldığı üzere bu yazım biraz jeoloji ders notu kıvamında. Popüler bilim kitapları yazarı ayrıca fen ve teknoloji kitapları yazmış olan Çağlar Sunay'ın 50 Soruda Evren kitabı geçti elime. Kitapta genellikle astronomi konuları ön planda ancak ben en sevdiğimiz gezegen Dünya ile ilgili bir bölümü seçtim derleyip sizinle paylaşmak için :)

Yeryüzeyinde yaşadığımız için bu kısımla ilgili bilgilerimiz doğal olarak mevcut çoğumuzda ama yeraltı biraz bilinmez ve gizemli kalmış, en azından benim için. Bu yüzden yerin alt katmanlarının özelliklerini öğrenmek, ya da pekiştirmek bize daha çok şey katacak diye düşünüyorum...


Milyonlarca tür canlının, yüzlerce çeşit mineralin, suyun, buzun, su buharının, atmosferdeki değişik gazların bulunduğu gezegenimizin yüzeyi gerçekten de madde çeşitliliği açısından çok zengindir. Ne var ki aynı durum yüzeyin 30-40 km altından aşağılarda, yani gezegenin yüzde 99’luk bölümünde, hiç de öyle değildir. Orada yalnızca sıcak, yoğun kayalar, mineraller ve metal karışımları vardır. Dünya, tıpkı bütün karasal gezegenlerde olduğu gibi, üç temel katmandan oluşmuştur: Çekirdek, manto ve kabuk. Bu katmanların içerikleri ve yapıları farklıdır; yoğunluk, sıcaklık ve basınç merkeze inildikçe artar. Çekirdek ve manto hakkındaki bilgilerimiz sismik dalgalar, manyetik alan çalışmaları ve laboratuvar deneyleri gibi dolaylı araştırma ve incelemelere dayanır. Çünkü üst manto dışında bu
katmanlardan doğrudan kaya örneği elde edilemez.

Dünya’nın merkezinde 6900 km çaplı çekirdek bulunur. Çekirdek demir ile nikelden oluşmuştur. İki farklı bölümü vardır: dış çekirdek ve iç çekirdek. Dışta kalan 2250 km kalınlığındaki erimiş, metal tabaka (dış çekirdek), katı olduğu düşünülen 2400 km çaplı bir küreyi (iç çekirdek) sarar. Dış çekirdeğin sıcaklığı 3800°C kadarken,  iç çekirdeğin 4500°C kadardır. Çekirdeğin hâlâ bu denli sıcak olmasının temel nedeni, içerdiği potasyum-40, uranyum-238, uranyum-235 ve toryum-232 gibi radyoaktif izotopların bozunması sırasında ortaya çıkan ısıdır. 

Plaka tektoniği etkinliklerinin kaynağı çekirdeğin bu ısısıdır. Dış çekirdekte elektriksel olarak iletken, sıvı haldeki demir ve nikelin hareketinin (oluşturduğu akımların) Dünya’nın dönüşüyle birlikte Dünya’nın manyetik alanını meydana getirdiği düşünülmektedir.

Çekirdeğin üstünde manto yer alır. Mantonun büyük bölümü demir ve magnezyum açısından zengin, yoğun kayadır. Yerkabuğuyla mantonun en alt bölgesi arasındaki büyük sıcaklık farkı, yüksek basıncın da etkisindeki mantoda milyonlarca yıl süren konveksiyon akımlarının oluşmasına ve böylece ısı iletimine yol açar. Bu süreçte, tıpkı sıvılarda olduğu gibi, sıcak madde yükselir, soğuyan (daha ağır) madde de çöker. Litosferi oluşturan plakaların hareketinin de temelinde bu ısı iletimi yatar. Mantonun en üst kısmıyla yerkabuğuna birlikte litosfer denir.

Litosfer tek bir bütün halinde değildir. Kırılmıştır ve kırık parçalara plaka adı verilir. Yerkabuğu on milyonlarca kilometrekare büyüklüğündeki yedi büyük ve çok sayıda küçük plakadan oluşur. Bunların en büyüğü olan Pasifik plakası 108 milyon kilometrekare genişliğindedir. Plakalar, altlarındaki mantonun yarı erimiş haldeki bölgesinin üstünde “yüzer”ler.

Umarım konu ilginizi çekmiştir. Başka bir yazımda da yer kabuğu, kıtaların ve dağların oluşumu, deprem ve yanardağlardan da bahsetmemi ister misiniz? Gelecek yorumlara göre bu konularda da bir derleme yazısı hazırlayabilirim :) Selam ve sevgiler...

Kaynak: 50 Soruda Evren - Çağlar Sunay

12 Kasım 2019 Salı

Mim: Hakkımda bilmediğiniz 11 şey

Merhaba bu mimi cevaplandırmak istiyorum ve yine Şemsiyenin Altındaki Kız blogunda rastladım, cevaplarını okumak hoşuma gitti. Soruları cevaplayacak olan için sorular biraz zorlu gibi göründü bana ama başlayınca, cevaplar kendiliğinden klavyemden akar diye düşünüyorum bakalım nasıl olacak...


1. Kendinde sevmediğin özelliğin nedir?

Tembelliğim demek geldi aklıma ama artık tembellik yapmıyorum pek. Eskiden birşeye başlamak zor gelirdi, bayağı aştım bu durumu. Çok uyumam olabilir, erken de uyuyamam, bu yüzden sabahları geç kalkıyorum. Biraz erken kalkayım desem, gün içinde performansımı etkiliyor. Normal bir insanın uyku ihtiyacından fazla uyuyorum, sabahları açılmam da uzun sürüyor.

2. En büyük takıntın nedir?

Sağlıklı olma takıntım var. Kendimde veya ailemde sağlıkla ilgili en ufak sorun moralimi bozuyor, belki de hastaneye gitmenin bende stres yaratması yüzünden.

3. Kimsenin bilmediği sırların var mı?

Var ama genelde şeffaf bir yapım var. Birçok kimsenin ağzını açmadığı konuları rahatlıkla konuşurum. 

4. Hayattaki en büyük başarın nedir?

Akademik kariyer olarak birçok başarım var. Yüksek lisans yapmak, birçok yerli ve yabancı dergide makale yayınlamak, doktorayı bitirme aşamasında olmak... Doktora bitince en büyük başarım o olacak. Hevesle birçok şeye başlayıp bitirmekte zorlanıyordum, ilk gençlik dönemimde ders çalışmaktan sıkılıyordum. Şimdi çalışırken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmıyorum sanırım en çok bunu başarabilmek güzel. 

5. Seni en mutlu eden şeyler nelerdir?

Sevdiğimle vakit geçirmek. Yoğun bir günün ardından sosyalleşmek, arkadaşlarımla buluşup güzel bir mekanda eğlenmek ve yoğun bir haftanın ardından doğa yürüyüşü yapmak. Dans etmek. İşlerimi planlanan süreden önce bitirmek ki bu bende yeni birşey, böyle devam eder mi bilmiyorum :) 

6. En sevdiğin ünlü kim?

Önceden sanatını beğendiğim ünlülerle iletişim kurardım, o derece kendimi yakın hissederdim ama bunun sonrasında hep pişman oldum. O kişiye saygım kalmadı, dolayısıyla ürettiklerinin de takibini bıraktım. Instagram'da takip ettiğim, sevdiğim ünlüler var ama yorum yazmam, mesaj atmam. Sanırım, mütevaziliği ve bilgisiyle en sempati duyduğum ünlü, kimya nobel ödülünü kazanan bilim adamımız Aziz Sancar.

7. Şansa inanır mısın? Şans getirdiğini düşündüğün bir eşyan var mı?

Genelde pozitif, çalışkan ve hayata gülen insanlara hayat da gülüyor diye düşünüyorum. İyi rastlantıların da o insanların enerji alanıyla ilgili olduğunu sanıyorum, yani herkes kendi şansını kendi yaratıyor. Bu insanlardan biri olduğumu söylemiyorum ama olmak isterdim. Şans getirdiğini düşündüğüm bir eşyam yok ama sokakta bulduğum parayı şans parası olarak saklama gibi bir huyum var. Bir de Hac ziyaretine giden yakınımızın getirdiği hurmaların çekirdeklerini hala saklıyorum :)

8. Hayalindeki meslek ve nedeni?

Hayalimdeki meslek, şu an yaptığım meslek çünkü yapmaktan zevk alıyorum.

9. Kafan bozukken yaptığın şeyler nelerdir?

Şöyle dışarı çıkıp bir hava almak, akşam da olabilir. Bir arkadaşımı arayıp derdimi anlatmak. Whatsapp sohbeti, Instagram'da takılmak ve kitap okumak.

10. En sevdiğin film ya da dizi?

Star Wars serisini çok seviyorum, bir de James Bond serisini.

11. Kendine hangi sorunun sorulmasını isterdin ve cevabın ne olurdu?

- Buradan çook uzakta egzotik bir adaya tatil masraflarını karşılarsak 1 haftalığına gitmek ister misin? :D
- Evet :D

10 Kasım 2019 Pazar

Portakallı Trifle

Yarın 10 Kasım, Atamızı saygı, özlem ve rahmetle anıyorum. Her yeni gün hakkında yeni şeyler öğreniyorum ve hayranlığım artıyor, açtığı yolda ilerlediğimi düşünüyorum.

Trifle'ye bir seyahat dergisinde rastladım. İngiltere'nin Manchester şehrini anlatıyordu, meyveli ve kremalı Trifle'nin tadına bakmayı öneriyordu. Biraz araştırdıktan sonra bu ülkeye has ve bizim genellikle meyveli kup olarak bildiğimiz tatlı olduğu gün yüzüne çıktı. Rastladığım tarifler genellikle yaz meyveleri ağırlıklı; çilek, vişne gibi. Hatta donmuş meyve alırsanız ahududu, böğürtlen ve yaban mersini gibi meyvelerle orijinaline çok daha yakın bir tat elde edersiniz diye tahmin ediyorum. 

Metro'ya gitmeden önce her seferinde donmuş vişne veya kırmızı meyveler alayım diye niyetlenip önceliğim olmadığı için almayı daima unutuyorum ve artık pek umudum kalmadı. Dolayısıyla tatlının bir kış meyvesi olan portakalla yapılan versiyonunu görünce burada paylaşmaya karar verdim. Tarif Sofra Dergisi'nden, o yüzden denemeden önce gönül rahatlığıyla paylaşabilirim. Arkadaşımın bana geleceği gün yapacağım, telaştan fotoğraf çekmeyi unutmazsam burada yayınlarım :)


Malzemeler:

16-18 adet kedidili bisküvi


350 gram portakal reçeli

Yarım su bardağı portakal suyu

Kreması için:

200 gram labne peyniri

1 paket krem şanti (1/2 su bardağı süt ile hazırlanmış)

Süslemek için:

Ceviz

badem

parça çikolata

kurutulmuş meyve

şekerli draje


Yapılışı:

Portakal suyu ve reçel ile kedidili bisküvileri arzu ettiğiniz kıvamda ıslatın. Krem şantiyi, sütü ve labne peyniri bir kapta önce düşük, sonra yüksek devirde çırpın. Sertleşmesi için buzdolabında bekletin. Karışımı, 6 adet bardağa sırasıyla portakallı kedidili, biraz reçel ve labneli krema olacak şekilde yerleştirin (görüntünün şık olması için krema sıkma torbası kullanabilirsiniz). Üzerini isteğinize göre parça çikolata ya da kurutulmuş meyve, ceviz, badem ile süsleyin.

Not: Şeker miktarını kendimiz ayarlamak istiyorsak portakalı reçelden daha az şekerle kaynatıp kendimiz yapabiliriz ve kedi dili bisküvilerini ıslatırken portakal suyuna reçel koymayabiliriz.

5 Kasım 2019 Salı

Cinayet Süsü film yorumu

Dün akşam yine komşumla gittim filme. Açıkçası filmin konusunu okuyup gittiğim için, suç-gerilim türünde bir film zannediyordum. Arkadaşım komediymiş deyince pek inanasım gelmedi, ciddi modda başladım izlemeye. Bu arada Şule Uzundere'ye buradan çok teşekkür ediyorum, filmi bana O önermişti.


Gelelim filmin konusuna... İstanbul'da farklı yerlerde vücutları boyanmış ve etrafa renkli boyalar serpilmiş olarak, farklı biçimlere sokulmuş cesetler bulunur. Bir seri katili yakalamak için emniyetteki cinayet masası ekibi işe koyulur. Vakanın zorluğu karşısında yurtdışından bir suç uzmanı da ekibe katılır. Ayrıca Ankara'dan gelen bir emniyet ekibi delilleri inceler. Yabancı filmlerde izlediğimiz polislerin aksine cinayet masası ekibinin birçok acemilikleri olur ve ben bir yerden sonra kıkır kıkır gülmeye başlarım. Filmi anlatmayayım ama aradıkları kişi telefon açıp konum atana kadar başarılı olamazlar. 


Ben filmi çok beğendim, çok da komik buldum. Diğer yandan eleştiri içeren bir film, tavsiye ediyorum.

3 Kasım 2019 Pazar

Zümrüt Yeşil - Kerstin Gier kitap yorumu

Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisinin 3. kitabı Zümrüt Yeşil. Gwendolyn ve Gideon'un maceralarını yine merakla okudum ancak serinin diğer kitaplarına göre elimde biraz sürünen, okuması uzun süren bir kitap oldu. Sanırım bunun sebebi kitabın ilk yarısında diğer iki kitaptan farklı bir olayın gelişmemesi ya da yavaş gelişmesi. Daha sonra kitabı finale yaklaştıran heyecanlı kısımlar geldi. Bu cümlelerim sizi yanıltmasın, normalde çok hafif, eğlenceli ve kolay okunan bir seri. Benim işlerin yoğunlukta olduğu bir döneme de denk geldi, diğer bir sebep ise Instagram'da istemediğim kadar çok zaman geçirmem :)


İlk iki kitabın yorumlarına link vermek istiyorum ve bu kitaptan fazla bahsedip süprizleri bozmak istemiyorum:


Serinin kesinlikle okunması gerekiyor, şiddetle tavsiye ediyorum, yazarın az rastlanan bir hayalgücü var. Yakut Kırmızı 2018'in en beğendiğim kitabı olmuştu. 

Gideon kitabın başlarında Gwendolyn'den uzak durmaya çalışsa da daha sonra aşkları pekişiyor ve St Germen Kontu'nun maskesi düşüyor. Yine Ortaçağ'da bir baloya katılıyor çiftimiz, bu balo veya partilerde gelişen olaylar çok ilginç ve komik oluyor. Bu seferkinin sonunda Gwendolyn için hayatın sona erdiğini düşünürken olaylar bambaşka bir boyut kazanıyor. 

"Zaman durdurulamaz ama aşk için bazen durduğu olur" Pearl. S. Buck

"Aşık olanlar ölemez çünkü aşk, ölümsüzlük demektir" Emily Dickinson

İyi haftalar :)

1 Kasım 2019 Cuma

Blade Runner 1 (Bıçak Sırtı) film yorumu

Merhabalar, çoğunluğun izlemiş olduğunu düşündüğüm bir film yorumuyla geldim. Kült bir filmmiş ve benim bundan yeni haberim oldu. İzlemediyseniz tam izleme zamanı çünkü 1982 yılı yapımı film 2019 Kasım'ını anlatıyor. Tabi o yıllarda, günümüzde olabilecek bir distopya olarak fantazi dünyasının kapıları aralanmış...


Başrolde Harrison Ford'u izlemek, eski bir dostla özlem gidermek gibi birşey, üstelik gençlik yıllarında çekilen filmi seyretmenin ayrı bir güzelliği var. Müzikler, lise yıllarımda severek dinlediğim Vangelis'e ait. Film sanırım ülkemizde Bıçak Sırtı ismiyle vizyona girmiş ancak İmdb'de Ölüm Takibi ismiyle geçiyor. Filmi ilginç kılan bir diğer özelliği, devam filminde de Harrison Ford'u izleme şansı bulmamız, bu filmin 2017'de vizyona girmesi ve bu sefer olayların 2049 yılında geçmesi. Kısa süre içinde 2. Blade Runner'ı da izlemek istiyorum. 


Kısaca filmin konusundan bahsedeyim: Tyrell gibi çok büyük firmalar Replikant isimli, dış görünümü insana benzeyen robotlar üretmektedir. Dünya dışında bulunan ve tehlike arz eden kolonilere karşı kullanılan bu robotlar dünyaya geri döner. Burada insanlar için tehlike oluşturmaktadırlar ve Blade Runners ismi verilen çok özel polisler peşlerine düşer. Rick Deckard, bir grup Replikant'ı yakalamak için verilen görevi kabul eder fakat geldiği koca şehirde, iki milyon insan arasından bu insansı robotları bulup yakalamak hiç kolay olmayacaktır...

Makine ögrenmesi konusunda uygulama yaptığım için bana oldukça çekici gelen filmi herkese tavsiye ederim.


Yağmurlu, serin bir havayla ilk gününden kendini hissettiren Kasım hoş geldi, haftasonunuz mutlulukla geçsin :)

Not: Dün ben yazımı girdikten sonra Webtekno sitesinde de filmle ilgili bir yorum yayınlandı. Onu da okumak isterseniz: Bilimkurgu klasiği Blade Runner, 2019 dünyasını doğru tahmin etti mi?