28 Haziran 2022 Salı

Yukarı Mahalle - John Steinbeck kitap yorumu

 Bu kitaba başlamadan önce iki kitabı birden okuyordum. Kütüphaneden bunu da alınca hadi üçüncüyü de birlikte okuyayım deyip başladım. Diğer ikisini bir güzel solladı :)) hata bitirene kadar rahat edemedim diyebilirim, devamlı dürttü sanki "Beni oku" diye :))

Aslında kitaba ilk başladığım zaman, "Bu mu şimdi konu??" der gibi bir düşüncem vardı ama farketmeden insanı sarıveriyor. Bu kitap Steinbeck'in üçleme olarak yazdığı kitapların ilkiymiş. Diğerleri sırasıyla, Sardalya Sokağı ve Tatlı Perşembe. Bunları da mutlaka edinip okuyacağım. Ayrıca, Steinbeck'in ilk edebi ve ticari başarı sağladığı kitabıymış.

Kitap Amerika California Monterey'de geçiyor. Burayı gördüğüm için yer tasvirlerini ve mahalle sakinlerini merakla takip ettim. 

Danny ve arkadaşlarının hikayesi, serserilik ve aylaklık yaparken tesadüfen savaşa katıldıktan sonra başıboş hayatları devam ederken hapse düşüp kurtulma maceralarıyla başlıyor. Danny'e Yukarı Mahalle diye adlandırılan yerde miras olarak iki tane ev kalınca birine kendisi yerleşip diğerini arkadaşlarına bağışlar. Arkadaşları evi kazara yakınca aynı evde yaşamaya başlarlar. Gün be gün eve yerleşen işsiz güçsüz takımı artmaya başlar. Günübirlik yaşayan, çalışmak, geleceği düşünmek gibi bir kaygıları olmayan adamlar mahallede kavga, hırsızlık, başıbozukluk içinde yaşarken hallerinden çok memnundurlar. 

Kalemini çok sevdiğim yazar mutluluğun para yoluyla elde edilmeyeceğinin altını çizerek bu kavramı tekrar sorgulatıyor sanki, kitabın sonunda sınır tanımazlığın da mutluluk getirmediğini anlıyoruz. Ayrıca olaylar buhran döneminde geçiyor ama şu an tüm dünyada fakirlik daha üst düzeyde diye düşündürttü beni. 

Kitap ilerledikçe ilginçleşiyor ve trajik bir biçimde sonlanıyor. Yazar bu acı durumu çok iyi hissettirip hemen zamanın akışına devam edip, okuyucu orada takılmamaya sevkediyor. Alıntı paylaşırsam kitabı okuma cazibesi kaçacak gibi geldi, okumanızı tavsiye edip kaçıyorum ben :)

24 Haziran 2022 Cuma

The Matrix 4 Resurrections film yorumu

İlki 1999'da yayınlanmış The Matrix filmini İstanbul'da sinemada izlemiş, çok etkilenmiştim. Yazılım konusunda biraz bilgisi olan herkesin "bunlar ileride gerçekleşebilir mi?" düşüncesiyle izlediğinden şüphem yok o yıllarda, zaten gişe rekorları kırdığı biliniyor.

Devam filmleri çekilen yapımın sonraki iki filmini izlemeyi kaldıramadım desem yeridir. Sebebi özel bir konu, şu an izleyebilirim ama bu filmde bile ilk filmin tekrarı olan birçok unsuru görünce izlemesem de olur diyorum.

Resurrections'da olaylar yine bir yapay gerçeklik ortamı olan Matrix'te başlıyor. Neo, Anderson kimliğiyle bir yazılım şirketinde oyun tasarlıyor ve eski kimliğini unutmuş durumda. Trinity de yazılım işiyle uğraşıyor ve Tiffany kimliğiyle eskiyi hatırlamadığı gibi evlenip çocuk sahibi bile olmuş. Trinity, Neo'ya göre Matrix'e daha iyi uyum sağlamış görünüyor, Neo'nun kısa kesitler halinde eskiye dair anıları ara ara gün yüzüne çıkıyor. Bu yüzden psikolojisi bozuk ve bunların hayal gücü olduğunu söyleyen ve O'na devamlı mavi haplar yutturan bir terapisti var. 


Gerçek dünyaya ait insanlar bir süre sonra Neo'yu buluyorlar, çok ünlü biri aslında, seçilmiş kişi. Daha önce simülasyondan kurtulup Zion halkını kurtarmış. Buraya tekrar dönüyor ve Trinity'i kurtarma planları yapıyor. 

Filmde bol aksiyon var, olaylar hızlı ilerliyor. Neo gittikçe güç kazanıyor ya level atlıyor ya da Matrix'in sürekli versiyonu güncelleniyor bunu ben fazla anlamlandıramadım çünkü programcılar hiçbirşey yapmıyor, Zion'da sadece akan sayıları izliyorlar. Ya da filmin felsefik açılımını yaparak; inanırsak beyin gücü ile herşeyi başarabiliriz çıkarımını yapabiliriz. 

Neyse fazla uzatmadan konunun meraklılarına tavsiye edip kaçayım ben :) Sevgiler 💙

20 Haziran 2022 Pazartesi

Top Gun Maverick film yorumu

Araştırdım da Top Gun'un ilk filmi 1986'da vizyona girmiş. Ben o zaman çok küçüktüm ama ortaokula gelene kadar film popülerliğini korumuştu ve birkaç defa izlemiştim. O zaman video kaset kiralayıp evde izliyorduk :) Maverick'i izlemeden onu tekrar izlemek aklımdan geçiyordu ama geçmişte özellikle Take my breath away şarkısının klibinde filmden kesitleri defalarca izlediğim için vazgeçtim. 


Geçmişe pek özlem duymadığım için eski bir filmin devamı bana önceleri çok cazip gelmedi. Ancak arkadaş çevremden filmin çok beğenildiğini duydum ve onlar da izleyince uygun bir zamanda izledim. Bazı klişeleri olsa da bir noktadan sonra film beni heyecanlandırdı. Pete Mitchel Amerikan hava üssünde ileri teknoloji aşırı hızlı bir jet uçağının deneme sürüşünü yaparken kendini ve uçağı fazla zorlar ve bilinmeyen bir ülkeye iniş yapar veya uçağı düşürüyor mu orası net değil. Çalıştığı yerden ayrılması istenir, emekli edilmesi an meselesidir ancak askeri eğitim gördüğü hava üssünde yüksek mevkilere gelmiş bir arkadaşı tarafından Top Gun'a geri çağırılır. Burada gizli bir görev için yeni mezun ve en iyi olarak seçilmiş askeri pilotları eğitmesi istenir. Yıllar önce Top Gun'da birlikte görev yaptığı can yoldaşını bir hatası yüzünden kaybetmiştir. Hem bizzat uçaklarda kaptanlık yaptığı için şimdi eğitmenlik yapmak hem de kaybettiği ve kardeşi gibi gördüğü arkadaşının oğlunu başarılması neredeyse imkansız bu göreve atamak düşüncesi O'nu çok zorlayacaktır... 

Film uzun süredir vizyonda, gösterimden kalkmadan izlemenizi tavsiye ederim, sevgiler 💙

10 Haziran 2022 Cuma

İmplant günü ve diğer şeyler

 Bugün implant yaptırdım, henüz 1-2 saat oldu ağrı devam ediyor. Güzel tarafı ise devamlı dondurma yiyor olmanız, ağrıya iyi geliyor. Bu ikinci implantım, geçen sefer yaptırdığımda ağrı kısa sürede azalmıştı, yine öyle olur diye umuyorum. 

 Devam ettiğim seramik kursu kapandı. Ben bir süredir devam edemiyordum zaten, boyun fıtığı oldum. Yaptığım hemen her aktivite bu hastalığı kötü etkilecek cinsten: bilgisayar başında çalışmak, kitap okumak, seramik yapmak, telefona bakmak... Dikkat ederseniz hemen her işi yaparken boynunuzu eğdiğinizi farkedersiniz. Bunları yapmayı bıraktığınızda da hemen hemen hiçbirşey yapamadığınızı görürsünüz ki bu çok kötü birşey.. Kolunuz ağrıdığı için de yapamadığınız şeyler daha da artıyor. İğne olarak çözdüm diye düşünüyorum, umarım kalıcı olarak iyileşmiştir.

Sağlığıma kavuştuğumda tüm yaptığım işlere geri döndüm tabi ve yeni bir seramik kursu araştırmaya başladım, birkaç atölye gezdim karar vermeden önce sonunda samimi bir arkadaşımın arkadaşının atölyesinde karar kıldım.O'da eylül ayında İstanbul'a taşınacakmış ama yaz boyunca yeni atölyeyi deneyimleyeceğim. Bu hoca aslında heykel sanatçısı, devam ettiğim süre içerisinde O'ndan farklı teknikler öğreneceğim diye seviniyorum. 

Bu ara yeni kanepe tarifleri denedim. Aslında fikir yıllar önce Slovakya'dan aldığım bayraklı kürdanları mutfak çekmecesinde görünce aklıma geldi. Patlıcanlı Kabaklı, Füme etli ve Ton balıklı olarak üç tarif buldum. İlk ikisi daha güzel oldu. Tariflerini ben vereyim çünkü yazılanı biraz değiştirdim:

Patlıcanlı kabaklı kanepe: Patlıcan, kabak, yeşil ve kapya biberi küçük küpler halinde doğrayıp yağda kızartın. İstediğiniz kadar, bana yarım patlıcan ve kabak yetti, biraz da biber. Küçük bir kasede yoğurdun katı kısmından sarımsaklı yoğurt hazırlayın. Başka bir kasede ikişer tatlı kaşığı da domates ve biber salçasını karıştırın.

Ben iki kat tahıllı tost ekmeği kullandım. Kare olacak şekilde 9 parçaya kesin. Herbirine salça sonra yoğurt sürüp sebzeleri  üzerine oturtup kürdan saplayın.

Füme etli; labne, mayonez, marul, et dilimi, çeri domatesi sırasıyla konularak yapılıyor. Ben fotoğraf çekmedim ama benzer bir fotoğraf buldum.

Hafta sonunuz güzel geçsin, sevgiler 💙