28 Ocak 2019 Pazartesi

A.R.O.G filmi

Antalya'da oluşan hortumları ve sel felaketini duymuşsunuzdur. Bugüne kadar sıcaklık Antalya mevsim normallerinin oldukça altındaydı. Dondurucu soğuklar ve haftalarca süren bulutlu havalar, ara ara yağış ve rüzgar. Sonunda birkaç gün en uç halini alıp doğal afetlere sebep oldu. Dün hava sakinledi, bugün ise ılık ve pırıl pırıl güneşliydi. 

Dün baktım evde bilgisayar başında kafama hiçbirşey girmiyor, kafamı boşaltmalıyım ki tekrar dolabilsin düşüncesiyle dışarı attım kendimi, sahil yolunda 6-7 km yürüyüş yaptım. Ardından annemle büroya gidip temizlik yaptık. Eve gelince yorgunluktan kanepeye serildim ama bu sefer de duş almam gerekiyordu, duşumu da aldıktan sonra tekrar uzanıp film izledim. İşte o an izlemek için aklıma gelen ilk film Arog oldu.  


Film 2008'de vizyona girmiş, sanırım internete düşünce izlemiştim ama neredeyse tamamen unutmuşum. Hemen hemen herkes de izlemiştir diye tahmin ediyorum ama uzun süre olduysa hatırlama zamanı gelmiş olabilir.

Arif, Komutan Logar tarafından 1 milyon yıl öncesine gönderilir. Burada taş devri insanlarının çağ atlaması için yoğun bir çabaya girer. Taşo, kısa sürede Arif'in kankası olur üstelik düşman kabile liderinin kızına aşıktır. Ozan Güven Taşo karakteriyle biraz saf ve aptalı oynuyor, bir sahnede Kemal Sunal'ın oyunculuğunu birebir kopyalamış, gönderme yapılmış ki filmde birçok farklı gönderme var.

Bazı mantık hataları olsa da izlemeye değer, izlediyseniz hatırlamaya değer :) Mutlu bir hafta olsun hepimize.

23 Ocak 2019 Çarşamba

Arka Pencere Filmi (Alfred Hitchcock)

Dün akşam bu filmi patlamış mısır eşliğinde seyrettim, nereden aklına geldi bu film derseniz, dün sabah çalışmaya başlamadan önce Bilim ve Teknik Dergisi'nin 2016 yılına ait basımlarının pdf hallerini indirmiştim. O yılın sayılarının birine göz atarken Logaritma ile ilgili bir yazı dikkatimi çekti, yazan da ünlü bir matematik hocası. Logaritmik oran görüntülerini tezimde kullandığım için yazıyı okudum. Sonunda bu filme bir atıf yapmıştı, konuyla alakalı değil sadece Alfred Hitchcock'un bu filmle ilgili sözlediği bir sözü matematik için kullanmıştı hocamız.


Daha önce Yörünge Mekaniği dersimin hocasının tavsiye ettiği Yıldızlararası, Yörünge ve Agora filmlerini izleyip çok hoşlandığım için hemen akşamına açtım filmi, gerçekten de beni hayal kırıklığına uğratmadı. Oyunculardan Grace Kelly zerafetiyle göz doldurdu. Bazı kıyafetlerine hayran kalıp böyle bir bluz diktireyim kendime diye içimden geçtiği oldu :)

Yönetmenliğini Alfred Hitchcock yaptığı için korkmayı bayağı bekledim ama korku ve gerilimden çok güzel bir aile filmi, polisiye denilebilir belki. Konusundan kısaca bahsedeyim: Yaban hayatı fotoğrafçısı bir adam bir iş kazası sonucu bacağını kırar ve birkaç hafta evden dışarı çıkamaz. Böylece zaman geçirmek için dürbünü ve fotoğraf makinesinin teleobjektifiyle komşularını gözetlemeye başlar. Bir de sevgilisi vardır ancak O'nu çok sosyetik bulduğu için evlenmeyi düşünmemektedir ta ki komşusunun birinin evinde sıradışı bir olay gerçekleşene kadar... 

Anlatıp tadını kaçırmak istemem, kendinize şöyle güzel yağlı, tuzlu bir kase mısır patlatın sonra rahat rahat kanepeye uzanıp izleyin. Merak etmeyin akşam uykunuzu kaçırmaz, diyalogların keyfine varmanızı öneririm, izlemeyi düşünenlere iyi seyirler. 

11 Ocak 2019 Cuma

Bugünlerde ben

Bugünlerde yaptığım işlere oldukça motive olmuş olarak devam ediyorum, aman nazar değmesin. Sanırım beni motive eden faktörlerin başında Tübitak projemizin kabul edilmesi ile birlikte projeye başlamamız ve ödemelerimizi almamız oldu. Doktora tez aşamasında her dönem sonu girilen komite sürecim biraz uzamış olsa da, onun üzüntüsünü dağıttı bu gelişme.

İki gün önce ofisimde mesai sonrası ufak bir parti verdim arkadaşlarıma. İkram olarak portakal, taze kuru ve yaş pasta ayrıca kıymalı pide vardı. Niyetim elmalı turta ve kıymalı börek yapmaktı ancak sabah arazi çalışmasından sonra yorgunluktan kendimi ofise zor attım ve herşeyi hazır aldım. Daha önce bulundurduğum bir şişe tekila vardı. Tuz ve limon suyuyla kokteyl hazırladım, margarita gibi oldu. 


İçkilerimizi içip yiyeceklerimizi yerken birbirimize şimdiye kadar hayatımızda geçirdiğimiz en zor, en bunalımlı süreçleri anlattık. Ortak nokta ise bu süreçleri yanlız atlatmak zorunda kalmamızdı. Bu sıkıntılı süreçleri yanlız yaşadıktan sonra hayatın bundan sonra getirebileceği trajik olayları korkmadan aşabileceğimizi düşündüğümüzü dile getirip yine de birbirimizin yanında olduğumuz için şükrettik. 

Sonra gelsin oyun havaları, göbek atmalar, 80'li yılların pop müzik parçalarıyla yorgun düşene kadar dans :)) 

Günlerim sabahları ve öğleden sonra 4'e kadar üniversitede sonrasında akşam 8'e kadar ofisimde geçiyor. Ufak tefek dokunuşlarla ofis dekorunu yenilemeye bayılıyorum, bu dekor alışverişlerinden en çok sevdiklerim ise mum ve çiçek almak. Dün de Migros'tan sümbül aldım, üçü bir arada :) İçerisi ısınınca kokuları tüm odayı kapladı, müthiş sevdim. Fiyatı da uygun 11 tl.


Bende son gelişmeler işte böyle, 2019 şimdiye kadar iyi geçti diyebilirim. Sevgiler

5 Ocak 2019 Cumartesi

Fakir Baykurt'u tanıyalım

Ünlü yazarımızın bir kitabını çoktandır okumak istiyordum. Sonunda öykülerinin yer aldığı On Binlerce Kağnı kitabını alıp başladım. Anne ve babamın kitaplığında ise Tırpan adlı bir romanının olduğunu hatırlıyorum, kısa bir zaman içerisinde onu da okumak istiyorum. Kitabı birinci el olarak bir sahaftan aldım, sahaf sahibinin kitaplara oldukça ilgisi vardı ve yazarın adını duyunca hemen övgü yağdırdı. Bu kadar ünlü ancak benim geç tanıdığım yazarımızı daha yakından tanımak için kısa yaşam öyküsünü sizinle paylaşmaya karar verdim.


Asıl adı Tahir olan Fakir Baykurt 1929 yılında Burdur'da doğdu. 1948'de Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra köy öğretmeni olarak çalışan yazar, 1955'te Gazi Eğitim Enstitüsü'ndeki eğitimini tamamladıktan sonra Sivas, Hafik ve Şavşat'ta Türkçe öğretmenliği yaptı. Demokrat Parti yönetimi tarafından öğretmenlikten alınarak pasif bir göreve getirildi. 1958'de Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan ilk romanı Yılanların Öcü nedeniyle hakkında kovuşturma açıldı. 1960 yılında ilköğretim müffettişi olarak atandı. 1962-1963 yıllarında ABD Bloomington Indiana Üniversitesi'nde ders araçları konusunda uzmanlık eğitimi aldı. 1969 yılında Türkiye çapındaki ilk öğretmenler boykotuna katıldığı için bir kez daha açığa alındı ve 12 Mart 1971'deki askeri darbeden sonra uzun süre tutuklu kaldı. 

Edebiyata şiirle adım atan yazar daha sonra toplumcu gerçekçi bir yaklaşımla kısa hikayeler ve köy notları yazdı. Farklı gazete ve dergilerde çeşitli yazıları çıkan Baykurt, 1955'te hikayelerini derlediği ilk kitabı Çilli'yi yayınladı. Bunu köy yaşamını, köylünün arzularını, sıkıntılarını ve çelişkilerini dile getirdiği hikaye kitapları ve romanları izledi. Yalın, şiirsel bir dil kullanan yazar, eserlerinde halka malolmuş deyişlere ve deyimlere sıklıkla yer vermiştir. Burada halk ağızı küfürlere yer verdiğini de ekleyeyim.

Tırpan ile 1970 TRT ve 1971 TDK ödüllerini, Can Parası (1973) ile Sait Faik Hikaye Armağını'nı, Kara Ahmet Destanı ile de Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazanan yazarın Yılanların Öcü adlı yapıtı 1961'de Metin Erksan, 1985'te Şerif Gören tarafından filme çekildi. Yapıtları çeşitli dillere çevrilmiş, çevrildiği ülkelerde birçok ödül almıştır. 11 Ekim 1999'da Almanya'da vefat etmiştir.  

Yılanların Öcü'nü küçükken televizyonda izleyip çok etkilendiğimi hatırlıyorum, Fatma Girik oynuyordu. Bu filmi de kısa süre içerisinde tekrar izleyip blogumda yorumlamak istiyorum. Sevgiler

4 Ocak 2019 Cuma

Safir Mavi - Kerstin Gier kitap yorumu

Aşk tüm zamanların içinden geçer serisinin 2. kitabı Safir Mavi.  Bu kitapta da Gwendolyn ve Gideon'un geçmişe yaptıkları seyahatler devam ediyor. Kronograflardan birini çalıp kontun kan çemberini kapatmasını engelleyen ve geçmiş zamanda sıkışmış olarak yaşayan Lucy ve Paul'ün esrarengiz davranışları devam ediyor ve henüz sırları tam olarak çözülmüyor. Serinin üçüncü kitabı olan Zümrüt Yeşil'de çözülür diye tahmin ediyorum ve bu kitabı da en kısa zamanda edinmeyi amaçlıyorum :)

"Zaman, zamandan başka birşey değil. Kafiyesi olmayan bir mısradır, dostum, herşey sende bitiyor"


Serinin ilk kitabının (Yakut Kırmızı) yorumunu hatırlamayanlar vardır belki, kitabın konusundan tekrar biraz bahsedeyim. Farklı bir gen taşıyan sayılı insanların zamanda yolculuk yapması mümkün bu seride. Bu yeteneğe sahip Gideon ve Gwendolyn, 1700lü yıllar, Rokoko dönemi gibi eski tarihlere o dönemin kostümlerini giyip sıçrama yapıyorlar. Bu insanlara muhafız deniyor ve koruyucuları geçmişte yaşamış Saint Germen Kontu. Zamanda yolculuk esnasında biraz da ürkütücü olan bu kontu ziyaret ederek bazı talimatlar alıyorlar muhafızlar. Konta karşı olan Lucy ve Paul'de yakalanmamak için devamlı kaçmakta. Geçmişte olan olaylar ve çatışmalar da bugünü devamlı etkilemekte tabii, bu yüzden çok dikkatli olunmalı. Bu kitapta Gwendolyn büyükbabasıyla sözleşip O'nun gençliğinde  birkaç buluşma gerçekleştiriyor.  

Asıl olayları kitabın okuyucularının keşfetmesine bırakıyorum. Seriyle ilgili fikrim değişmedi, kitaplar çok akıcı ve eğlenceli. Son olarak yazardan bir söz alıntılayayım:

"Sen değişirsen, çevrendeki herşey değişir. Sihir budur!"

 Yeni yılın mottosu olsun bu söz :)

1 Ocak 2019 Salı

(Güle güle) 2018 Mimi

2018'in son dakikalarında Burası Hayal Kahvesi blogunda gördüğüm mimi cevaplandırmak istiyorum. Yemekler, pastalar yendi, fotoğraflar çekildi eh şimdi de herkes kendi köşesine çekildi sanki bizim evde. 



1) 2018 senin için nasıl geçti?
Benim için diğer yıllara oranla biraz daha verimsiz geçti sanırım. Yani keyfi geçti, çok sıkı çalışamadım, çok fazla faydalı olamadım gibi hissediyorum. Bir de hastalıklarla geçti, üstelik bunlar uzun sürdü. Gitsin bitsin bu 2018 diyorum kısaca.

2) Bu yıl yapmak istediğin ama yapamadığın birşey var mı?
İstediğim kadar aktif olamadım. Çok çalışamadım ve istediğim kadar konser, tiyatro ve kültürel aktivitelere katılamadım.

3) 2018'i bir tatlıya benzetsen neye benzer?
Bayatlamış lokma tatlısı :D çiğnemesi zor olur, tat vermez :)

4) Bu yıl en çok sevindiğin olay nedir?
Kanada'ya gidip yeğenimle zaman geçirmek. 

5) Bu yıl en çok hangi filmi, diziyi, müziği ve kitabı beğendin?
Daniel Radcliffe'nin Orman filmi beni en çok etkileyen film oldu. Tek bir diziyi takip ettim zaten, bir Kore Dizisi olan Aşka Yolculuk, beğendim. Müzik, şu an dinlediğim Frank Sinatra, yeniyılı bizimle geçiren dayımın tavsiyesiyle açtım. Kitap, Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisinin ilk kitabı, Yakut Kırmızı beni çok sardı.

Dakikalar kala güzel bir yıla adım atmak dileğimle...