27 Ekim 2018 Cumartesi

Kanada gunlerim

Merhabalar, Kanada ya ablami ziyarete geldik annemle, tabii yegenimi ve enistemi de. Iki haftadir buradayiz ve donmeye iki hafta daha var. Benim bilgisayarim sarj oldugu icin su an yegenimin eski bilgisayariyla yaziyorum. Dogal olarak Turkce karakterler yok, umarim okunmasinda sorun yoktur.

Priz sistemi farkli oldugu icin ablamlara bir Turk arkadaslarindan hediye gelen Turk kahvesi makinesinin donusturucusunu kullaniyorum. Yani bilgisayarim mutfakta sarj oluyor, hafiften sikintili bir durum. Ozellikle uc gun icinde iki bildiri calismasini bitirip yazmak zorunda olmak acisindan.

Evde ablamin bir arkadasinin kizi da kaliyor. Arkadasi Turkiye deki tum kariyerini birakip burada yasamaya karar verdi. Kendi ve iki oglu Vancouver da universiteye gidiyor. Kucuk kizi da Victoria da bizimkilerle birlikte ailenin dorduncu uyesi olarak yegenimle ayni okula devam ediyor. 

Evde cocuklarla yasamak sadece yetiskinlerin oldugu bir evden farkli. En onemlisi istediginiz zaman kendinizi disari atip stres atamamaniz. Evin yakinlarinda yuruyus turlari atabilirsiniz ama bir gece bara gidip egleneyim deme luksunuz yok. Biz cocuklarin da kabul edildigi bir jaz bara erken saatlerde gitmeyi planliyoruz. Yapabilecegimiz tek aksam plani bu oldu. Bir kere de bir Japon restoranina gidip enfes susileri mideye indirme sansimiz oldu.

Evde enistem Mark in yarattigi bir takim kurallar var, ozellikle cocuklar icin ama sizde nasibinizi alabiliyorsunuz. Mesela bir sey teklif edildiginde standart cevaplariniz olmali ya `yes please` ya da `no, thank you`. Bu en basiti diyebilirim, benim evimde hissetmememe yetiyor. Yemek ve uyku saatleri kati. Yemek yenirken herkes masada olmali, kalkmak istiyorsaniz `may I excuse` demeniz gerekiyor. Bu boyle uzayip gidiyor...

Gecen haftasonu pazar gunu yelkenliyle geziye ciktik. Cok huzurlu bir ortam olmasina ramen kisa bir sure rahatlayabildim. Onda da resim ve video cekip durdum. Cunku buralari Turkiye deki arkadaslarima tanitmak istiyorum biraz olsun.

Size o resimlerden ve videolardan bazilarini asagiya birakiyorum. Iyi seyirler!







6 Ekim 2018 Cumartesi

Film yorumu: Doktor Jivago

Merhabalar, bu ara pek kitap yorumu yazmıyorum çünkü kitabımı bitiremiyorum, okuduğum kitap oldukça kalın. Bir kalın kitap daha aldım ondan sonra ama okuması kolay, hafif kitaplar aslında. Bitmeye yaklaşan kitabım Virginia Boecker'in Kral Katili kitabı, yani Cadı Avcısı'nın ikinci kitabı. Bir hafta sonra Kanada'ya gidiyorum, sanırım ikisini de yanıma alacağım. Orada ardı ardına ikisini de bitirir yorumlarını yazarım diye düşünüyorum. 

Ablam Kanada'da yaşıyor, O'nu ve ailesini ziyarete gidiyoruz annemle, bir ay kalacağız. Epey bir zaman oldu ziyaretlerine gitmeyeli, hep onlar geliyordu.   

Gogol'ü okuduktan sonra Rusya'da bir tatil planladığımdan bahsetmiş miydim? Bu fikrimi açtığım arkadaşım Dr Jivago'yu izlemem gerektiğini söyledi, kendisi de doktor :) Gerçekten Rusya'ya dair merakımın birçoğunu giderdi film. Kırsalı, şehiri kasabasıyla film her yer hakkında fikir sahibi olmanızı sağlıyor. Ayrıca tarihinin çok önemli bir dönüm noktasında geçiyor olaylar. Eski trenlerini de gördüm artık gam yemem. Zaten ben şimdiki Rusya'da geçmişinin izlerini aramak istiyordum, hala da istiyorum sadece para biriktirmek için biraz zamana ihtiyacım var.


Filmle ilgili Vikipedi'den kısa bir alıntı:

"Doktor Jivago", Rusya'da 1917 Bolşevik ihtilali ve hemen sonrasında patlak veren Rus İç Savaşı (1917-1922) sırasında, aynı zamanda bir şair de olan doktor Yuri Jivago (Ömer Şerif)'nun devrimin liderlerinden birinin karısına aşık olması ile yaşadığı zorlukları anlatan çok kapsamlı, romantik ve destansı bir filmdir.

Bu kısa paragraf filmi gerçekten çok iyi özetliyor. Filmden tad almak adına daha fazla detay vermemeli. Şunu da belirteyim ben geçmiş zamanın birinde bu filmi izlemiştim. Hatta ortaokulda gitar kursuna giderken gitar metodumdan bu filmle ünlenen şarkıyı çokça çalmıştım. Geçmişte filmdeki devrim liderinden çok etkilenmişim ki hatırladığım tek ayrıntı o ciddi, soğukkanlı adamın simasıydı. İsmi çok tanıdık gelse de, izlemiş olsanız da bir şans daha verebilirsiniz filme. O dönemde yaşanan olaylar, zor hayatlar, devrimcilerin insancıl idealleri olmasına rağmen savaş ortamında yaşanan kıyımlar, içinizi buracak. Her ne kadar kaliteli bir film olsa da savaş ortamında geçiyor nihayetinde, kolay izlenen bir film sayılmaz. Ama "İyiki izlemişim" dedirtiyor sonunda.