22 Mart 2017 Çarşamba

Gelidonya Feneri

Pazar günü yine Antalya civarının en ünlü rotalarından biri olan Gelidonya Feneri'ne yürüdük. Karaöz'de otobüsten ayrılıp Korsan Koyu üzerinden fenere ulaştık. Ortalama gezen bir Antalyalı buraya 3-4 kere gelmiştir. Çok uzun zamandır istememe rağmen nedense bu rotayla ilgili hep bir engel çıktı ve ben gidemedim. Sonunda geçen pazar şeytanın bacağını kırıp gitmeyi başardım. Gerçekten hayran kaldım bu parkura, her adımda ayrı bir güzellik çıktı karşımıza.

İnanılmaz bir foto arşivi oluştu burayla ilgili. Bloga Facebook'a koymadığım fotoğrafları koyacağım ki onlar bile bayağı fazla.


İnternette fenerin bekçisiyle yapılan bir ropörtaj var. Herkes bu manzaraya bayıldığı için fenerin bekçisinin yerinde olmak istiyormuş. O ise bakın neler diyor:

“1942 yılında bekçi olarak başlayan dedemin 70’li yıllarda emekliye ayrılmasıyla babam devam ettirdi feneri beklemeyi. 1975 yılında gözümü fener ışığıyla açtım. Burada doğdum, büyüdüm, şimdi feneri bekliyorum. Üç kuşaktır denizcilere yol gösteriyoruz.

İlk zamanlarda fener gaz yağı ile çalışıyormuş. O zamanlar feneri mecburen beklemek gerekiyormuş. Gece alevlenirmiş, tıkanırmış Fener. Temizlenmesi gerekirmiş. Daha sonra tüp gaz sistemine geçilmiş. Ben de bu mesleğe ilk başladığımda bu sistemi kullandım. O dönemde de fener de kalmak gerekiyordu. 2000 yılının ardından güneş enerji sistemine geçildi. Geçtiğimiz yıllarda otomatik fenerler kullanılmaya başlanınca görev yerimi değiştirdiler. Hafta da bir gün gelip fenerin genel kontrolünü yapıyorum artık. Güneş enerjili aküler kullanılıyor şimdilerde. Gündüz güneşle şarj oluyor, akşamda bu enerji kullanılıyor. Fener geceleri fotoselli sistemle yol gösteriyor denizcilere. Artık feneri bekleme işi ağır ağır bitiyor. Anlayacağınız ben bu denizin son bekleyeniyim.

Fırtına oldu mu zor oluyor burada beklemek. Gürültüden başka bir şey yok. Kapanıyorsun odanın içine ve hep ses dinliyorsun. Fırtına ürkütmüyor beni ama dingin havaları daha çok seviyorum. İnsan bu manzaraya bakınca aklına her şey geliyor. Ufka bakınca kafanda sorun da kalmıyor. Dert yok tasa yok, kafan rahat. Denizin sesi… kuşların sesi…

Likya yolu buradan geçtiği için bahar dönemlerinde geleni gideni eksik olmaz Fener’in. Çok imrenen oluyor bana. Genelde buradan geçip gidenler şehir hayatından bıkmış olmalı ki, burada yaşamak istiyor. Ben de onlara diyorum ki; güzel ama bir de burada yaşayana sor. Yalnızlık zor.”

Davulun sesi uzaktan hoş geliyor ama buraya bekçi olmak hiç de kolay değilmiş! Neyse ben fenere çıkarken yol üstünde sizi hangi manzaralar karşılıyor şöyle bir fikir vereyim. İlk resim fenerin önünde yemek molası verdiğimiz alandan, yemekten sonra biraz kestirdikten sonra yattığımız yerden bol bol selfie çektik.


Doğada ilkbahar sizi çiçekleriyle selamlıyor...















İç açıcı bir sergi

Dün Antalya Müzesi'nde bir sergi gezdim. Yansıma Resim Atölyesi'nde çalışanların karma sergisi, suluboya ve yağlıboya teknikleri çalışılmış. Sergide eserleri bulunanlar: Bengü Koçaklıoğlu Duran, Nuran Kaçar ve Gül Yengin.

Her zamanki gibi müzenin orta kahvesinden de içtim. Bana ikram ettiler bu sefer, sık sık müzeyi ziyaret ettiğim için :)

Çok fazla fotoğraf çektim. Bana sergi mutluluk verdi, bakalım sizde ne duygular uyandıracak?
























Sanatçıları tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum...

14 Mart 2017 Salı

Karanlığın Elli Tonu Filmi

Sanırım vizyondan kalktı ama yine de sonradan izleyecekler için yorumlamakta fayda var çünkü güzel bir film. Gri'nin Elli Tonu filminin devamı, bu filmi izleyenler veya kitabını okuyanlar çiftimiz Anastasia ve Cristian'ın ayrıldığını bilirler. İzlemediyseniz de bu filmi takip edebilirsiniz. 

Açıkçası ilk filmi izlediğimde "Böyle psikopat bir adamla bir gün bile geçiremem" diye düşünmüştüm, her ne kadar Cristian Grey çok yakışıklı ve zengin olsa da... Ama ikinci filmde bayağı değişiyor Cristian, duygularıyla ön plana çıkıyor ve kendini Anastasia'ya teslim ediyor daha çok. 

Birbirlerini hala sevdikleri aşikar olan çift, bir gün karşılaşıp randevulaşıyor. Tabiiki bu buluşmadan sonra tekrar birleşiyorlar. Anastasia artık bir iş sahibi ancak yaşanan olaylar sonucunda Cristian bu iş yerini satın alıyor ve Anastasia yönetici konumunda bir pozisyona yerleşiyor. Çok şanslı bir kız olarak görülebilir ama birçok zorluğa da göğüs germek zorunda kalıyor. Cristian hiç kolay biri değil, geçmişinde çok karanlık olaylar var ve bunlar karakterinin bir parçası durumda. Ama Anastasia'yı kaybetmemek için değişmeye razı oluyor ve O'na evlenme teklif ediyor. 

Daha fazla anlatmayayım, izlemediyseniz kaçırmayın. İnternetten, Dvd veya Netflix'le izleyin. İyi zaman geçireceğinizi garanti ederim. İlk film gibi rahatsız edici sahneler yok. Anastasia'daki kadınlık gururunu aşka teslim etmeyen, güçlü kadın motifi hoşunuza gidecek.


13 Mart 2017 Pazartesi

Logan: Wolverine Filmi

Bu film başka bloglarda methedilince bende merak uyandırdı. Marvel serisinin bir parçası olduğunu görünce de gitmeye karar verdim. Bu serinin filmlerini şimdiye kadar beğendim. Bu serinin bir özelliği de biraz gerçeküstü kahramanların yer alması, hayatın bazen çileli olabilen monotonluğundan kaçmak için iyi fantastik filmler izleyebiliyorsunuz.

Film biraz fazla kanlı bıçaklı, bazı sahnelerde gözlerimi kapadığım oldu. Ama düşmeyen temposu ve kurt adamın hırçın ama sevimli küçük kızı ile maceralarını izlemek hiç sıkmıyor. Filmde çok değişik yeteneklere sahip mutant türler olarak kurgulanmış insanlar var. Ayrıca savaş yanlısı insanlar tarafından cani türler oluşturulmak isteniyor. Mutant çocuklar da bu deneylerin bir parçası. Ama bu türler canavar değil ve savaşmak için kullanılmak istemiyorlar. Deneylerin bazı kontrolden çıkan durumları karşısında bu deney programı iptal ediyor ve bu ortamda esir tutulan çocuklar kaçıyor. Mutant yetişkinler de var. Ve bahsettiğim üzere bu kaçaklardan biri yetişkin mutantlardan birinin kızı.

Daha fazla ipucu vermeyeyim, siz izlersiniz belki filmi. Ben 2. fragmanını daha çok beğendim, bir göz atın derim ;)


İyi seyirler :)

"Geç Kalanlar" Oyunu

Nisan ayında bir hikaye yarışmasına katılmayı düşünüyorum. Hikayemi yazmaya başladım ama daha çok başlarındayım. Zamana sıkışırsam sabahları normalden biraz erken kalkıp çalışacağım, sabahın erken saatlerinde çok iyi konsantre olabiliyorum ve çok verimli çalışıyorum. 

Şu anda kafamda birşeyler tasarladım ama bana yardımı olur düşüncesiyle bu ara ne zaman ilginç bir film veya herhangi bir tiyatro oyunu bulsam izlemeye çalışıyorum. Yazar olay örgüsünü nasıl kurgulamış diye inceliyorum izlerken. 

(Oyuna erken gelmiştim ve tiyatro çevresinde resim çekip oyalandım bir süre...)

  

Bu niyetle izlediğim tiyatro oyunlarından biri Geç Kalanlar. Verdiği mesaj güzeldi ancak benim farkındalığında olduğum bir konu olduğu için benim için bu ana fikir fazla birşey ifade etmedi. Kısacası şu mesajı vermiş yazar: Kiminle neyi ne kadar yaşayacağınızın garantisi yok. Özellikle bir evlilik kurumu içerisindeyseniz ve eşinizle birbirinizi seviyorsanız, kırgınlıkları çabuk unutun, birbirinizi sevdiğinizi söylemekte geç kalmayın...

Oyundaki evlilikte karşılıklı sevgi var ama birbirini yanlış anlama ve kıskançlıktan dolayı büyük bir tartışma olmuş ve adam kapıyı çekip çıkmış ardından evin önünde trafik kazası geçirip hayatını kaybetmiş. Bu tiyatronun bitmesine yakın çözümleniyor, tiyatro boyunca adam hayalet olarak eve geliyor, annesiz büyümüş adam ve annesinin de hayaleti gelip onunla konuşuyor. Son olarak hala evde yaşayan kadın kocasını ve anneyi "görüp" veya hissedip diyeyim onlarla iletişim kuruyor. Yaşanan olaylar ve olabilecekler tekrar canlandırılıyor. 

Ancak pişmanlıklar için çok geç artık biraraya gelmek imkansız. Sonuç olarak herkes yaşadığı boyutta gidiyor ve ayrılık...

Sevdiğinizi söylemekte geç kalmayın, hayata geç kalmayın! Esas yapmak istediklerinizi ertelemeyin, zaman akıp gidiyor! Mutlu haftalar ❤️❤️❤️

9 Mart 2017 Perşembe

Tılsımlı Gömlekler

Müze Sergi Salonu'nda gittim Tılsımlı Gömlekler Sergisi'ne. Hat ve Tezhip sanatını gömlek şeklinde kestikleri kağıtlar üzerine yapmışlar. Kimbilir belki de eskiden padişahların gömleklerine dokuyorlardı bu desenleri. Sergiyi gezdim, beğendiğim gömleklerin ve açıklamalarının fotoğrafını çektim, burada sizinle paylaşabilmek için. 

Sergiyi gezdikten sonra her zamanki gibi Türk Kahvesi'nden sipariş verip, bahçesine oturdum. Gittiğim her yerde uyuyan bir kediye rastlıyorum :D İşte kendini güneş ışınlarının sıcaklığına bırakmış uyuyan bir tanesi daha ❤️


Şimdi sergiyi gezelim, beğendiklerimi ve açıklamalarını aşağıda bulabilirsiniz:

1 - Desen Tasarım - Tezhipleyen: Hülya Koçak



Helal rızık ve bereket olması ümidiyle tasarlanmış olan tılsımlı gömlek "Allah senin rızkını temiz kılsın" ifadesi ile Fatma Ana'mızın bereketli eli üzerine Bereket Duası ile desenlenmiştir. Allah'ı sembolize eden lale formu sonsuz ebediyeti işaret etmektedir.

Rahman suresi 78. Ayet açıklaması "Büyüklük ve İkram Sahibi Rabbinin adı ne yücedir" Fatma Anamız'ın eli üzerinde Hud Suresi 63. Ayet "Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki Rızkı Allah'a ait olmasın (dünyada) duracakları yeri de (öldükten sonra) emaneten konulacak yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta yazılmıştır" yer almaktadır.

2- Desen  Tasarım: Şenay Bostancı



Besmel'i Şerif'in anlamında Allah'ın rahmetinden uzak ulan ve gazabına uğrayarak Dünya'da ve ahirette helak olan şeytandan Allah'u Teala'ya sığınırım yardım beklerim ifadesi içermektedir.

Kuran-ı Kerim'de mealen buyuruldu ki: "AllahüTeala'nın Esma-ül Hüsna'sı vardır. O halde O'na bunlarla dua edin." (A'raf suresi: 180) Esma-ül Hüsna'lar AllahüTeala'nın sıfatlarına uygun olup, O'na layık olan bu hüsnaların okunmasında büyük hayırlar vardır.

Peygamber Efendimiz (s.a.a) ismi olan Muhammed, Dedesi Abdülmuttalip (a.s) tarafından, gökte hak yerde halk övsün niyetiyle konulmuştur. İsmin fazileti; Övülmüş, çok övülmüş, hamd edilmiş, birçok güzel huylara sahip olan demektir. Muhammed ismi Kur'an da Ali İmran 144., Azhab 40., Muhammed 2. ve Fetih 29. Ayetlerinde geçmektedir.

3- Desen Tasarım: Şenay Bostancı



Ya Malik-ül Mülk'ün anlamı Mülkün ebedi sahibi Allah cc. anlamına gelir. Helal mal ile zenginliğe kanaat etme nimetine kavuşup, fakirlikten kurtulup, rütbe, makam ve kazanca zarar gelmemesi için; havada, denizde, karada her türlü müsibete karşı dünyevi konulardan kimselere izzet ve bolluk müjdeler. 

Celal ve ikram sahibi Rabb'inin ismi mübarektir. 

Kalp huzuru, bolluk, bozuk işlerin yoluna girmesi amacıyla;

"Ya Allahu, ya Rahiymu,
Ya Nayyu, ya Kayyum,
Ya Henna-u, ya Mannanu,
Ya Bediassamvati vel ard,
Ya Malik, El-Mülk,
Ya Zul, Celal-i vel ikram" yazılmıştır.

3- Desen Tasarım: Şenay Bostancı


Mümin besmele yardımı ile sırattan geçer. Cennet davetiyesinin imzası besmeledir. Peygamber Efendimizin bir Hadis-i Şerifinde "Besmelesiz başlanan her iş yarımdır" diye buyurmuşlardır. Kelime-i Şahadet etmek İslam'ın beş şartından ilkidir. Şahadet Allah'ın davasına tanıklık etmektir ve kelime anlamı "Ben şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederim ki Hz. Muhammed a.s O'nun kulu ve Resulüdür." Kelime-i Şahadet getirmenin dünyadaki faydaları şöyle sıralanabilir: Adı güzel çağrılır, İslam'ın emir ve yasakları kendisine farz olur, cezadan ve aşağılanmaktan kurtulur, Allah cc. Razı olur, cümle müminler Onunla muhabbet eder. Kelime-i Şahadet getirmenin ölürken faydaları şöyle sıralanabilir: Azrail a.s. ona güzel suretle gelir, yağdan kıl çeker gibi ruhunu alır, cennet kokuları gelir, müjdeci melekler gelir; merhaba ya mümin sen cennetliksin denir.

Gömleğin göğüs kısmında "Kendini tanırsan Rabbini tanırsın" Hadis-i Şerif'i insanın kendi varlığının özüne dönüşünü açıklamaktadır çünkü her insanın ruhunda Rabbinden bir nur ihsan edilmiştir. 

İslam'ın altı şartından ikisi Allah'ın varlığına, birliğine ve Peygamberlere inanmaktır. Allah ve Muhammed lafzı bunu temsil etmektedir.

Esma-ül Hüsna'dan alınan Er-rahim, El-melik, El-Latif, El-Alim, El-Cabbar, El-Vehap, Eş-Şekür, Es-Semiu, El-Aliyyu, Er-Rezzak, El-Gafur, El-Fettah, El-Celil, El-Kerim, El-Hakem, El-Kayyum, Er-Rauf, El-Azim, El-Kaviyyu, El-Vacid, El-Cabbar, El-Haviz, El-Basir olan bu güzel isimlerle Allah-u Teala'dan birşey istemek ilahi huzura ihtiyaç duymak ve dertlerimizi açmak, onlarla yakarmak, huzura kavuşmamızı sağlayan ilahi sırlarla kaplıdır.

"Ya Rahman" şu anlama gelmektedir: Dünya'daki bütün yaratıklarına sayısızca nimetler veren demektir. "Maşallah" Allah kem gözlerden esirgesin şeklinde kullanılır. Yeryüzünde nazara karşı en koruyucu iki sureden biri "Ayetel Kürsi"dir. Ayetel Kürsi'yi bir hacet ve arzunun olması için okumak, o işin olmasına vesile olur ve tüm kapıları açar. Ayetel Kürsi'yi okumaya devam eden kişiye; Allah hayırlı ve faydalı kapılar açar. İlim öğretir. Gizli bilgileri ve tedavi etme yollarını gösterir. Hem zahiri hem de Batıni ilim nasip eder.

Son olarak Hilye-i Şerif, bundan daha önce bahsetmiştim. Başka bir sergide de görmüştüm. Buradakini  paylaşıyorum, çok beğeniyorum çünkü.

Hz. Muhammed'in (s.a.v) sevgisi, fiziksel ve kişisel özellikleri ifade edilerek ortaya çıkmıştır Hilye-i Şerif. Hilye kelime anlamı; süs, ziynet, güzellik'tir. Osmanlı hattatlarca geliştirilen süsleme sanatıdır. Hattat için iki mertebe vardır. Birincisi Hilye, ikicisi Kur'an yazmaktır. Tezhib sanatçıları tarafından bezenen hilyeleri yazmak, hat sanatçısı için icazetname (diploma) anlamına gelmektedir. 

6 Mart 2017 Pazartesi

Toros Göknarı Ormanı

Ülkemizde yetişen ve koyu gölge yapan (çünkü dalları arasında fazla boşluk yok) nadide ağaç türlerinden biri Toros Göknar'ı. Genellikle Karadeniz Ormanları'na özgü bir tür olan göknar, Burdur'un Bucak İlçesi'ne bağlı Kuyubaşı Köyü'nün dağlarında da bulunuyor. Dün bu ormanda 15 km.lik bir yürüyüş yaptık. Kar orada hala erimemiş ve ben tüm kış boyunca kar göremediğim için çok sevindim, neşe doldum.


  
                   





















Ormanda yürüyüşümüz boyunca zaman zaman patikadan ayrılıp tek sıra halinde ormanın derinliklerine daldık. Esas macerayı o zaman yaşıyorsunuz. Bu karın içinde açmış çiğdem gibi saklanmış bitki ve hayvanlara rastlıyorsunuz. Hayvan derken börtü, böcek... Onun dışında sadece bir kere uyuyan bir dağ tavşanına rastladık, tavşanlar gözleri açık uyurmuş, kaçmamasına şaşırmıştık. Ancak o zaman sadece 3 kişiydik ve bizi farketmedi. Dün ise 28 kişiydik. 

İşte bizi O bölgeye çeken tür, Toros Göknarı
Hava mis gibiydi güneşli ama serin

                         
Dağın güney kısmına doğru yürüdükçe ısındık. Ormanda bol zaman geçireceğimiz günlerimiz olsun. İyi haftalar ❤️❤️❤️

1 Mart 2017 Çarşamba

Kılıçlı-Üçağız arası Likya Yolu yürüyüşüm

Geçen hafta anlattığım Likya Yolu yürüyüşümüzün 2. bölümünü bu pazar tamamladık. Bu sefer Üçağız'ın batısından başlayarak yine geçen haftaki noktada yürüyüşümüzü bitirdik. Manzara geçen haftaki kadar güzel olmasa da yürümesi zevkli bir parkurdu. Yürüyüşümüz Apollonia antik kentini aşağıdan izlediğimiz bir noktada başladı.                                                                                                                                   
Appolonia Antik Kenti dağın tepesinde görünüyor
Parkurda hiç deniz manzarası görmeden bir anda kendimizi deniz kıyısında buluverdik. Burası da Aperlai antik kentiydi. Gözlerimiz o anda bayram etti ve orada yemek molası verdik, bir sürü fotoğraf çekildik.


Yürüyüşte tesadüfen lisede birlikte okuduğum bir arkadaşımla karşılaştım. Profesyonel makinesi vardı, bol bol poz verdim O'na. Fotoğraf çekmeye üşendiği yerlerde O'nu hareketlendirdim. Bir de fotoğraflar elime ulaşabilseydi...

Daha sonra yine iç taraflardan yürümeye devam ettik. Taşlık makilik bir alanda gelin gibi bir ağac cıktı karsımıza, tek başına bembeyaz çiçekli duruyordu karşımızda... Bayağı oyalandık onunla..


Patika bizi tekrar deniz kenarına doğru yönlendirdi. Keçilerle karşılaştık, "ne işiniz var burada?" der gibi bakışları vardı :D


Daha sonra Üçağız limanı göründü, hedefimizi izleyerek yürüdük. Yol çok kayalık ve taşlıktı, çok fazla iniş çıkış yoktu ama taşlı yolda yürümek çok yoruyor. 








Bu parkurun devamı da önümüzdeki pazar yürünecekti ama bir gece kamplı etkinlik şeklinde sonbaharda yürünmesi kararlaştırılmış daha sonra. İki haftadır beraber yürüdüğüm grubun programında şu anda Bucak'ta bir orman yürüyüşü var. Muhtemelen haftaya onu anlatacağım size :) Mutlu kalın.