26 Mayıs 2015 Salı

Diyetteyim

Bugün terasa hazırladım çalışma ortamımı. Bu yazıyı yazmaya başlamadan, masamın bilgisayar konulmadan önceki durumunu fotoğrafladım, işte böyle :)


Havalar ısınıp kazak, mont çıkarılıca, giyilen ince kıyafetler vücut hatlarımızı olduğu gibi gözönüne seriyor haliyle. Sonbahar, kış aylarında kamufle olan fazlalıklar beni pek fazla rahatsız etmiyordu, artık ediyor. Doktor arkadaşımın her görüşmemizde "Kilo ver" demesine de önceden fazla aldırmıyordum açıkçası... Kendisi ikram ettiğim pastaların kremalarını ayırıyordu, kurabiye yememizden iki gün sonraki "limonlu tart yaptım" gibi bildirimlerimi şiddetle kınıyordu, kızıyordu yani. Ben istediğimi yiyip içiyor, kilolarımla barışık mutlu mutlu yaşıyordum. Ne zaman bu diyet meselesi gündemime girdi, keyfim kaçtı resmen. İnsanın beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi çok zor, bu süreç benim için sancılı geçti gerçekten. 

Diyet nasıl gidiyor derseniz şöyle; beyaz ekmek yemiyorum, genel olarak ekmeği fazla yemiyorum, yapmaktan ve yemekten çok haz aldığım tatlı ve pastaları nadiren yapıp yiyorum, hediye gelen yaş pastalarından ufak bir dilim yeyip, gerisini komşulara veriyorum, acıkınca hemen yemeğe veya atıştırmalıklara saldırmıyorum, böreği fazla yapıp yemiyorum, yaparsam da sebzeli oluyor, kahveyi günde bir kere tüketiyorum, meyve yiyorum, yürüyüş yapıyorum, daha çok yüzüyorum, sağlık kitapları, yazıları okuyorum, Himalaya tuzu tüketiyorum. 

Rafine şeker katilinizdir deniyor ancak çayı kahveyi şekersiz içmeyi başaramıyorum maalesef, henüz kahverengi şekere de geçiş yapmadım :)

Şu anda Dr. Erhan Özer'in Şifa Sende adlı kitabını okuyorum. Sağlık konusunda yazılar okumuştum ama bu, baştan sona okuduğum tıp konusundaki ilk kitap. Bir de Sufi Tıbbı diye bir kitap aldım, bundan sonra da onu okuyacağım. 

Kitapta sağlıklı ve kalıcı zayıflama ilgili bölüme yeni geldim ve karbonhidrat alımıyla ilgili bilgi beni çok şaşırttı! 

"Günlük gıdaların yüzde 50'sini karbonhidratlar teşkil etmeli. Çünkü beynimizin yakıtı kesinlikle karbonhidratlar. Beslenme tarzımız bu oranın altında olduğunda, zihinsel bulanıklık, dikkat dağınıklığı, kontrolsüz öfke ve uyku sorunları başlar. Ağız ve diş sağlığı olumsuz etkilenir. Ciddi ağız kokusu oluşur. Karbonhidratlar gereğinden az yendiğinde, vücutta normalden çok keton ve asit oluşur. Sağlıklı kilo vermede karbonhidrat %50, yağ %30, protein %10 olmalıdır." 

Yani kilo vereceğiz diye karbonhidratları azaltmak yanlışmış. İnsanlar tarafından abartılan, kısa sürede kilo verdiren diyet programları ile kaybedilen kilo ise kemiğin ve kasın erimesinden başka birşey değilmiş, yani çok zararlı uygulamalar...  Bizim eritmeye çalıştığımız ise yağlar, bunun için spor şart. Hele karbonhidrat alımı ile ilgili bilgiden sonra, o kadar karbonhidrat alacaksak, bence ideal program şöyle olmalı: Sabah kahvaltısından sonra yüzme, akşam yemeğinden sonra yürüyüş, aradaki zaman da yapmak istediğimiz şeyler için ayırılmalı...


14 Mayıs 2015 Perşembe

Alerji Konusunda Aydınlatıcı Bir Yazı



Geçen haftalarda gözümde bir alerjiden kaynaklanan hafif bir kızarıklık oluştu, tedavisi bitmek üzere ve geçmek üzere çok şükür. Brandlife'da gördüğüm bu yazı beni bu konuda çok aydınlattı, ben ilk defa alerji oldum ve konuyla ilgili fazla bilgim yoktu. Aşağıdaki bağlantıdan okumanızı tavsiye ederim, yeni bulgular ışığında yazılmış güzel bir yazı. Bahar ayıyla birlikte artan ve çiçek polenlerinin de tetikleyebileceği bu rahatsızlıkla sıklıkla karşılaşılabiliniyor...

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Osho'nun Mükemmel Tesbiti

Osho'nun yazdığı bazı şeylere katılmayabiliyorum ama akıl üzerine müthiş bir tesbit yapmış ve bunu paylaşmak istiyorum.

Osho'ya göre dünyada iki tür akıl var: "Yunan ve  Hindu aklı (burada felsefeden bahsediyor). Yunan aklının tutkusu bilmek, Hindu'nunki ise var olmak. Hindu tutkusu bilmek ile fazla ilgilenmez, ama var olmakla çok ilgilidir. Hindu'lara soracak olursan var olmaktan başka bilmenin bir yolu yok. Aşkı nasıl bilebilirsin? Tek çaresi aşık olmak. Sevgili ol ve öğren. Ve eğer deneyimin dışında kalıp izleyici tavrı alıyorsan o zaman aşk hakkında bilgi edinebilirsin, ama kendini asla öğrenemezsin.

Yunan aklı tüm bilimsel gelişmelerin öncüsüdür. Modern bilim Yunan aklının bir yan ürünündür. Modern bilim tutkudan arınmış, yabancılaşmış, izleyen, tarafsız, önyargılı olmayı gerektirir. Objektif ol, kişisel olma - bilim adamı olmak istiyorsan temel şartlar bunlar. Kişisel olma, duygularının seni yönlendirmesine izin verme; tutkularına yenilme, hiçbir tez ile yakından ilgilenme. Sadece gerçeği izle - içine fazla girme, dışında kal. Katılımcı olma. İşte bu Yunan tutkusu: bilgi için tutkudan arınmış bir arayış.

Yunanistan'daki Delfi tapınağında yazan yazı "Kendini tanı", bu söz yunan aklını ifade ediyor. Bu tapınak Hindistan'da olsaydı orada Kendin Ol yazardı - çünkü bu sensin.

Önemli bir sentez gerekiyor, Hindu ve Yunan aklı arasında bir sentez. Bu dünya için en büyük nimet olabilir. Bu zamana kadar bu mümkün olamadı, ama şimdi temel şartlar mevcut ve bir sentez mümkün. Doğu ve Batı belirsiz bir yakınlaşma içinde. Doğulu insanlar Batı'ya gidip bilim öğreniyorlar, bilim adamı oluyorlar ve Batı'da arayış içinde olanlar Doğu'ya gidip din nedir onu öğreniyorlar."

Biz bu konuda şansılıyız, ülkemizin coğrafi konumundan dolayı bu iki aklı sentezlemişiz. Hindistan'da ise batı aklınız işe yaramaz, orada çok fazla hissiyat ve empati ön plandadır. Kararlarını sizin sesinizi dinleyerek değil, kendi iç seslerini dinleyerek verirler.

Ayrıca bilim insanları olarak yapmamız gereken, yanlış uygulamaları tesbit edip orada bırakmak değil, yapılması gerekenler konusunda da adım atmak, yani çözümün bir parçası olmak bence.




10 Mayıs 2015 Pazar

Anneler Günü

Bugün anneler günü ve ben annemden uzaktayım. Annem anneannemin yanında, başka bir şehirde birlikte kutluyorlar anneler gününü. Annemle birbirimizi özlüyoruz ama o iki ayda bir, bir ayı anneanneme bakarak geçiriyor. İkisini de çok özledim, hayatımdaki bu iki güçlü kadın bana daima güven veriyor, onlara ne kadar teşekkür etsem, onlar için ne yapsam az ❤️❤️ ...

Peploe - Tulips