11 Haziran 2021 Cuma

Le Ballon Rouge -Kırmızı Balon (1956) film yorumu

 "Gez ve kimseye söyleme; gerçek bir aşk hikayesi yaşa, kimseye söyleme. Mutlu ol, kimseye söyleme; insanlar güzel şeyleri mahveder." Halil Cibran

Hızlı bir giriş oldu :) filmin anlatmak istediğini özetliyor bu söz. Ben nereyi gezsem, ne zaman mutlu olsam sosyal medyada yansıtıyorum. Belki de yanlış yapıyorum, kıskananlar oluyordur. Herkes paylaşınca eşitleniyoruz :)) ama bazı takipçilerim de izleyici konumunu koruyor. 


Filmin orijinal özellikleri var onlardan bahsedeyim önce. Fransız yönetmen Albert Lemorisse kendi oğlunu baş rolde oynatmış. Çocuğu çok sevimli, oyunculuğunu da çok başarılı buldum. Sessiz film sayılacak kadar az konuşma var ve 34 dakikalık bir kısa film. Birçok ödül almış film ama en önemlileri senaryo Oscar'ı ve Altın Palmiye. 


Pascal bir sabah bir sokak lambasına bağlanmış kocaman, albenili, kırmızı bir balon görür ve onu oradan alarak okula gider. Balonla otobüse binemez, okulda içeri alamaz. Balon çocukların ilgisini çekip ortalığı karıştırdığı için ceza alır. Evde annesi de balonu içeriye almayacaktır ancak balon serbest kalsa da Oscar'ın çevresinden ayrılmaz. Artık birbirinden ayrılamayan iki iyi arkadaş olmuşlardır, hatta birbirlerine muziplikler bile yaparlar. Resimde görüldüğü gibi kentin gri beton yapısı ve insanların da bununla uyumlu tonlarda giyimleri ile adeta herşeyin siyah-beyaz yaşandığı ortamda kırmızı, parlak balon tezatlık oluşturuyor. 
 

Kırmızı balonundan hiç ayrılmayan Pascal, bir süre sonra mahallenin çocuklarının dikkatini çeker. Balonu ele geçirmek isteyen çocuklar Pascal'a büyüklerden öğrendikleri şiddeti uygulamaya hazırdır. Filmi izlemeye değer buldum. Mutlu bir haftasonu diliyorum...

5 yorum:

  1. Merhaba,

    Blogunuza takip ettiğim bir blog üzerinden geldim, beni çeken itiraf edersem blog adı oldu. Sonra yazılarınızı sırasıyla okumaya başladım fakat bir duruma takıldım ki o da neden yazıları etiketlemediğiniz oldu. Mesela yazdığınız filmleri ya da kitapları topluca okumak, göz atmak istediğimde ya da istendiğinde -özellikle daha eski yazılara- pek kolay ulaşılamıyor:) Üstelik de konu ne olursa olsun yazdıklarınız uzun süre kalmaya neden oluyor ki bu çok keyifli:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuza teşekkür ederim. Etiket yapmak pek hoşuma gitmiyordu ama yapmakta fayda var o zaman 🙂

      Sil
  2. Bu filmi izlememiştim. Hemen not alıyorum.

    Ben hayatımı sosyal medyada paylaşmamaya çalışıyorum. İnsan tabii güzel bir an yaşayınca bunu göstermek istiyor ama genellikle kendimi tutuyorum. Çok azını gösteriyorum. Kıskançlık, çekememe gerçekten oluyor. İnsanın doğası bu. Ben de bazen gördüğüm paylaşımlara imreniyorum. Negatif enerji çekmemek için içimde yaşıyorum çoğu şeyi. Böyle daha mutlu oluyorum :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğrusunu yapıyorsun aslında, ben şimdilik kendimi tutamıyorum ama ilerde değişebilir 🙂

      Sil
  3. Bu filmi beğenmiştim, çok güzel anlatmışsın:)

    YanıtlaSil