5 Ocak 2016 Salı

Yazarlık Denemelerine Devam

Yazarlık atölyesine devam ettiğimden bahsetmiştim size. Bu haftaki konumuz gerçekten zorlayıcıydı. Hocamız karşı cins gözünden, içinde "bıçak" geçen bir hikaye yazmamızı istedi. Yani ben bir erkek yazarmış gibi kahramanın da erkek olduğu bir hikaye yazdım. 

Ne alaka diyebilirsiniz ama araştırmam esnasında incelikle işlenmiş kılıç sapları karşıma çıktı bir kitapta, o resimleri paylaşmak istiyorum. Bu sanatın nadide parçaları gerçekten. İlk aklıma gelen bir batı - ortaçağ hikayesi yazmak oldu, bıçaklı ve kılıçlı...


Resimlerin kaynağı: Swords and Daggers -  John Hayward

Ama sonra günümüzde geçen bir Antalya hikayesi yazdım yine. Ne de olsa insan yaşadıklarını ve duyduklarını daha gerçekçi anlatıyor ve daha kolay yazıyor:

Dört arkadaş Kesik Minare'nin önünden geçip Üç Kapılar'ın girişine gelmiş, bağıra bağıra konuşmaya başlamıştık. Aldığımız uyuşturucunun etkisi geçmiş, karnımız acıkmış, huzursuzluk başlamıştı. Tartışırken Ali anama küfrü basmış, ben de tokadı çakıp üstüne yürümüş, bıçağımın ucunu etine batırmıştım. Gecenin karanlığında it gibi dalaşıyorduk...

Bir yaşlı amca Hadriyanus Kapısı'ndan içeri ilerleyip merdivenleri çıkmaya başladı. Elinde sigarası, koyu yeşil bir beresi ve omuzuna astığı aynı renk bir çantası vardı. Çanta büyüktü, içindeki cüzdan da büyüktür diye düşündüm.
Merdivenleri çıkıp durdu ve beklemeye başladı. Arkamda bizim çocuklar, öne çıkıp, "Bir sigara versene" dedim. Amca oralı olmadı. Gömleğinin cebindeki sigara paketini işaret ederek "Bir tane ver" diye tekrarladım. Gülümsedi, babacan ve sakindi "Sen içme vermem" dedi. Çileden çıkmış, açlıktan, soğuktan ve uyuşturucu bulamamaktan gözüm dönmüştü. Bıçağımı çıkarıp midesine sapladım. İnledi, yere düştü.

Çantasını kapıp çocukların yanına döndüm. Korkudan nasıl kaçtık, dar sokaklarda ne kadar koştuk hatırlamıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder