25 Aralık 2020 Cuma

Mimlendim: 2020 Yıl Sonu Raporu

 Sevgili Şule (Şule Uzundere Blog) beni mimlemiş, teşekkür ediyorum. O'nunkini BURADAN  okuyabilirsiniz. Bu yılsonu mimlerini özellikle 31 Aralık akşamı cevaplamak çok zevkli ama şimdi de yazma şevki gelmişken neden olmasın? :)

1) 2020 senin açından nasıl geçti?

Herşeyden önce çok zorlu geçti diyebilirim. Dışarıda zaman geçirmeyi çok seven biri olduğumu blogumu takip edenler bilir. Yürüyüşlere, mekanlarda arkadaşlarımla sohbet etmeye bayılırım. Bu sene bunları çok az yapabildim. Kısa mesafe yürüyüşler ağırlık kazandı, bunu iki kişi yaptığımız oldu ama yanlız da çok çıktım. Eskiye göre yanlız bir yıl geçirdim, umarım başımıza gelen aksilikler de yanlız 2020'de kalır...

2) Yıl boyunca yapmayı en çok özlediğin şey nedir?

Sanırım en çok, bu sene en fazla 4-5 kere yaptığım doğa yürüyüşlerini hemen hemen her haftasonu yapmayı özledim.

3) Biraz da olumlu yönden bakalım. 2020'de güzel geçtiğine inandığın veya  2020 şu yönden uğurlu geldi dediğin bir durumla karşılaştın mı?

Sadece tezimin bitmesi olumlu bir gelişme oldu.

4) Karantina süresinde veya bulabildiğin boş vakitlerde kendine zaman ayırabildin mi? Ayırdıysan neler yaptın? (Örneğin yeni bir hobi edinme, önceki alışkanlıklara daha çok vakit ayırabilme vb.)

Karantina süresinde kendime zaman ayırabildim. Başta tedirginlikten birşeye odaklanamıyordum ama sonra bu duruma alışıp verimli geçirdiğim zamanlar oldu. Kitap okudum, çalıştım... Bir ara dikiş dikeyim dedim ama sonra önceki alışkanlıklara geri döndüm. Çalışırken, kitap okumak veya yazı yazmak da sanki işin bir parçasıymış gibi geliyor bana ama dikiş dikmek çok zaman alıcı ve farklı birşey gibi geldi :)

5) Son olarak 2021 yılından beklediklerin neler?

Sağlık ve mutluluk bekliyorum 2021'den. Bol bol sosyalleştiğimiz, arkadaşlarımıza sarılıp öpebildiğimiz neşeli, her anlamda bolluk, bereket getiren bir yıl olsun. 

Yapmak isteyen herkesi davet ediyorum mime, sevgiler❤

18 Aralık 2020 Cuma

2021'de kendimden beklentilerim, hedeflerim

Daha yeniyıla girdiğimizin üçüncü ayında ortaya çıkan Covid ve vakalarıyla buruk bir yıl oldu 2020. Maskelerimizin altından soluk alıp verdik uzun saatler, bize rahatsızlık verdi. Toplum içine her çıkışımız iğne üstünde oldu sonrasındaysa hasta olur muyuz acaba gerginliği... Uzun aylar boyunca yaptığımız hiçbir işten tat ve verim alamadık, iş yerimize, okulumuza gidemedik. Tek başımıza motive olamadık...


Geçmiş yılın genel bir bakışla bilançosu böyle. Diğer taraftan blogda bayağı aktifmişim bu sene, 2015'ten beri en çok yazı yazdığım senelerden 3.sü ve yazı sayısı 2.si olan 2017 yılına çok yakın, belki o rakamı yıl sonuna doğru geçebilirim bile. Benim için bloga yazı yazmak, yeni birşeyler yapmışım demek ama başta da yazdığım gibi geçmiş senelerdeki gönül rahatlığıyla değildi çoğu zaman. 

Ben 2019'a girerken gece yarısı blog yazmıştım, tam saat 00.00 gibi yayınlamıştım. Belki bu sene de yemekler yenildikten sonra o tatlı rehavetle bir yılbaşı yazısı daha yazarım veya bir mim cevaplarım. Çok hoşuma gitmişti çünkü, geçen sene de yapmak isteyip yapamamıştım.


Şimdi geleyim yeniyılda kendimden beklenti ve hedeflerime :) İşin tuhaf tarafı ilk anda aklıma hiçbirşey gelmeyişi... Ya ben hedeflere ulaşmaya çalışmaktan yıldım ya da hedefim kalmadı. Böyle olmamalı, bunu tam olarak bir yaşlanma belirtisi olarak görüyorum çünkü...

*** Tezimi içime sinerek teslim etmek
***  Başarılı bir tez savunması yapmak
*** Jürilerin eleştirilerine göre tezimi çabucak revize edip bastırmak
*** Mezun olmak

*** Sabahları daha erken kalkmak

*** Hiçbir şeye üşenmemek

*** Daha çok motive olmak

*** Sıkı çalışmak

*** Sıkı spor yapmak

*** Az yemek istemek

*** Yeni tarifler denemek

*** Yaptıklarımı paylaşmak

*** Verimli olmak

*** İşimi iyi yapmak

*** Yeni şeyler deneyimlemek

Şu an aklıma gelen bunlar oldu, dediğim gibi yılbaşı gecesi bunu tamamlayıcı bir yazı gelebilir :) Geçen senenin sıkıntılarını atlattığımız, sağlıklı, çok neşeli bir yıl diliyorum hepimize. 


Diğer yandan Yakınlarını Covid'den kaybeden herkese başsağlığı, hastalığı geçirenlere de çok geçmiş olsun diyorum. Yeniyılda güzel haberler alalım, umutlarımız yeşersin 🙏

17 Aralık 2020 Perşembe

Maviye İz Süren - Bahar Uysal Karakuş kitap yorumu

Merhabalar, bu sene yeni yıl hediyelerimden biri İdefix'ten 100tl.'lik bir alışverişti. Bahar'ın kitabından iki adet aldım, birini edebiyatı çok seven bir arkadaşıma vermek üzere... Aralarından başka bir kitabı ilk okuma olarak elime almıştım ama Bahar'ın kitabını da hemen bir göz gezdireyim diye etrafımda tutuyordum. Şöyle kısaca bir başlayım derken önceliği o kazandı ve kargoyla gelen kitaplar arasında ilk okuduğum o oldu :)

Kitaptaki öyküler bazı insanların yaşantılarından bir kesit gibi dursa da anlatım ve betimlemelere büyü yapılmış gibi, o yüzden sıradanlıktan çıkıyor. İnsanlık hali diyebileceğimiz durumlar hayalgücü ile harmanlanmış. İçinde noelle ilgili de bir hikaye var, doğru zamanda okuduğum için bu durum da çok hoşuma gitti :) Yazılarını aynı isimli blogunda severek okuduğum için kitabını beğenmem şaşırtıcı olmadı benim için, herkese tavsiye ederim. 

Altını çizdiğim birçok cümle, paragraf var. Bazılarını buraya aktaracağım...

*** "İnsanın tanımadığı , uzaktan izlemekle yetindiği bir başkasını, kendi dünyasının ana karakteri yapması çok ilginçti"

*** "Çünkü ümit, bir sonraki zamanın renk belirleyicisidir."

*** "Zamanın hep içinde olmaya çalışırken, hep dışına savrulan bir meczup gibiydim. Peki, zamanı bütün bir varoluşla yakalamak mümkün müydü?"

*** "Biliyorsun biriktirdiğim herşey, sana anlatınca gerçeklik kazanıyor. Yoksa yaşanmamış gibi hissediyorum."

Bahar'a yazma serüveninde nice başarılar diliyorum 🎄

9 Aralık 2020 Çarşamba

Aslında Herkes Haklı - Ali Lidar

Ali Lidar'a ait pek çok alıntı okuyordum sosyal medyada. Acı dolu, açık sözlü ifadelerinden uzak durmuştum açıkçası. İnsan ilişkilerinde biraz kapalı ve mesafeli durmaya alışmışım, çok dobra geldi bana yazar. Asıl tanışmam bu kitapla oldu, şiirleri hoşuma gitti. İçinden geldiği gibi yazıyor, bana biraz Can Yücel'i anımsattı. Belki bazı mısraları o derece demlenmemiş ama bütün yalınlığıyla duygularını anlıyor ve kendinizden bir parça buluyorsunuz.


Sanırım kitaplarından çok alıntı yapıldığı için, kitabın başında yayıncının izni olmaksızın alıntı yapılamayacağı yazıyor. O yüzden beğendiğim, o güzelim ifadeleri buraya aktaramıyorum. En azından bir kitabını okuyarak yazarla tanışmanızı öneririm. Sevgiler ❤

6 Aralık 2020 Pazar

Yeşilin Kızı Anne - Lucy Maud Montgomery kitap yorumu

 Bu haftasonu karantinanın iyi yanlarından biri okuduğum kitabı sonunda bitirmem oldu. Aslında çalışarak geçirmem gereken haftasonunun büyük bir bölümü kitap okuyarak geçti ama memnunum yine de, işler nasıl olsa biter, bana motivasyon gerek...

Anne bir çiftlik evinde yaşayan biri erkek ve diğeri kız kardeş tarafından evlat edinilir. Çok konuşkan ve hayal gücü yüksek olan Anne evin hanımı Marilla tarafından yetiştirilir. Marilla oldukça sert bir kadındır ve Anne'nin konuşmalarını ve hayal gücünü başta azaltmak ister, örnek bir kız yetiştirmek istemektedir. Bunun için çabalayan Anne kısa sürede yeni ailesinin ve çevresinin kalbini fetheder. Okula başlar ve orada da hoşlandığı çocukla rekabet ettiği için başarılı olur. Aklı genelde hayal dünyasında gezindiği için çok sakarlık yapar. En iyi arkadaşına meyve suyu yerine meyve şarabı içirmesi, yaptığı keke ağrı kesici toz koyması ve saçlarını yanlışlıkla yeşile boyaması bunlardan yanlızca birkaçı... Bu sevimli kızın maceralarını okumak bazen bu çiftlik evinde günlük hayatın küçük ayrıntıları gibi de gelse oldukça keyifli. Sonlara doğru olaylar hızlandı ve merakım arttı... 


Gelelim alıntılara, bazı alıntıları Instagram'da o kadar çok okudum ki, herkes aynı yerleri yazmış, onları yazmak istemiyorum...

*** "Ama ben şu ağaçların tepesinde esen rüzgar olduğumu hayal edeceğim. Ağaçlarda gezmekten yorulduğumda eğrelti otlarına doğru hafifçe eseceğim. Sonra Bayan Lynde'in bahçesine doğru uçacağım ve çiçeklerini dans ettireceğim. Akabinde büyük bir hızla yonca tarlasından geçip Pırıltı Sular Gölü'ne gideceğim ve o pırıltılı suyunu dalgalandıracağım. Ah, rüzgar olduğunda hayal edebilecek ne kadar çok şey var! Bu yüzden artık daha çok konuşmayacağım, Marilla."

*** "Hanımların taktığı bütün o mücevherleri gördünüz mü?" dedi Jane iç geçirerek. "Tek kelimeyle göz alıcıydılar. O kadar zengin olmak istemez miydiniz kızlar?"

"Zenginiz zaten," dedi Anne kendinden emin bir şekilde. "Zira müthiş bir onaltı yıl geçirdik, kraliçeler kadar mutluyuz, iyi kötü bir hayal gücümüz var. Denize bakın kızlar, gümüş ışıltılarla, gölgelerle ve görülemeyen hayalleriyle dolu. Milyonlarca dolarımız ve dizi dizi mücevherlerimiz olsa dahi, onun güzelliğinden daha fazla zevk almamız mümkün değil."

*** "Bir hedefine ulaşır ulaşmaz, hemen daha yukarıda ışıldayan başka bir tanesini görüyorsun. Bu durum hayatı son derece ilginç kılıyor."

*** "Dikkatsiz şekilde şehir çatılarına bakarken gözlerini gökyüzündeki görkemli gün batımına çevirip gençliğinin verdiği iyimserlikle geleceğini hayal etti. İleriki yıllarda karşısına çıkabilecek tüm ümit dolu imkanlar onundu artık Geçirdiği her yıl, ebedi şapkasına takması gereken umut dolu pembe bir güle dönüşecekti."

*** "Burada hayatım için en iyisini yapmaya çalışacağım, karşılığında hayat da bana en iyisini verecektir."

30 Kasım 2020 Pazartesi

Dizi Yorumu: The White Queen

 Az önce dışarıya çıktım, in cin top oynuyor. Bizim mahalle işlektir ama marketler 20.00'de kapanınca ortalıkta kimse kalmamış. Şöyle bir turladım, uzun süre hiç bir insanla karşılaşmadım, biraz korkutucu, sadece pideci açık. Otobüsler çok geçiyor ama bomboş veya bir kişi var içinde. Yalnızca oteller bölgesinden şehir merkezine giden otobüs dolu. Burada hala turistler var, bir onlar dışarıda olduğu için meydan onlara kalmış gibi görünüyor.

Gelelim dizime, yazın dizi ve film izleyemesem de artık vakti gelmiş demekki, zevk alarak izliyorum. Bu dizinin yorumunu bir blogda görmüştüm ama çok uzun zaman oldu, hangi blogdu hatırlamıyorum. Eski bir dizi aslında, bizdeki Muhteşem Yüzyıl'ın İngiliz versiyonu gibi. 

Genç ve yakışıklı İngiltere kralı bir gün seferden dönerken dul, güzel bir kadına rastlar. Aralarında geçen kısa bir konuşma sonrasında birbirlerinden etkilenirler. Kral kadını tekrar buluşmaya çağırır ve orada O'na sahip olmaya yeltenir. Kadın, O'nunla evlenmeden asla kralla birlikte olmayacağını söyler ve bir bıçak çıkarıp kendi boynuna dayar. Kral kadını serbest bırakır ama o günü ikisi de aklından çıkaramaz, kadının ailesi ise kraliyetin eski düşmanlarındandır...

Dizinin ilk sezonu 10 bölümden oluşuyor ve ben 6. bölüme geldim. Başka bir dizi keşfim olmazsa 2. sezona da devam edebilirim. Olaylar hızlı ilerlediği için diziden sıkılma gibi bir durumum söz konusu olmuyor, oldukça akıcı. Bazen dramatik sahneler beni biraz kötü etkiliyor ama yine de merakıma yenik düştüm ve ilgiyle izliyorum.


Dizide oyunculukları da çok beğendiğimi belirtmeden geçemeyeceğim. Kısacası tavsiye ediyorum :)

25 Kasım 2020 Çarşamba

Duygu dolu bir müzik türü: Blues

 Bugün çalışırken arka planda Blues müzikleri çalıyor. Kafamı karıştırmasın diye slowlarını açtım. Lise çağlarında favori müzik türlerimden biriydi, çok dinlerdim. Aslında çok karamsar sözleri var, fazla dinleyince bilinç altına yerleşen sözleri sıkıntı sebebi olabilir. Buluğ çağında da acıları son raddesinde çekerek geçmez mi... Buluğ çağının da blue ile ilgilisi var mı acaba? :D

Blues un kralı: B.B. King 

'Feeling blue' 'Mavi hissetmek' diye bir terim var İngilizce'de üzgün, karamsar hissetmek anlamına geliyor. Blues müziği de bu duyguları yansıtıyor. 19. yüzyıl sonlarında Amerika'da çalıştırılmak üzere Afrika kıtasının çeşitli bölgelerinden getirilen siyahi köleler, bu müziği yaratarak hüzünlerini ve hislerini dile getirmişler. Kendilerini ifade etmek için müziği seçen Afrika kökenli bu insanlar, ağır işçi olarak çalıştırılırken bir araya gelerek bu müziği yapıyorlardı ve isyanlarını dile getirdikleri bu müziğin adına sonradan "Blues" denecekti. Ayrıca aşk acısını ve tutkuyu anlatan şarkılar da var. 

Blues, yoğun olarak gitar ve piyanonu eşlik ettiği bir müzik türü. Köleliğin ortadan kalkmasıyla önce siyahi çevrelere, ardından tüm Amerika'ya yayılmış. Daha sonra acıyı, sefaleti, isyanı ve hor görülmeyi anlatan temalarıyla tüm dünyaya yayılmış. 

Müzik notalarından ve ritminden çok zevk alacağınız bir müzik türüdür aslında. Ben yıllar sonra tekrar keşfediyorum. 

Bir B.B. King parçasıyla yazımı sonlandırayım :)


Resim kaynağı: https://www.biography.com/musician/bb-king
https://www.axe.com/tr/ilham/kultur/duygularin-muzigi-blues-muzik.html

24 Kasım 2020 Salı

Öğretmenler Günü



Ne çok şey öğrendik öğretmenlerimizden, aklımıza yerleşen tüm bilgiler onların eseri. Ne çok sınav olduk, bazı bilgileri unutup tekrar hatırladık. Üniversiteden mezun oldum, bilime merakım yüzünden üzerimde emekleri bitmedi. Birçok şeyi kendim öğrenmeye başladım ama yine de yol göstericim oldular. Şu hayatımda Slovak bir öğretmenim bile oldu. Şimdi tez yazıyorum, makalelerden çeviri yapıyorum. Tüm o çalışmaları yapanlar görünmez öğretmenim oldular, hayatıma dokundular... Manevi yönümü geliştirip besleyen öğretmenlerim de oldu. Ben de dersler verdim. Bilgiye, öğrenmeye aç herkes için önemli olmalıdır bugün. Öğretmenler günümüz kutlu olsun...

20 Kasım 2020 Cuma

Bir şiir ve kolay kahvaltılık tarifi

 





Bilir misin?

Ne kötüdür insanın bildiğini anlatamaması

Kelimelerin hep yarım kalması

"Ben" deyip susması "Sen" deyip ağlamaklı kalması

Nazım Hikmet Ran



Gelelim bu sabah yaptığım güzelliğe, çok nefis bir kahvaltılık tuzlu bir kek tarifi keşfettim. Bu sabah canım hiç kahvaltı masasına oturmak istemedi, ben de iştahımı açmak için yine Pinterest'te kaydettiğim bir tarif denedim. Gerçekten şimdiye kadar yaptığım peynirli kek türevlerinin en iyisi oldu, oldukça da pratik.

Videolu tarife BURADAN ulaşabilirsiniz. Tariften farklı yaptığım şey 150 derecede pişirmek oldu, bir de üzerine kaşar peynir rendesi koymadım. Ben tüm kekleri bu derecede pişirmekten vazgeçmiyorum :) Huzurlu cumalar...

19 Kasım 2020 Perşembe

Geyikbayırı, Trabenna Antik Kenti doğa yürüyüşüm

Herkese merhaba, bu pazar uzun bir aradan sonra yürüyüşe gittim. Rehberimiz yürüyeceğimiz mesafenin 9-9,5 km olduğunu söyledi ama benim telefonum 15,5 km'yi gösteriyordu yürüyüş sonunda. Haftaiçi yazıldıktan sonra haftasonuna doğru annemin telkinleriyle iptal etmeyi düşünüyordum, ta ki bir arkadaşım da gelmek istediğini söyleyene kadar... Tamam o zaman birlikte gidelim diye kararlaştırdık. Pandemi öncesi neredeyse her haftasonu yaptığım yürüyüşler, şu an benim için çok özel. O kadar itinayla hazırlandım ki, yiyeceğim şeyleri bir gün önceden tasarlayıp alışveriş yaptım. Sabahın köründe kendime bir ayva soyup, doğrayıp az şeker ve tarçınla pişirdim çıkmadan o derece. Bir çeşit de o oldu :))


Yürüyüş gruplarında Covid vakasına rastlandığını hiç duymamıştım. Buluşma yerine gider gitmez haberimiz oldu, geçen hafta bu gruptan biri yürüyüşten birkaç gün sonra hasta olmuş. Dolayısıyla geçen hafta o kişiyle aynı araçta olan kimseyi bu hafta etkinliğe kabul etmemişler. Bizim şanslı olduğumuz durum şuydu ki, bu olay yaşandıktan sonra araçtaki kişi sayısını yarıya indirmişler. Bizim araçta ise yarıdan az insan vardı, 5 kişiyle gittik. Arkadaşım ve ben çift kat maske taktık.

Geziye çok iyi hazırladım demiştim ya, yanımda anti-viral ıslak mendiller, sabah özene bezene saçları yapmalar, makyajlar filan... Dışarı çıkacağım, fotoğraf çekeceğiz diye tüm bu hazırlıklar :)) Bir avantajımız da araçla gideceğimiz yolun kısa olmasıydı. Antalya'ya kısa mesafede benim keşfetmediğim harika bir rotaydı. Yolda çam ve sedir ağaçlarının yanında sonbahar renklerinin en güzel tonlarına bürünmüş ağaçlar vardı: kırmızılar, turuncular, sarılar ve kahverengiler... Yukarıdaki sararmış yapraklı ağaçlar da nar ağaçları. Önceden babamla nar bahçesi danışmanlığı yaptığımız için benim için özel bir meyve nar. Babamın doktora tezi konusu...


Yürüyüşün devamlı iniş olacağı konusunda bilgilendirilmiştik ama ilk etapta dik yokuşlar çıktık. Pandemi dolayısıyla hareketsiz kalıp kilo aldım ben, bayağı zorlandım, nefesim kesildi bazı yerlerde. Devamlı grubun son sıralarında artçıyla beraber yürüdük. Önden hızlı gidenlere hiç aldırmadan arkadan fotoğraf çeke çeke ilerledim, artçı arkadaş da beni beklemekten ve fotoğraflamaktan hiç şikayetçi olmadı neyse ki. 

Öğle yemeği için verdiğimiz moladan sonra bu antik kentti gezdik. Arabasıyla gelmiş olan bir başka rehber bize burası hakkında değerli ve aydınlatıcı bilgiler verdi. Tarihi bilerek gezmek gerçekten bir başka. Antik kentin çevresinde ise Antalya'yı ve kaya tırmanışı yapılan bölgeyi kuşbakışı gören harika manzaralar vardı.

Yürüyüşümüz sonlanırken kaya tırmanışı yapılan bölgeyi yakından gördük. Bu kayalık alanın sadece küçük bir parçası, geniş bir alanı perde gibi bu tarz kayalar kapsıyor. 


Yürüyüşümüzün sonunda Kezban's Guest House adında bir kamp yerine geldik. Bu doğal alan içinde araçlara binmeden önce keyif yaptık. Mekanda herşey ahşaptı ve göze herşey doğanın bir parçasıymış gibi geliyordu, çok beğendim. Arkadaşımla bir birayı paylaşıp dinlenmenin tadını çıkardık. Parkur bir süre sonra devamlı inişti ama dik inişler. İlk defa inmenin ne kadar yorucu olabileceğini idrak ettim. Bir de yerler çamurlu olunca kayıp düşmemek için ekstra dikkat gerekiyor.

Dönüşte Antalya'nın ünlü köy kahvaltısı yapılan bölgesi Çakırlar'da köylü pazarından alışveriş yapmak için durduk. Annemin istediği bir tür zeytin vardı, şehir merkezindeki pazarlarda bulunmuyor, burada bulunca 3 kiloya yakın aldım. 

Yürüyüşün tek kötü tarafı ayağımın sonlara doğru zorlanıp ağrıması oldu. 1 ay kadar önce duşakabinin kenarına çarpıp incitmiştim. Ağrı geçmişti fakat yeniden başladı. Dün ortopediye gittim, biraz ödem oluşmuş, biraz da yumuşak doku zedelenmesi. Doktor önemli birşey olmadığını söyledi, bir sprey ve kas gevşetici verdi bir de buz koy dedi. Bu pazar yürüyebilirsin yine dedi ama ben hem pandemiden dolayı hem de ayağımı dinlendirmek istediğim için yürüyüşlere biraz ara vermeyi düşünüyorum. Gezi olabilir ama bu ara uzun yürümeyeceğim. Sevgiler ❤

14 Kasım 2020 Cumartesi

Kış Mimi

Yoğun geçen bir haftadan sonra biraz hafiflemeye ihtiyacımız var sanırım. Ben yazarken, siz de okurken biraz rahatlar sıkıntılı günlerin stresini biraz olsun hafifletiriz umarım. Haydi başlayalım :) Kafiyeli cümleler artarda geldi  :D

  • Kışın ne yapmaktan hoşlanırsın?

Yaza göre yürüyüşler ve sosyal aktiviteler azalsa da ben tamamen köşesine çekilenlerden değilim. Yani battaniye-kahve-kitap, devamlı bunu yapmıyorum. Akşam yürüyüşlerim devam ediyor, arkadaşlarımla görüşüyorum, daha konsantre çalışabiliyorum. Hava bulutlu olursa daha iyi çalışıyorum, güneş "dışarı çık" diye ayartmıyor beni. Aslında ne kadar iyi çalışabilirsem, sosyalleştiğim zaman o kadar güzel geçiyor. Yani daha fazla zevk alıyorum sanırım eğlenmeyi hakettim düşüncesiyle... Kestane, patlamış mısır yiyerek ve çayımı yudumlayarak kitap okumak, dizi izlemek daha zevkli olacak. Önceden hazırlanmış meze ve yemek menüsüyle yeniyıla girmenin huzuru da paha biçilemez olacak :)


  • Kış sana neyi hatırlatıyor?
Polar ceket ve pantolonları, kazakları, dışarı çıkarken sarınıp sarmalanmayı ve doğum günümü. Biraz da yağmur, çamur ve ıslanmayı. Islanmayı hiç sevmem, üstüste giyinmek de rahatsızlık verici. Termal taytlar kaşındırır mesela beni ama dışarda işleri, gezmeyi, sporu bitirip sıcacık eve gelmek hoş bir duygu. Doğumgünü haftam da kutlamalarla geçtiği için eğlenceli olur :)

  • Kış denilince aklına ilk ne geliyor?
Aklıma ilk gelen şey karın yağmış olduğu bir yerde manzarayı izleyerek şömine başında oturup bilgisayarım kucağımda çalışmak veya keyif yapmak. Yer olarak da bir kış gittiğim Bolu Abant Gölü gözümün önüne geliyor.

  • Kış mevsiminin en çok sevdiğiniz yanı nedir?
Terlememek, yazın bu beni çok usandırıyor. Antalya'da sıcaklarla fazlaca içiçe yaşıyoruz. 

  • Kışın kullandığınız favori kozmetik ürününüz nedir?
Yüz ve el kremlerim. Ayrıca her zaman evden çıkarken eyeliner ve mascara ikilisini aksatmam, bir de dudak rengine yakın renk ruj sürerim, dudağım kuru veya çatlaksa rujun üzerine yara kremi de sürerim.

  • Özellikle kışın yapmaktan hoşlandığınız birşey var mı? Varsa nedir?
Mantı, kremalı mantarlı yemekler gibi (örneğin makarna) ağır yemekleri kışın yapıp yemek daha çok hoşuma gider, ayrıca şuruplu tatlıları kış aylarında yemeyi daha çok severim. Sanki beni soğuktan korurlar :) 

  • Kış yemeklerinden en çok hangisini tüketirsiniz?
Pırasa ve ıspanağı çok tüketiyoruz. Brokoli salatasını da şimdiden yemeğe başladık.

  • 2020'ye veda ederken ne söylemek istersin?
Öncelikle henüz 2020'ye veda etmiyoruz ve hala sonbahardayız :D Şu an yeniyıl moduna giremiyorum ama en geç önümüzdeki yıl başında Corona aşısının halka ulaşması en büyük temennim. Olan talihsizlikler için de yılları suçlamak çok saçma, başımıza gelen felaketlerin hepsi biz insanların günü kurtarmak pahasına dünyamızın ekosistemine ve kendimize yaptığımız kötülüklerden kaynaklanıyor. İnsanların daha bilinçlenmesini diliyorum, her konuda... İleride yaşanabilecek sıkıntıları öngörerek bugün ona göre adım atmaları akıllıca olacak.

Mimi hazırlayan ve yapan bloglara teşekkür ediyorum, onları okumak ve mimi tamamlamak zevkliydi. Haftasonunuz hoşluklarla dolu geçsin :)

6 Kasım 2020 Cuma

Pizza poğaça

 Selamlar bu ara yemek tariflerinden gidiyorum, hayatımdaki değişiklikleri buraya yazıyorum ve bugünlerde yiyeceklerin olması biraz acınası ama ne yapalım hala pandemi halleri devam ediyor aslında. Bu ara alışveriş yapmaya da çekiniyoruz, alışveriş merkezlerine şüpheyle girip suçluluk duygusuyla çıkıyoruz. Dolayısıyla ben bu ara Avon'a sardım, iki kez üstüste sipariş verdim. Bugünkü siparişlerimde termos ve taşınabilir salata kabı vardı, artık kozmetik ürünlerine de doydum, daha doğrusu eve yeterince stokladım. 

Sizin iyi bildiğiniz ve önerebileceğiniz şöyle güvenle alışveriş yapabileceğim siteler var mı? İhtiyacımı online alışverişle güvenle karşılayayım..?

Gelelim pizza poğaçalara... Tarif biriktirmek için en çok kullandığım sitelerden biri olan Pinterest'te buldum bu tarifi. Orada da bir profilim var, siteyi kullananları beklerim ❤ 

Tarife BURADAN ulaşabilirsiniz.


Ben tarife ek olarak edindiğim tecrübeleri sizinle paylaşmak istiyorum. Hamuru mandalin büyüklüğünde alınca pizzalar biraz büyük oluyor, ya üstüne bol bol malzeme koyun ya da ceviz büyüklüğünde alın. Tuzu ve toz şekeri tam belirtilen oranlarda kullanın ben biraz az kullandım, tadı az oldu hamurun. Benim pizza poğaçalar dün gece 11'de pişti, gece atıştırmalığı ve sabah kahvaltısı oldu :)


Sağlıkla kalın, sevgiler...

1 Kasım 2020 Pazar

Haftasonu ve kaymaklı köfteli makarna

Merhabalar, geçen hafta tezimin bir bölümünü hocama okuması için gönderdim, güya bu haftasonu tam gaz uygulama kısmını yazmak için devam edecektim ama zaman uçtu gitti. Cumartesi günü, geçen haftasonu yaptırdığım implantın dikişlerini aldırdım. İmplant yaptırmanın korkulacak bir tarafı yokmuş, yapmayı düşünenlere tavsiye ederim. Tabi iyi bir dişçi bulun. Benim dişçinin eli çok hafifmiş, yapıldığı günün akşamı dondurma yerken ağrısı geçti! Buz koymak yerine, dondurma yemenizi öneririm, daha etkili :) Dişçim benim liseden arkadaşım, çok yakından tanımıyordum ama dişime yapılan yanlış bir müdahele sonrası yardımını istemiştim. Gidecek kimsem de yoktu açıkçası, o zaman çok ilgilendi ve öyle de devam ediyor. 

Bugün biraz kitap okudum, başladığım seriler bitmeden yeni bir seriye başladım: Yeşilin kızı Anne. Kitabın özellikle Instagram'da çok övgüsünü okudum. Birçok bookstgrammer aynı anda bu seriye başladı, ben de dayanamayıp ilk kitabı aldım. Kitapçı bu kitabın aslında eskiden yazıldığını ama Netflix'deki dizisi ünlenince popüler olduğunu söyledi. Film ve dizilere ilgim zaten azdı, şimdi neredeyse hiç kalmadı dolayısıyla izlemeyi düşünmüyorum.

Kitabı okurken başta Anne'nin konuşmaları bana biraz yapay ve abartı geldi, bir süre tarzına alışamadım, şimdi 74. sayfadayım ve severek ilerliyorum. Yoğun bir çalışma temposuna girmek beni kitap okumaktan alıkoyacak mı, yoksa okumamı hızlandıracak mı zamanla göreceğiz ama kitabın kapağını açamadığım günler oluyor.

Akşamüstü ise yine Instagram'da, bu sefer reklam kısmında denk geldiğim bir tarifi denedim. Filiz makarna'nın reklamıydı, Refika'nın Mutfağı bir tarif veriyordu ve benim o tarifi çok yapasım geldi, o lezzeti tatmalıydım :D Koleksiyonlara kaydettikten sonra bugün tarifi internette de buldum. Herhalde aradan iki ay filan geçmiştir, bugüne kısmetmiş.


Denemek isteyenleri doğrudan Refika Birgül'ün sayfasına yönlendireceğim: Kaymaklı köfteli makarna

Tarifi biraz pratik hale getirdim, onlardan bahsedeyim. Domates kullanmadım, sosunda zaten domates püresi var, 2 kaşık da salça ekledim. Soğan ve sarımsağı közlemedim, yemeklik doğrayıp az suda haşladım, ben yemeklerde de soğanı kavurmuyorum artık. Dil peyniri yerine de evdeki kaşar peynirini, karbonatı da bir silme tatlı kaşığı kullandım. Bir de makarnayı yarım paket haşladım. Bunların dışında tarifi aynen uyguladım, bu fotoğraf bana ait ama tarifin sitesindekine çok benziyor :)

Sendromsuz bir pazartesi günü diliyorum hepimize şimdiden, sevgiler...

23 Ekim 2020 Cuma

Beyaz Zambaklar Ülkesinde - Grigoriy Petrov kitap yorumu

Kitap, daha önce de bahsettiğim gibi çorak topraklara sahip Finlandiya'nın birçok ülkenin hakimiyetine girdikten sonra kendi ayakları üzerinde durması, gelişmesi için sürdürülen çabaları konu alıyor. Her eğitimcinin okuması gerektiğine inanıyorum ayrıca her öğrenci de motive olmak için okumalı...


Kitapta genel olarak Snelman adlı cesur bir kişinin Finlandiya'nın kurtuluşu için yaptığı bilinçlendirme faaliyetlerinden bahsediliyor ayrıca kitabın sonlarına doğru bu doğrultuda yazılmış bir kitaptan alıntılar yapılmış. Bu kısımda iyi ve kötü ruhun çatışma yaşadığı, birbiriyle konuşturulduğu bir bölüm var. Halka iyilik kavramının önemi aşılanmış, kötülüğün bırakılması gerektiği telkin edilmiş.

Yazılabilecek sayısız alıntı var, daha önce yazmıştım bir kısmını, seçmecelerle devam edeyim 😊😊

- "Ondadır ki burada toplumun en alt sınıfındaki insanlar dahi, derin bir uykuda yere düşen dallar gibi çürümüyor, düşünüyorlar. İnsanlar yoksulluklarına razı gelmiyorlar. Ne olursa olsun kabulümüz deyip dışarıdan birşey gelmesini beklemiyorlar.

Hayır, tıpkı ormandaki taze ve canlı otlar gibi herkes üzerine yığılı yapraklardan kurtulmaya gayret gösteriyor. Tüm ülke canlı ve yaşam dolu, baştan aşağı herkes yaşıyor."

- "Aydın olmak efendi elbisesi giymek, kolalı yakalara sahip olmak veya şık bir şapka takmak değildir. Aydın sınıfı halkın beynidir. Halk, sizleri eğitiminizi tamamladıktan sonra iyi maaşlar alasınız, akşamları restoranlarda okuma salonu denen yerlerde kağıt ve domino oynayasınız diye yetiştirmedi. Bu şekilde aydın olamazsınız. Bilgili bir bakteri, küfsünüz adeta. Sizler halkın aklını, iradesini, enerjisini ve vicdanını uyandırmak zorundasınız. Daha iyi bir hayatın nasıl kurulacağını, nasıl daha iyi yaşayacaklarını halkın en alt tabakalarına; işçilere, köylülere öğretmek zorundasınız."

11 Ekim 2020 Pazar

Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı üzerine sohbet

Herkese mutlu, huzurlu pazarlar! Bugün kitabımı okurken bir bölümünü çok beğendim ve kitabın konusundan biraz bahsederek alıntıyı paylaşmak istiyorum.

Bir süre için İsveç ve Rusya'nın egemenliğinde yönetilen Finlandiya'nın kendi küllerinden doğması ve çoğu bataklık olan bir ülkenin aydınlanmanın gücüyle kalkınması kitabın konusunu oluşturuyor. Kitabı bitirince, daha sonra daha ayrıntılı olarak kitabın yorumunu yazacağım. Bu kitabı okudunuz mu? Nasıl buldunuz? Ben uzun zamandır bu kadar anlamlı bir kitap okumamıştım :)


Şimdi alıntıya geçeyim...

"Ne var biliyor musunuz? Çocukluk günlerimdeki Finlandiya'yı hatırladığımda ve şimdi gelişen Finlandiya'yı gördüğümde gözümün önünde bir tablo canlanıyor: Büyük eski bir ev vardı. İçindeki pencerelerin neredeyse hepsi kapalıydı. Dışarıdan bakıldığında ev terk edilmiş zannedilebilirdi. İçerisi karanlık, boğucu, rutubetli ve sıkıcıydı. Koskocaman bir mezar odasına benziyordu. Ama genç, dinç ve güçlü insanlar geldiler. Yüzleri aydınlık, akıllı, neşeli insanlar geldi. İlk olarak panjurları açtılar. Perdeleri çektiler. Pencereleri açtılar. Odaların içine güneş, ışık, temiz hava, taze çiçek kokusu girdi. Evdeki herşey canlandı, neşelendi. Ve evin kendisi de dışarıdan gençleşti. Bu evden hayalet görmüş gibi uzak duran yabancılar memnuniyetle daha yakınından geçmeye başladılar. Dikkatle incelediler ve ona hayran kaldılar."

Sözlerine, "Böyle bir dönüşüm mucizesi her ülkede, her bölgede, en ücra köşede bile başarılabilir," diye devam etti Snelman. "Bize sadece sihirbazlar gerek: Canlı fikirlerin, zorlu kültür emeğinin yüce ruhlu insanları lazım."

4 Ekim 2020 Pazar

Kitap alıntıları ve geçen hafta Pazar günü yaptığım bir geziden kareler

Herkese iyi pazarlar, dün yeni bir kitaba başladım; Beyaz Zambaklar Ülkesinde... Kitabı birkaç ay önce almıştım, araya bir sürü kitap girdi, bitirdiğim kitabımı kütüphaneye yerleştirirken "şimdi ne okuyabilirim..." diye bakınıyordum ve bu kitabın vaktinin geldiğini hissettim. Bu kitabı okumaya başladığı andan itibaren hayran kalan Mustafa Kemal Atatürk, eserin okulların müfredatına konmasını istemiştir.

Altınyaka-Gödene yaylası Antalya

Kitaba başlar başlamaz altını çizdiğim yerler o kadar çok oldu ki, bitmesini beklesem yorum yazısı sayfalar sürecekti. Böylelikle adım adım gitmeye karar verdim, bu kitabın ve doğanın güzelliklerini kısa kısa paylaşacağım sizinle :)


"Yeni zaman, yeni şarkıları doğurur." Nesiller her zaman değişir ve yenilenir. Yeni nesiller beraberinde yeni anlayışlar, yeni emeller ve istekler getirir. Ve bu yeni nesillere çoktan geçerliliğini yitirmiş yönetim uygulamalarını zorla kabul ettirmeye çalışmak boşunadır. Yeni neslin hayatının merkezine sağlam, adil ve makul bir devlet yönetiminin temelleri atılmalıdır."


"Antik Roma'nın, Felipe'nin, Alba Dükü'nün, yüce İspanya tahtının, XIV ve XV. Louis'lerin, Rusya'nın trajedisi Romanov'ların, Almanya'da Hohenzollern'lerin, Avusturya'da Habsburg'ların acıklı kaderleri tarihe kazınmış ateşten birer yazıdırlar: Mene, Tekel, Peres. Tüm bunları dikkate alın! Kendi dertleriniz ve uğraşlarınız içinde solucanlar gibi debelenmeyin! Devletinizin temellerinin nasıl güçlendirileceği üzerine kafa yorun. Halkınızın yeni ve ileri eğitimini nasıl sağlayacağınızı düşünün.


"Yöneticiler, iyi veya kötü de olsalar, kahraman veya zalim de olsalar kendi halklarının birer parçasıdırlar. Milletlerinin ruhunu yansıtırlar. Kendi milletlerinin birer ürünüdürler. Halk nasılsa onlar da öyledir. Her halk hak ettiği şekilde yönetilir."


"Kahramanlar kitleleri yakar ve canlandırır. Fakat bunu kendi halkından elde ettiği ateşle yapar. 

Elinize bir büyüteç alın. Büyüteç, kızgın güneş ışınlarını biraraya toplayabilmek için özel olarak yapılmıştır. Bunun sayesinde binlerce kızgın güneş ışını tek bir odakta buluşup parlak bir nokta oluşturur. Bu parlak nokta ağacı, taşı ve demiri bile yakabilir.

Toplumun içinden çıkan her büyük insan, yakıcı bir büyüteç gibidir. Milletinin bütün gücünü ve dehasını kendi şahsında toplar; kendi halkına ve başka halklardan binlerce insana ilham kaynağı olur. Fakat hava kapalıysa ve atmosferde güneş ışınları yoksa bu büyüteç ne kar yığınlarını eritebilir, ne de bir damla suyu ısıtabilir."

2 Ekim 2020 Cuma

Saklı gerçeklerin gölgesinde - Sir Artur Conan Doyle

Merhaba arkadaşlar, bu ara yine devamlı dişçideyim, en son 20lik dişimi çektirdim. Hala çekildiği yerin ağrısı geçmedi ve sırada implant yapımı var, tabii iki hafta kadar sonra. Dişimle ilgili yapılan müdahaleler beni gerçekten çok rahatsız ediyor, ağrı çekmek çok yıpratıcı birşey...

Neyse biraz da güzel şeylerden bahsedeyim, geçen pazar Antalya'ya yakın bir yaylada 17 km.lik keyifli bir doğa yürüyüşü yaptım. Bunu fotoğraflarla birlikte ayrı bir yazı olarak yazmak istiyorum ama şimdi kitap yorumuna geçeyim...

Tahmin edebileceğiniz üzere bu bir Sherlock Holmes kitabı, Yakamoz yayınlarından kokulu bir kitap. Kitabı okurken gelen kokunun Sherlock Holmes'un parfümü olduğunu hayal edebilirsiniz :D


Kitap üç ayrı hikayeden oluşuyor:

* Baskerville Köpeği
* Asil Bekar
* Bakır renkli kayın ağaçları

Aslında ben bu üç hikayeyi de daha önce başka isimle basılmış Sherlock Holmes kitaplarında okumuştum. Kitabı almadan önce İçindekiler kısmına baksaydım farkedecekmişim ama yine de pişman olmadım. Çünkü hikayelerin bir kısmını unutmuştum. Baskerville Köpeği'nde suçluyu bilmeme rağmen olay örgüsünü tamamen unutmuşum, tekrar okumak hoşuma gitti ve zaten en uzun öykü de oydu.

Kitabın neredeyse tamamını Baskerville Köpeği oluşturuyordu ve en sevdiğim hikaye oldu. Zaten çok ünlü ve eminim çoğunuz duymuş ya da okumuşsunuzdur. Diğerleri o kadar kısaydı ki başlamamla bitmeleri bir oldu. Konulara değinmek istemiyorum hikayelerin uyandırdığı merak orada saklı çünkü, tadını kaçırmak istemiyorum. 

Sherlock Holmes'u bir de kokulu kitaplarla okuyun, bölüm aralarında da resim baskısı var, ben kitabı Metro'dan aldım. Yakamoz yayınlarının farklı isimlerde birçok Sherlock Holmes seçkisi var, kitabın adını duymamış olabilirsiniz ama maceraları okumuş olabilirsiniz, içindekilere bakmadan almayın derim:)

23 Eylül 2020 Çarşamba

Yeniay - Stephenie Meyer kitap yorumu

Merhabalar, Alacakaranlık Serisi'nin ilk kitabını yorumlamıştım ve bu devam kitabını okuyup okumayacağımdan emin olmadığımı söylemiştim. Aslında o kitaptan sonra farklı kitaplar okumaya başlamıştım ama ortasında bu seriye acayip bir özlem duydum ve olayların nasıl geliştiğini merak etmeye başladım. Öyle bir an geldi ki kendimi günün ortasında sahaflarda buldum ve kitabı soruşturmaya başladım. Neyse ki bir iki tane gezdikten sonra buldum.


Yine çok akıcıydı, ancak ilkine göre daha az romantizm vardı çünkü biri vampir diğeri insan olan iki sevgili Edward ve Bella bu kitapta yollarını ayırıyor. Kitap boyunca Bella'nın sıkıntısını ve Edward'ı unutma çabalarını okuyorsunuz. Ancak bir süre sonra Jacob adında çok yakın bir arkadaş ediniyor ve iyileşmeye başlıyor. İşin ironik tarafı şu ki herşey güzel giderken Jacob'da kurt adam oluyor ve Bella için ulaşılması güçleşiyor. 

Okuması kolay bir kitap, konuyu çok kısa özet geçtim, biraz alıntılara yer vereyim: 

"Kendime onu düşünmeyi yasaklamıştım. Bu konuda oldukça katıydım. Tabii, arada kaçamak yaptığım oluyordu, sonuçta insandım. Ama daha iyiye gidiyordum ve acıyı hissetmemeyi becerebiliyordum. Acı ve hiçbir şey arasında seçim yapmam gerekmiş, ben de hiçbir şeyi seçmiştim."

"Hiç varolmamış gibi? Bu delilikti. Hiç tutamayacağı bir sözdü, verdiği anda bozulmuş bir sözdü."

"Bunun sebebi Jacob'un kendisiydi. Jacob sadece mutlu ve mutluluğu etrafına yaymayı becerebilen bir insandı. Yanında kim varsa mutluluğu o kişiye bulaştırıyordu. Aynı güneş gibi, çekim alanına giren herkesi ısıtıyordu. Doğaldı ve bu ruh hali de kişiliğinin bir parçasıydı. Bu yüzden de onu bu kadar görmek istemem tuhaf değildi."

"Bella, senden önce, hayatım tıpkı aysız bir gece gibiydi. Çok karanlık, ama yıldızlar vardı, sebepler... Ve sen, gökyüzüme bir meteor gibi girdin. Bir anda herşey yanmaya başladı, parlaklık vardı, güzellik vardı. Sen gittiğinde ve meteor ufka düştüğünde, her şey simsiyah oldu. Hiçbir şey değişmedi ama gözlerim ışık yüzünden kör olmuştu. Artık yıldızları da göremiyordum. Ve artık hiçbir şeyin anlamı yoktu."

"Edward hafifçe kolumu sıktı. -Ben buradayım. Derin bir nefes aldım. Doğruydu. Edward buradaydı, bana sarılmıştı. Bu gerçek olduğu müddetçe herşeyle yüzleşebilirdim. Omuzlarımı dikleştirdim ve alınyazıma doğru yürüdüm, kaderim yanımda duruyordu."  

16 Eylül 2020 Çarşamba

Kahvaltılık Kırmızı Biber Turşusu

 Merhabalar, çok güzel bir tarif vereceğim, öyle lezzetli oluyor ki! Belki biliyorsunuz ve yıllardır bu şekilde turşu yapıyorsunuz ama ben yeni öğrendim. Bilmeyenler arasında da denemeyen kalmasın bence :)

Vereceğim tarifi 2 kere uyguladım, önce yarım ölçü deneme sonra da iki ölçü kışlık saklamak için yaptım. Sirkeli, yağlı suyunu da kavanozlara aktarıp kahvaltıda ekmek batırıyorsunuz, o yüzden ben ikinci yapışımda zeytinyağını daha çok koydum, size de bu tarifi vereceğim. Ama aklınızda olsun, zeytinyağı ve ayçiçek yağı ölçülerini birbirinin yerine geçecek şekilde kullanabilirsiniz veya toplam miktarı aynı olacak şekilde kendinize göre bir oran belirleyebilirsiniz.



Malzemeler:
 
- 1,5 kilo kırmızı biber
- 1 su b. üzüm sirkesi
- 1 su b. zeytinyağı
- Çeyrek çay b. ayçiçek yağı
- 1 yemek k. tuz
- 1 baş sarımsak
- Yarım demet maydonoz

1. Öncelikle kırmızı biberlerimizin baş kısımlarını kesip boydan dörde bölüp içlerini temizliyoruz ve kare şeklinde doğruyoruz.
2. Geniş bir tencereyi ocağa koyup, azıcık ısıtıp (15 sn kadar) sirke, zeytin yağı, tuz ve ayçiçek yağını koyup hafif kaynamaya başlayınca biberleri ekleyip güzelce karıştırıyoruz.
3. Kapağını kapatıp orta ateşte yaklaşık 10-15 dk pişiriyoruz (Çok pişirip biberleri ezmeyin, biberlerin cinsine göre pişme süresi değişebilir arada kontrol edin).
4. Daha sonra iri doğranmış sarımsağımızı ve maydonozumuzu da ekleyip harmanlıyoruz ve ocaktan alıyoruz.  
5. Temiz cam kavanozlarımıza dolduruyoruz.
6. Kalan suyunu da kavanozlara paylaştırıyoruz ve kapaklarını sıkıca kapatıyoruz.
7. Eğer uzun süre bekletmek isterseniz kapağını sıkıca kapatıp vakumlama yöntemi ile ters çevirebilirsiniz.
8. Oda sıcaklığına geldiği zaman buzdolabında veya serin bir yerde muhafaza ediyoruz. kahvaltılık biberlerimiz yemeğe hazır AFİYET OLSUN :)

1 Eylül 2020 Salı

Kafa'da Kalmasın - Can Yılmaz kitap yorumu

Yeni bitirdim bu kitabı, taze taze yorumlayayım :) Can Yılmaz'ı Instagram'dan takip ediyorum. O ve Zafer Algöz bir ara İnkilap Yayınevi'nden çıkan kitaplarını imzalayıp adrese göndereceklerini duyurdular. Annemle ikisinin Burada Olan Burada Kalır adlı gösterilerini Youtube'dan devamlı takip ediyoruz. Zafer Algöz'ün ilk kitabı bizde yoktu ve Can Yılmaz'ın kalemiyle de tanışmak istiyordum. Böylece annemin adına imzalı birer kitaplarını sipariş verdik. İkimiz de okuduk kitapları, Zafer Algöz'ün kitabını ben daha önce okumuş, blogumda yorumlamıştım...

Can Yılmaz'ı gösterilerinden biraz olsun tanıdım ve bana huzur veren bir yapısı var. Konuşması ve hareketleri stressiz ve benim gibi biraz ağır, bu hali beni rahatlatıyor. Kitabı, kendisi hakkında fikir sahibi olduktan sonra okumak daha zevkli oldu, sanki programda olduğu gibi O anlatıyor, ben dinliyorum... Kitabın adından anladığım kadarıyla Kafa Dergisi'nde yayınlanmış hikayeleri kitap haline getirmiş. Çoğu hikaye tarzında, sonlara doğru kendi hayatından deneyimlediği ve insanları kendilerini sorgulamaya yönelten anlatı şeklinde yazıları var.


Okumaya ilk başladığımda biraz tutukluk yaşasam da sonradan kitabı elimden bırakamadım. Yazarın edebi dili kuvvetli, hikayelerinin kahramanları genellikle gariban diye tabir ettiğimiz insanlar, başlarına genellikle "kaderin oyunu" diyebileceğimiz olaylar geliyor. Günlük hayatta, mahallemizde her gün gördüğümüz (örneğin mahallemizdeki esnaf) ama özel hayatlarını bilmemize imkan olmayan insanlar var ya, onlardan biri gibi kahramanların başına gelenleri merakla okudum. Bir hikayesinde de büyülü gerçeklik yöntemini kullanmış yazar. Bence alın okuyun, birçok kitabı var, incelerseniz kendinize uygun bir tane seçebilirsiniz :)

31 Ağustos 2020 Pazartesi

Alacakaranlık - Stephenie Meyer kitap yorumu

Merhabalar, elimde okuduğum sürükleyici bir kitap olmadan hiçbir işim rast gitmiyor. Keyifsiz ve durgun oluyorum, işlerim yavaşlıyor. Dolayısıyla geç de olsa bu Alacakaranlık Serisi keşfi bana iyi geldi. Serinin son bir kitabı çıkmış, o duyulunca seri tekrar gündeme geldi.

Bu bir genç yetişkin kitabı, ancak bu tip sınırları olmayan herkese iyi gelebilir. Lise çağında çok vampirli filmler izlerdik, çok severdik ablamla. Bu kitapların da vampirlerle ilgili olduğunu duyunca uzak durmuştum, vampir hikayelerine doyduğum için. Ama bir şekilde artık karşı koyamadım ve okudum.

Kitabı buradaki kaliteli bir sahaftan 10 tl'ye aldım. Aslında birinci el olmasını tercih ediyordum ama yeni kitaplar da satan sahafta bu kitap sadece ikinci el olarak vardı. Aklım son çıkan kitapta, bir başlangıç yapmış oldum, belki aradaki kitapları atlayıp son kitabı okurum. 


Konusundan kısaca bahsedeyim: Bella'nın anne ve babası ayrıdır ve babasıyla yaşamak üzere küçük bir kasabaya yerleşir. Lise öğrencisidir okul başlayınca kendisini çok etkileyen ve mıknatıs gibi kendine çeken soluk benizli ve çok yakışıklı Edward'la tanışır. Edward ise O'na bir şekilde öfkeli gibidir, kendinden uzak tutmaya çalışmaktadır. Aslında hikaye çok yalın, kuzu kurda aşık olmuştur tabi kurt da kuzuya :)

Yazarın dili çok akıcı, kalın bir kitap kısa sürede eriyip bitiyor. Bazı alıntılar yazacağım kitaptan ama genelde ders verir nitelikte olduğu için değil, edebi zevk verdiği için.

*** Dalgalardan serin, tuzlu bir rüzgar esiyordu. Pelikanlar dalgaların üzerinde uçuyor, martılar ve yanlız bir kartal ise onların üzerinde daireler çiziyordu. Gökyüzünde bulutlar her an işgale hazır bir halde tetikteydiler hala. Ancak güneş şimdilik masmavi gökyüzünde cesaretle boy gösteriyordu.

*** "İyiyim, teşekkür ederim." Ben her zaman iyiydim. Hatta onun yanındayken daha da iyiydim.

*** "Seni neden hiç yanlız bırakmadığımı anlamıyorlar."
Güldüm. "Bunu ben de anlamıyorum."
"Çünkü beni büyülüyorsun!" dedi. Şaka yapıyor olmalıydı! "Tanıdığım hiçbir kimseye benzemiyorsun."               
Yüzümdeki ifadeden ne demek istediğimi anlayınca gülümsedi. "Birkaç üstün özelliğim olduğu için insan doğasını anlamak konusunda ustayım. İnsanları tahmin etmek çok kolay. Ama sen benim beklediğim hiçbir şeyi yapmıyorsun. Beni sürekli şaşırtıyorsun."

*** " Güçlü olduğuma, bunu başarabileceğime karar verene kadar çok kırılgandım."

*** "Şaraba karşı koymam, kokusunu beğenmeyeceğim anlamına gelmez." diye fısıldadı. "Çiçek gibi bir kokun var, lavanta gibi. Ağız sulandırıyor."
"Ne kadar iştah açıcı olduğumu duymadan bir günüm geçecek mi acaba?    
Güldü, sonra derin bir nefes aldı.

26 Ağustos 2020 Çarşamba

Mantarlı Ravioli

Merhabalar, dün benim için çok yoğun bir gün oldu. Proje ile ilgili işleri sonlandırdım. Bir-iki hafta gecikmeyle hocama teslim ettim. Sonuç raporunu yazıyor kendisi ama kasım ayına kadar vakti olduğunu düşünürsek gecikmem çok da önemli sayılmaz değil mi? Pek memnun olmadığını yazdığım emaile cevap vermemesinden anladım ama yapacak birşey yok, şartlar öyle gerektirdi. 

Dün, bize ziyarete gelen teyzemi Kaleiçi'ne götürmeye söz vermiştim. İş çıkışı aradım ama midesinde bugünlerde bir sorun var, ağrıyormuş, iptal ettik. Annem eve gelip akşam yemeğini benim yapmamı istedi, ben de -ne yemek yapayım?- konusunda çok kararsız kalıyorum, bana ilham veren birşeyler olmalı. Teyzem benim sıradışı yemeklerimi seviyor, ben de şu an okuduğum kitap olan Alacakaranlık'ta geçen bir yemeği yaptım: Mantarlı Ravioli :)

İtalyan yemeklerini çok severim, tarifin uğraştırıcı olması da normalde sorun değil ama eve akşam 7'de gelmişim, annem ve teyzem acıkmış bekliyorlar... Şöyle söyleyeyim yemeğe 9'da oturabildik, elimden gelen en hızlı şekilde hamuru, içini hazırladım. Açtım, doldurdum, pişirdim, sosunu hazırladım ve servis...

Gelirken bira da almıştım, yemeği hazırlarken yudumladım :) Varım adlı bir bira satışa sunuldu bu yaz, limon aromalı, beğeniyorum. Yemek yaparken zevk almayı da unutmamak lazım, zorunluluk hissetme durumunda keyifsiz oluyor çünkü.


Hamuru bizim mantıdan çok daha büyük kesiliyor. Benimkinin her boydan biraz olması aceleden 😅
Pişmesi için de haşlama süresini biraz uzun tutmak gerekiyor, pişerken genişliyor ve neredeyse çiğ börek boyutuna ulaşıyor.


Tarifi yemek.com'dan aldım. Verdiği soğan ve sarımsak ölçüsü çok az geldi, iki katını kullandım, iyi oluyor öyle. Tereyağı kullanmadım, zaten 1 kutu krema gidiyor, yeterince yağlı oluyor, bu şekilde ağır da olmadı. Mantarım 400 gr.dı, o bile arttı. İsterseniz sunarken soslu raviolilerle karıştırabilirsiniz kalan içi. En üste de kaşar rendesi ve maydanoz 👌👌👌 Çok güzel ve sıradışı bir yemek, denemek isterseniz tarifi aşağıya bırakıyorum:


Sevgiler

16 Ağustos 2020 Pazar

Aşk tesadüfleri sever - Film yorumu

Bu sabah internette kitabın üstüne izlemek istediğim Hamlet'i aradım ama bir türlü uygun bir film izleme sitesi bulamadım. İzlemiş olan varsa linkini yorumlara yazarsa sevinirim :)

İzlenecek filmler listemde Aşk Tesadüfleri Sever de vardı, ardından onu arayıp buldum. Filme başladıktan sonra arada pancake filan yaptım ama filmi kaçırmadım. Hoşuma giden bir film oldu. Genellikle Türk filmlerinde olan hüznü sevmem ama bu film bana karamsarlık vermedi. 


Özgür ve Deniz'in kaderleri doğumlarından itibaren paralel olarak ilerler. Aynı hastanede, aynı gün doğarlar, aynı mahallede çocuklukları geçer ve aynı mekanlarda bulunurlar. Tesadüf eseri hep ortamları aynı olmuş ama hiç biraraya gelmemişlerdir ta ki, yıllar sonra Deniz çocukluk fotoğrafını bir fotoğraf sergisinde görene dek...

Romantik film izleme modundaysanız kaçırmayın, dramatik bir tarafı olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim ama her aşkta biraz drama yok mu zaten... Mutlu, huzurlu pazarlar :)

9 Ağustos 2020 Pazar

Kitap yorumu: Hamlet - William Shakespeare

Merhaba, Hamlet'le ilgili alıntılara yer verdikten kısa bir süre sonra kitabı bitirdim. Doğrusu bitirdikten sonra hemen yeni bir kitaba başlayamadım, beni hayli düşündürdü bu eser. Bir imparatorlukta yaşanan entrikalar ve bunun getirdiği iç çatışmalar var kitapta. Bu iç çatışmalar da ülkenin topraklarında gözü olan dış güçlere yarıyor sonuç olarak...

Trajik bir oyun Hamlet, şiirsel bir dille yazılmış ama bu karanlık konuyu Shakespeare aydınlık bir dille ifade etmeyi başarmış. Bildiğiniz gibi kendisi dünyanın en iyi, dahi şairi sayılabilecek konumda.

Şiir gibi estetik bir edebiyat türü ile tiyatro metni okumayı özlemişim. Satırlar susamış birinin su içmesi gibi aktı, herkese tavsiye ediyorum.

Eğer oyunun içeriğini biraz daha keşfetmek istiyorsanız, bir önceki yazımdaki alıntıları dikkatle okuyun lütfen. Orada oyunun dili, içeriği ve felsefesi hakkında birçok şey sezeceksiniz. Günümüz için de hala geçerli dersler veren tam bir başyapıt!

Sırada Mel Gibson ve Glenn Close'un başrollerini paylaştığı Hamlet filmini izlemek var :)

6 Ağustos 2020 Perşembe

Hamlet'ten (WS) alıntılar

Shakespeare'nin Hamlet'i yeni gözdem, okumaya başlayalı birkaç gün oldu ama hızlı gidiyor. Onca tiyatro izlememe rağmen dünya tiyatro tarihinin en tanınmış eserlerinden biri olan kitabı yeni okuyorum, tiyatroda da izlemedim. Belki de çok ünlü olduğu için hep erteledim, çok popüler olan şeylere nedense kolay yaklaşmam, ısınamam. Ama Hamlet doğru zamanda radarıma girdi, İş bankası Yayınları'ndan okuyorum, bloglarda da tavsiye edildiği gibi doğru yayınevi tercihi bence.

https://www.thoughtco.com/hamlet-study-guide-4587756
https://www.thoughtco.com/hamlet-study-guide-4587756

... 
Alev kuyruklu yıldızlar, kanlı çiyler gibi,
Tutulan güneşler gibi,
Neptün'ün dünyasını etkileyen ay ışığının
Kıyamet günündekine benzer kısılmaları gibi
Korkunç olayların belirtileri bunlar
...
Kesenin elverdiği kadar iyi giyin,
Zengin ama gösterişsiz olsun giydiğin.
Çünkü kıyafet insanın mihengidir çok kez:
Fransa'da en kibar kimseler 
En çok giyinişle gösterirler soyluluklarını.
...
Herşeyden önce kendi kendine doğru ol
O zaman, gece gündüze varır gibi,
Sen de aldatmaz olursun kimseyi.
...
Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel,
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter! Demesi mi?

3 Ağustos 2020 Pazartesi

Evelyn Hugo'nun Yedi Kocası - Taylor Jenkins Reid

Evet sonunda bitirdim bu kitabı. Gerçekten ilginç bir okuma deneyimi oldu benim için. Aslında kitabın şaşırtan kısmı bir Hollywood yıldızının görkemli hayatını deneyimlemek değildi, yedi kere evlenmesine rağmen hayatının aşıkının yine bir kadın olmasıydı!


Kitabın dili hafif ve akıcı, daha önce belirtmiştim okumak çok zevkli. Ancak devamlı iki kadının ilişkisini okumak beni biraz zorladı, hatta kabus olarak rüyama girdi. Kimsenin cinsel tercihini eleştirmiyorum, hatta özellikle bu kitabı okuduktan sonra, bu konuda daha özgür bir toplum olsak memnun olurum ama kitap okurken ister istemez yaptığım empati beni rahatsız etti. Bir ara okumaya ara verdim.

Evelyn Hugo'nun hayatından başka açılardan da etkilendim. Aslında iyi bir kitabın amacı bu değil midir? Okuru biraz sarsmak... Çok şaşaalı görünen bir hayatın aslında nasıl trajik olabileceğini gördüm, ama trajik olan aşkı değildi, hayatının son dönemlerinde çok acı çekti. Belki her hayat sonlara doğru zorlaşıyordur, yaşlılık döneminde kaçınılmaz olarak sevdiklerimizi daha hızlı kaybedeceğiz. Eşcinselliğin aslında trajik bir durum olarak görülmesi ve bu insanlara acınması da haksızlık, onlar için de duygular ve tensel temas doğal bir süreç olarak gelişiyor çünkü. Kitabı okuduktan sonra Evelyn Hugo'nun filmlerini izleyeyim diye bir araştırma yaptım. Ancak karşıma şaşırtıcı bir şekilde böyle bir aktristin olmadığı, yazarın Elizabeth Taylor ve Ava Gardner'ın hayatlarından etkilenip bu kitabı yazdığı ortaya çıktı.

Aslında kitapla ilgili yapacağım alıntılar var. Ama daha önce bazılarını yazdığım için kitapla ilgili daha fazla bilgi vermeyeyim bence :) Belki başka bir yazıda aralara serpiştiririm. İyi haftalar...

2 Ağustos 2020 Pazar

İyi bayramlar 🌹

Merhabalar, 

Herkesin bayramının mutlulukla geçiyor olmasını diliyorum. İlk gün hariç ben bayramı çalışarak geçiriyorum. Ayrıca kitap da okuyorum. Bayram sonunda bitmiş olması gereken işlerim var, kitap okuyarak motive olmaya çalışıyorum. Dünü çok verimli geçirdiğimi söylemeliyim, bugün ise geç uyanarak günün çoğunu uyuyarak geçirmiş oldum. 


Okumakta olduğum kitap Evelyn Hugo'nun Yedi Kocası, bitmeye yaklaştı, yakında yorumunu yazacağım, bugün biraz alıntılarına yer vereyim...

... Ceila ona uzattığım kadehlere baktı. "Bunlar şampanya kadehi." "Ah, doğru," diyerek kadehleri aldığım yere koydum. İki farklı boy daha vardı. İkisinden de birer tane alıp Ceila'ya gösterdim. "Hangisi?"
"Daha tombul olan. Bardakları bilmiyor musun sen?"
"Bardaklar, servis eşyaları, hiçbirini bilmiyorum. Unutma, tatlım, ben sonradan görmeyim."
Ceila içeceklerimizi kadehlere doldururken güldü.
"Önceleri bunlarla uğraşacak param yoktu, sonra da birilerinin bu işleri benim yerime halledeceği kadar zengin oldum. Hiç ortalıklarda gezinmedim."

... Don bana birilerini sevebileceğimi ve onu arzulayabileceğimi öğretmiş olabilirdi. Ama aynı zamanda birini, onu sevmediğin zamanlarda da arzulayabileceğini öğretmişti. Hatta bilhassa sevmediğin zamanlarda arzulayabileceğini. Sanırım bugünlerde buna nefret seksi diyorlar. Bana kalırsa son derece insani, bedensel bir tecrübe için inceliksiz bir isim bu.

... Erkeklerin neredeyse hiçbiri kişiliğim için benimle birlikte olmamıştır. 
Çekici kızların sevimli olanlara acıması gerektiğini söylemiyorum. Sadece diyorum ki kendi yapmadığın birşey için sevilmek o kadar da müthiş birşey değil.

Sevgiler...