29 Ağustos 2019 Perşembe

Dahi beyin -Bölüm 3-

Dahiler kendi kendilerini yetiştirmiş kimselerdir
Zamanımızda liseyi bırakmış tüm dâhileri düşünün – Bill Gates, Steve Jobs veya Mark Zuckerberg.

Steve Jobs
Hepsi kendi kendilerine öğrenenlerdir. Öğretilmeyi beklemektense problemleri kendileri çözmeyi tercih ettiler. Kendi kendine öğrenenler konularını, araç gereçleri, ritim ve zamanı kendileri seçer. Resmi eğitim almış veya almamış olabilirler. Bu onların tam olarak ne istediklerini gerçekleştirmelerine engel olmaz. Kişisel çalışmaları örgün eğitime destek veya alternatif olabilir.
 “Düşünme şekilleri farklı olduğu için, deneklerim genellikle standart öğrenme ve öğretme şekillerinin her zaman yardımcı olmadığını, hatta dikkatlerini dağıttığını ve kendi kendilerine öğrenmeyi tercih ettiklerini söyledi” diyor Andreasen.
Yaratıcı dâhiler, ilgilerini çok çeken problemleri çözmek için  içgüdüsel olarak kendi kendilerine öğrenmeye yönelir. Sistem başarısız olursa, ya da bir problemi yaratıcı bir şekilde çözmelerini sağlarsa kendi kendilerine yetmeyi bilirler.

Birbirine benzemeyen konuları birlikte düşünmekte iyilerdir
Birçok yaratıcı dahi sıklıkla T-biçimli bir öğrenme modelini tercih eder: bir veya iki disiplinde uzmanlaşırlar ve aynı zamanda herhangi bir ortama adapte olmalarını kolaylaştıran başka becerilerde ustalaşırlar.
Sık sık asıl araştırmalarıyla ilgisi olmayan şeyler arasında bağlantı kurarlar, olmadığı yerde ilişkileri zorlayabilirler. Sıradan zihinlerin zıtlıklar gördüğü yerlerde bağlantılar kurarlar.
Leonardo da Vinci, bir zil sesi ile suya çarpan bir taş arasındaki ilişkiyi zorladı. Bu, sesin dalgalar halinde hareket ettiğinin bağlantısını kurmasını sağladı.
Nikola Tesla, batan güneş ile motorun içinde manyetik alanın aynı güneş gibi rotasyon yapması arasındaki bağlantıyı zorlayıp AC motorunu geliştirdi.
Bildiklerimiz arasında bağlantılar kurmazsak bilgi tek başına faydalı olmayacaktır.
 “Yaratıcılık sadece bilgileri birleştirmek değildir. Yaratıcı insanlara birşeyi nasıl yaptıklarını sorduğunuzda birazcık suçlu hissederler çünkü bunu gerçekten yapmamışlardır, sadece birşeyler görmüşlerdir.” diyor Steve Jobs.
Gerçekten şaşırtıcı birşey yaratmak, ya da dünyaya katkıda bulunmak için sayısız noktayı birbirine bağlayabilmeli ve mevcut fikirleri ilgisiz disiplinlerden zenginleştirebilmelisiniz.
Cambridge Üniversitesi profesörü W.I.B. Beveridge Bilimsel Araştırma Sanatı (The Art of Scientific Investigation) dergisinde başarılı bilim adamlarının genellikle geniş ilgi alanları olduğunu, bunun onlara özgünlük kattığını yazmıştır.
 “Özgünlük genellikle daha önce bağlantılarından şüphelenilmeyen düşünceler arasında bağlantı kurmayı içerir” demektedir.
Dahiler (görünüşte) ilgisiz fikirler arasında düşünce köprüleri, bilinçaltı bağlantılar ve beklenmedik entegrasyonlar yaratmada iyidir.

28 Ağustos 2019 Çarşamba

Dahi bir beyin için ne düşüneceğinize değil, nasıl düşüneceğinize odaklanın -Bölüm 2-

Bu yeni bölüm önemli ve can alıcı bilgiler içeriyor, yazının devamı da gelecek. İlk bölüm için TIK ...

Yaratıcı çalışma zaman alır. Bazen bir sanat eserini mükemmelleştirmek ya da benzersiz bir şey inşaa etmek yıllar alabilir.
Bu sabır gerektirir.
Yaratıcı dâhiler genellikle bir problemi nasıl çözecekleri hakkında fikir sahibi olmadan önce projeler üzerinde uzun süre çalışırlar.
Sürecin tadını çıkarırlar. Bu, keşfin bir parçasıdır.
Fikirler zaman içerisinde olgunlaşır.
Stephen King diyor ki “Yazar olmak istiyorsan, herşeyden önce iki şey yapmalısın: çok okumak ve çok yazmak. Bildiğim o ki, yazarlık bu iki şeyin etrafında, kısa yolu yok.
Geneplore ve Darwinci teori dahil en bilinen psikolojik teoriler iki aşamayı içerir:

Farklı olasılıklar ve keşiflerin ortaya çıkması ve nihayet en umut verici fikirlerin seçilerek saklanması.

Isaac Newton
Newton 1666 yıllarında (bir elma kafasına düştüğünde) yerçekimi fikrini geliştirdi.
Gerçek şu ki 1666 yıllarına kadar Newton, matematik öğrenmek için uzun yıllarını vermişti.
Diğer bir deyişle, Newton’un yerçekimi fikrinin formüle etmesi 20 yıldan uzun bir zaman aldı ve çoklu bileşenler içerdi: hazırlanma, kuluçka devresi, esinlenme, keşif ve üretme.

23 Ağustos 2019 Cuma

Alice Harikalar Diyarında - Lewis Carroll

Merhabalar, elimde bir köy okuluna gönderilmek için alınmış birkaç çocuk kitabı var. Sahaftan alışveriş yapıp gönderemeyince fırsat buldukça okuyorum bunları. Tabii eninde sonunda minik öğrencilere ulaşacak, bir okul kütüphanesi için kitap toplama kampanyası duyarsanız bana haber verin lütfen. 


Ben bu kitabı çocukken okumamıştım sanırım, yani yeni okudum :) Ünlü matematik profesörü Lutwidge Dodgson, Lewis Carroll takma adıyla yazmış ve arka planında mantık ve matematik kavramları saklıymış. Bunu kitabın arka yazısından öğrendim ve çok şaşırdım. Çünkü Alice piknik yapmaktayken ceket giymiş bir tavşanın peşinden gidip deliğe düştüğünde yaşadığı olaylar oldukça absürd. Bir de diyaloglar olabildiğince saçma tasarlanmış yani söylenilen herşey tutarsız ve birbiriyle ilgisiz. Zaten harikalar diyarı öyle bir yer, orada herkesin delirmiş olduğu bahsi geçiyor. Yine de bu diyalogları fazla alaka kurmadan takip ederseniz bir olay örgüsü var. Ne güzel delirmişler, ben de arada böyle saçmalayabilsem keşke diyebilirsiniz :)) Yani ben herhangi bir mantığa ulaşamadım. Kitabın bir yerinde Alice çarpım tablosunu hatırlamaya çalışıyor ama yanlış hatırlıyor, belki çocukların kendini sınaması bakımından konuya dahil edilmiş olabilir. Tüm maceranın sonunda bir rüya görmüş olduğunu anlıyoruz. 

Alice Harikalar Diyarında filmlerinin her ikisini de izledim, olay örgüsü filmlerde biraz daha farklı. Sadece harikalar diyarında yaşayan şapkacı, mart tavşanı, iskambil kağıdından askerler, kral, kraliçe gibi karakterler aynı. Kitabı okurken başta herşeye şaşırsam da uykum vardı biraz ve sonrasında ben de bir rüya alemindeymiş gibi kendimi fantaziye bıraktım. Mutlu bir haftasonunuz olsun! :)

22 Ağustos 2019 Perşembe

Dahi bir beyin için ne düşüneceğinize değil, nasıl düşüneceğinize odaklanın - Bölüm 1 -

Bugün medium.com'da bir yazı dikkatimi çekti. İşi gücü bırakıp yazıyı daha iyi anlamak için çevirmeye başladım ve belki bu konuda siz de bilgi sahibi olmak istersiniz diye paylaşayım dedim. Biraz uzun olduğu için birkaç bölüm olarak yayınlamayı düşünüyorum ayrıca sadece önemli gördüğüm yerleri çeviriyorum. 

Albert Einstein


İnsanların doğasında yaratıcı olmak vardır. Yaratıcı fikirler üretmemiz teknolojik ve kültürel ilerlemenin merkezindedir. İnsanlar olarak başlıca içgüdülerimiz; aramak, bulmak, geliştirmek ve yaratmaktır. Çevremizi öğrenme, adapte etme ve dönüştürme kapasitemiz inanılmazdır.

Yaratmak için yaratılmışız; yaratırken kendimizi faydalı hissediyoruz, yarattığımız zaman takıntılarımızı bırakıyoruz, hayatlarımızı yeniden icat ediyoruz, yeni hikayeler anlatıyoruz ve yarattığımızda toplulukları yeniden inşa ediyoruz. İtibarımızı, ilhamımızı, umudumuzu geri kazanıyoruz.

Yaratıcılık karmaşıktır ve tüm renklerde, şekillerde ve boyutlarda gelir.

Yaratıcılık, ister sahnede, laboratuvarda ve hatta ister duşta olsun yeni veya orijinal bir şey üretmek, bir şeyleri bulmak, problemleri çözmektir.

Mona Lisa ve görelilik teorisi ile ortaya çıkan düşünce tarzında ortak olan nedir? Düşünme kalıpları zihinlerimizi şekillendirir. Doğru olanlar, yaşama ve çalışma şeklinizi değiştirebilir.

Yaratıcı dehaların ortak düşünme modelini tanımak ve ilkelerini, ritüellerini, süreçlerini kendi işinize uygulamak, çalışma ve düşünce tarzınızı geliştirecektir.

Leonardo da Vinci

Dahiler “ne” düşüneceklerindense “nasıl” düşüneceklerini bilirler

Yaratıcı beyinler üzerine yapılan son araştırmalarda Psikoloji Doktora Sonrası araştırmacısı Roger Beaty ve çalışmanın ilk yazarı, “Daha yaratıcı insanlar normalde eş zamanlı olarak birlikte çalışmayan beyin ağlarını aynı anda kullanabilir” dedi.

Araştırmacılar, sürekli olarak daha yaratıcı olan insanların beyinlerinin, diğer beyinlerden farklı aktivasyon düzenleri gösterip göstermediğini bilmek istedi. Veriler, beyindeki bölgelerin yaratıcı düşünceye dahil olduğunu göstermiş olsa da, Beaty kanıtların üç alt ağa işaret ettiğini söyledi.

1    . Hafıza ve zihinsel simülasyonda yer alan varsayılan mod ağı
2    . Önemli bilgiler algılayan belirgin ağ
3    .  Yaratıcı düşüncede kilit rol oynayan yönetici kontrol ağı

Beaty, bu sistemler arasındaki senkronizasyonun yaratıcılık için önemli olduğunu söylüyor. Doğal olarak yaratıcı olmadığını düşünen insanlar için iyi haber ise, ağlarımızı senkronize etmeyi öğrenip öğrenemeyeceğimizin net olmaması.  "Bu sahip olduğumuz veya olmadığımız bir şey değil. Yaratıcılık karmaşık bir olay, burada sadece yüzeyini aydınlatıyoruz."

Nörobilimci ve nöropsikiyatrist Nancy Andreasen “dahilik bilimini” inceliyor. En yaratıcı beyinleri oluşturan unsurları anlamaya çalışıyor.

Çalışmalarının birinde bugün yaşayan en ünlü bilim adamlarının, matematikçilerin, sanatçıların ve yazarların 13’ünün beyinlerini taradı. Bulgularında yaratıcı dâhilerin kafasındaki bazı kilit kalıpları damıttı.

Ve şöyle dedi “Yaratıcılık elbette tek bir zihinsel işlemle damıtılamaz ve anlık görüntüde yakalanamaz – insanlar da talep üzerine yaratıcı bir içgörü veya düşünce üretemez.

- Devamı gelecek - 

17 Ağustos 2019 Cumartesi

Ertelemeniz için 4 iyi neden

Yine kitabımın ilgi çekici bir bölümününden bahsedeceğim size. Neden yapmamız gereken işleri devamlı erteliyoruz ve erteleme alışkanlığını nasıl sonlandırabiliriz? Bu konularda bir derleme yazacağım :)

  

Erteleme için dört iyi neden vardır:

1. Sıkıldınız

Hayatın bir gerçeği. Genellikle hepimiz sürekli bir hevese sahip değiliz. Bazen çalışmalarımız rutin hale gelir, bir işe yeni başlamanın heyecanını kaybederiz. İlk olarak sıkıldığınızı anlayın. Duygularınızın, düşen enejinizin ve projeleri bitirme isteğinde olmadığınızın farkında olun. Yorgun hissedebilirsiniz, fazla fiziksel aktivite yapmak istemezsiniz.

Başarılı girişimciler sürekli olarak yeni projeler ve daha büyük fırsatlar peşinde koşarak heyecanlarını sürdürürler. Beklentilerini yükseltmeye devam eder ve mücadele ya da marifet gerektirmeyen rutin işlerden hiçbir zaman memnun kalmazlar. Muazzam bir sonuç almak için yeni risklere girmekten çekinmezler. Gidişatın belirsizliği onları daha fazla cezbeder!

Daha yaratıcı ve yenilikçi olmanız da şart. Yaratıcılık enerji üretir ve yenilik, adrenalin pompalamaya başlar.

2. İşle boğulmuş durumdasınız

Bu, bitmeyen küçük birşeyle başlayabilir çünkü zaman yetmez ya da bunu yapmak için iyi hissetmezsiniz. Sonra başka birşey gelir ve siz diğerini ertelersiniz. Tek başına ikisi de tamalanmak için fala büyük görünmüyor fakat birlikte direnç yaratılyorlar, sonunda ikisini de ertelersiniz.

3. Gerçekten hoşlanmadığınız işlerle uğraşıyorsunuz

Öncelikle hepimizin zevk almadığımız bazı şeyleri yapması gerekiyor. Daha başarılı olmak istiyorsak, oyunun kurallarından biri de budur. Başarılı insanlar, başarısız olan insanların yapmaktan hoşlanmadığı şeyleri yaparlar. Bu şeylerin bazılarından onlar da keyif almıyorlar fakat yine de yapıyorlar. Bu temel ve tam olarak anlamanız gereken husus.

Uzun vadeli zevk almadığınız işte sıkışıp kalmak için ise hayat çok kısa. Neden enerjinizi tüketen ve sizi tatmin etmeyen bir şeyin içinde kalıyorsunuz? Hayatta en büyük ödüller rahat bölgenin dışındadır. Başarı ve macera yaşamak istiyorsanız korku ve risk ön koşuldur.

4. Dikkatiniz kolayca dağılıyor ya da birden tembelleşiyorsuuz!

Başarı, çaba ile tutarlı ve odaklanmış eylem gerektirir. Tembellik, denklemin bir parçası değildir. Yasaklanmış bir maddedir.

Bazı maddeler "tıpkı benim içinde bulunduğum durum" dedirtiyor değil mi? Hepimiz bu süreçlerin içinden geçiyoruz ama önemli olan kısa sürede ataletten kurtulup kaldığımız yerden devam edebilmek. Mutlu bir haftasonunuz olsun!

14 Ağustos 2019 Çarşamba

Odaklanma Stratejisi 8

*  Şu andan itibaren aklınıza "Yapmak zorundayım" geldiğinde "İptal, iptal! Hayatımda mecburiyetlerin acısını daha fazla çekmemeyi tercih ediyorum!" diye haykırın.

*  Anlaşmalarınıza devamlı sadık kalmanız, güzel ahlakınızın temelidir.

*  Yapacağınızı söylediğiniz şeyleri yapmaktan kaçındıkça itibarınız zedelenmektedir.

*  Bir başka husus. Unutmayın, normal şartlar altında bir anlaşmaya sadık kalmak konusunda güçlük çekiyorsanız; yeniden müzakere etmek mümkündür. Ahlaklı kalmak için daima bu seçeneği kullanın. Arayıp "Onbeş dakika geç kalacağım, problem olur mu?" diye sormak için bir dakikanızı ayırın.

*  1. Her zaman doğruyu söylerseniz, insanlar size güvenir.
   2. Söz verdiğiniz şeyi yaptığınızda, insanlar size saygı duyar.
   3. Başkalarını özel hissettirecek olursanız, insanlar sizi sevmeye başlar.



*  Beni hedefime ulaştıran sırrı söyleyeyim size. Gücümün tek kaynağı azmimdi. Louis Pasteur

*  Dönüm noktalarının rahat ve çatışmasız olacağını düşünenler, geçmişten hiç ders almamışlardır.

*  Ertelediğinizde, aslında geleceğinizi mahvediyor ve önünü kesiyorsunuz.

*  "Birgün büyüdüğümde, okulu bitirip işe gireceğim.
     İstediğim hayatı yaşamaya başlayacağım...
     Bir gün mortgage'i ödediğimde,
     Gelirim düzene girip çocuklar büyüyecek,
     Ben de yeni arabamla keyif verici geziler yapacağım...
     Bir gün emekliliğe hazırlandığım bu anlarda,
     O güzel karavanı alıp ülke boyunca
     Görülmesi gereken her yeri gezeceğim... Bir gün." Ed Foreman

Bir zaman sonra, bir ömür boyu bir gün diye düşünüp boş veren bu erteleyenler; hayatlarının sonuna gelirler. Sona yaklaşırken düşüncelerini dolduran tek cümle: "Keşke gerçekten yapmak istediğim şeyleri yapsaydım, hayatım çok farklı olurdu." şeklindedir.

Ne yazık ki kaçırılmış olan tüm fırsatları derinlemesine düşünürler "Keşke sağlığımla ilgilenseydim", ... gibi.

13 Ağustos 2019 Salı

Ghajini film yorumu

Bayramın bir kısmını ofisimde geçirdim. Burada çoktandır göz atmadığım ne var diye bakınırken eski bir ajandama rastgeldim. Eski notlarımın bulunduğu ajandayı dikkatle inceledim, eskiden yazdığım şeyler çok ilgimi çekiyor. Bir sayfaya Aamir Khan'ın filmleri diye bir not almışım, nasıl olsa vaktim var, bunu atlamayayım dedim. Kısa bir araştırmadan sonra Hintli aktör ve yönetmenin en güzel 7 filmini tanıtan bir video buldum. Bazı filmlerini zaten izlemiştim, izlemediklerim için konu araştırması yapıp beğendiğim bir tanesini internette bulup, açtım.


Hint filmleri oldukça uzun, izlemeye başlamadan bunu hatırlatmada fayda var. Ben bu filmi iki günde bitirdim. Kalitelileri oldukça güzel, tatmin edici oluyor. Aamir Khan bu filmde bir telefon şirketinin sahibi çok zengin bir adam. Ancak filmin başlangıcında kendisini dövmeli ve oldukça esrarengiz bir evde izliyoruz, geçici süreli hafızasını kaybetmiş ve perişan bir haldedir. Sadece onbeş dakika hatırlama kapasitesi vardır ve sonrasında herşeyi unutur. Günlüğü sayesinde başına gelenleri öğreniyoruz, ve geçmişe dönüyoruz: Bir gün şirketi küçük işlerde (reklam gibi) yer alan bir aktristin evinin bulunduğu yeri satın almak ister. Bu nedenle şirketin çalışanları kızla konuşmaya gelirler. Kız da oyunculuk sektöründe dikkat çekmek için şirketin sahibinin erkek arkadaşı olduğunu açıklar, durum gazetelere yansır. Herşeyden habersiz Sanjay Singhania gazete haberlerini okuyunca kızı bulmaya karar verir. Yanına gittiğinde kızın popülaritesi artmıştır bile, reklam filmi setinde herkes emrine amadedir. Voice telefon şirketinin sahibi Sanjay Singhana kızın devamlı konuşmasından ve O'nun aktör olmak için yanına geldiğini sanmasından dolayı durumu açıklayamaz. Kızla görüşmeye başlarlar... Olayları daha fazla anlatmak istemiyorum. Günlüğü hafızasını kaybedene kadar yazmıştır, sonrasını ise bir tıp öğrencisi kız açığa çıkarır. Sanırım filmin 2.si de çekilmiş, bulursam mutlaka izleyeceğim. Konusunu beğendiyseniz şans verin derim, iyi seyirler :)

8 Ağustos 2019 Perşembe

Günaydın

Bu sabah tez komitemdeki 2 hocayla buluşup çalışmalarımı göstereceğim, bana şans dileyin :)
Hepimizin işleri yolunda gitsin, başarı bizimle olsun. İç açıcı bir orman resmi bırakıp gidiyorum, bu resme bakarken orada olduğumu hayal edip biraz rahatlamaya çalıştım, sevgiler...

2 Ağustos 2019 Cuma

Matisse Öyküleri - A. S. Byatt kitap yorumu

Uzun zaman oldu bir kitabı baştan sona okuyup blog a yorumunu girmedim. Bunda en büyük etken, okulun yoğunluğu bir yana, yazın sıcak havasında kitaba konsantre olamamam. Bu kitabı özellikle plajda okumak için hafif olduğunu düşünerek seçtim ancak anlatım hiç de kolay anlaşılmıyor, kendinizi tamamen kitaba vermeniz gerekiyor. 


Kitapta üç öykü var:

- Medusa'nın ayak bilekleri
- Sanat işi ve 
- Çin istakozu

Ben aralarında en çok Çin İstakozu'nu sevdim. Öykülerin herbirinde Matisse'in bir resmi, ressamlığı ve tarzı konu ediliyor ancak kendi hayat hikayesinin anlatıldığı öyküler değil. İlk öykü bir berberin hayatından bir kesit anlatıyor, tabii bu sıradan bir berber değil. Başına sıradışı olaylar gelen ve farklı seçimleri olan bir berber... İkincisi sanatçı bir ailenin öyküsü, Matisse tarzında çalışan grafik tasarımcısı bir baba ve parlak renkler giyen ancak acıklı bir özel hayatı olan evin hizmetlisi. Hikaye daha çok hizmetli üzerine yazılmış çünkü en sıradışı karakter o. Son hikaye ise sanat dalında doktora yapan bir kızın öyküsü, tezinin konusu ise Matisse. Kız doktora çalışmasına fazla emek vermiyor ayrıca psikolojik hasta diyebiliriz. Kızın hali beni hayli etkiledi, en çok bu öyküyü merakla okudum. Burada da Utanç kitabında olduğu gibi hocasının kıza sarkıntılık ettiğine dair dekana kız tarafından bir mektup ulaştırılıyor. Ancak burada kızın hocası kendini savunuyor.

"Benim düşüncem, işte, bir an önce istifayı basmalı ve sizi daha fazla sıkıntıda koymamalıyım, diyecektim. Ancak bunu yapabileceğimi sanmıyorum çünkü kara çalmalara ve asılsız yakıştırmalarla gözdağı vermelere pabuç bırakacak biri değilim çünkü o kadın, sanatçı filan değil, yaptığı işten emeğini esirgiyor ve gözleriyle görmeyi, gördüğünü anlamayı bilmiyor, bu yüzden de ona geçer not verilmemeli. Ve Matisse yüzünden."

La chapelle du rosaire de vence
Matisse'in resimlerini araştırırsanız, parlak renkler, basit desenler kullandığını görürsünüz, yaşama sevinci doludur ressamın eserleri...

"Matisse'deki bu niteliklere karşı her zaman bir direnç oluşmuştur kuşkusuz. Feminist eleştirmenler ve sanatçılar onu, erkek kösnüllüğünü dingin, gönenç içinde, geniş bir yaşamın her yönüne bütünlüklü olarak yaydığı için tutmazlar. Marksistler de, kendisi iş adamlarını hoşnut etmek için resim yapıyorum dediği için sevmezler onu.
- İş adamlarını ve aydınları, diyor Perry Diss.
- Aydın demesi Marksistleri yatıştırmıyor."

"La Porte noire adlı resmi bilir misiniz? Limon sarısı ile donuk beyaz çubuklu sabahlığına sarınmış bir genç kadın bir koltuğa rahatça yerleşmiş oturuyor... İçinde parlak kırmızı serpme ak bir giysi var, saçları sarımsı kiremit ve kızıl, yanıbaşında bir pencere ve oradan vuran renkli ışık ve ardında -yukarı doğru- kara bir kapı. Kara rengi kullanma konusunda kimse onunla boy ölçüşemez, hemen hiç kimse.

La porte noire
Gerda Himmelblau elindeki portakala dişlerini geçiriyor ve şeker tadı ağzına yayılıyor.

-Şöyle yazmış, diyor kadın. Çalışırken Tanrı'ya inanır, güvenirim.
- Sanırım bir de 'Çalışırken Tanrı benim' demiş. Belki de öyledir, benim Tanrım değilse bile, benim Tanrı'yı bulduğum bir... bir yer. Rahip olurum umuduyla yetiştirildim ben. Ancak ben, işkence görmüş bedenlerin ellerinden çivilenip sunaklar üzerine asıldığı bir dine katlanamadım. Yok, bana uygun olanı bence Dans."   

Kitabı tavsiye ederim diyemiyorum ama merak ettiyseniz okuyun. Okumaktan pişmanlık duymayacağınız ama okuyarak da Matisse'i daha yakından tanımak dışında fazla birşey kazanmayacağınız bir kitap. Mutlu bir haftasonu dilerim...

Odaklanma Stratejisi (Alıntılar)

Başarana kadar ısrar edeceğim. Her zaman bir adım atacağım. Hala ulaşamadıysam ilave bir adım, sonra bir tane daha. Her seferinde bir adım zor değildir. Biliyorum ki, tekrar eden küçük adımlar her girişimi tamamlayacaktır. -Og Mandino

Devamlı ve ısrarlı bir eylem olmadan hayatınızda asla büyük sonuçlar elde edemezsiniz.

Nobel ödülü sahibi, hümanist ve Grameen Bank'ın -fakirler için banka- kurucusu olan bu harika insanın; iş dünyasında ve hayatta başarılı olmak isteyenler için vurguladığı dört temel disiplini vardır. Bunlar; günlük disiplin, sıkı çalışma, sağlam ahlak ve devamlılıktır. Bunların basit uyarlamaları, yoksul ülkelerde onunkine benzer yüzlerce mikro kredi iş modelini oluşturdu. İşe yarayan birşey bulduğunuzda, yapmaya devam edin. Sürecinizi iyileştirmek için her ne gerekiyorsa yapmaya çabalayın, ancak devamlılığınızın değişmediğinden emin olun. 


Hayatta gerçekten yapmak zorunda olduğunuz hiçbir şey yoktur.
Hayattaki herşey bir tercihtir -> Belki tek istisna nefes almaktır.

"Beni kızdırdı" gibi şeyler söylediğinizde, esasen kızgın olmayı seçtiniz. Kızgın olmayı seçtiniz. Kızmak zorunda değildiniz. Farklı bir seçim yapmak yerine öfke ile karşılık verdiniz. 

"Bu işten nefret ediyorum, gerçek özgürlükten zevk alacak kadar asla para kazanamayacağım" demekse gerçekte, "Bu düşük ücretli meslekte sonsuza kadar kalmak zorundayım." anlamına gelir. Ne kadar üzücü!

Yapmayı tercih ettikleriniz size güç kazandırırken yapmak zorunda olduklarınız sizi baskı altına alır.

Bu, bulaşık yıkama gibi basit görevler dahil gündelik kararlarınızı sürekli düşünmek için bilinçli bir çaba gerektirir. Kendinize "Şimdi bulaşıkları yıkamayı tercih ediyorum ve mümkün olan en iyi şekilde yapacağım" deyin. Bu "Ah hayır, bulaşıkları halletmek zorundayım, ne aptalca şey." demekten çok daha iyidir. 

Sürekli daha iyi seçimler yaptığınızda daha iyi alışkanlıklar yaratırsınız. Bu daha iyi alışkanlıklar daha iyi karakter üretir. Daha iyi bir karakteriniz olduğunda dünyaya daha fazla değer katarsınız. Daha değerli olduğunuzda daha büyük ve daha iyi fırsatlar çekersiniz. Bu, hayatınıza daha fazla katkıda bulunmanıza olanak tanır. Bu da daha büyük ve daha iyi başarılara yol açar. Bunu anlayan insanlar toplumda gücü, vizyonu ve söze sadakati temsil edenler olarak öne çıkarlar.