Herkese merhaba! :)
Slovakya'yla ilgili gezi yazıları yazmamı isteyen bir okuyucum olmuş. Burada bulunduğum süre boyunca buraları anlatmaya devam edeceğim ama buraya gelme amacım gezmek değil tabii ki. O yüzden yazılarım bu okuyucumun beklediği çerçevede olmayabilir. Ben genellikle şehir merkezinde oluyorum gezmek için ve burada gördüğüm yerleri, deneyimlediğim tatları...vs yazacağım elbette.
Slovakya'nın doğası çok güzel, ayrı. High Tatras diye bir bölgesi var genellikle doğa sporu sevdalıları bu alanda yürüyüş yapıyor ve çok tavsiye ediliyor. Ben de zamanım ve param yettiği kadar burayı ve diğer tavsiye edilen yerleri ayrıca ülke dışına da çıkıp Viyena'yı, Prag'ı ve Budapeşte'yi gezmeye çalışacağım. Hallstat'da görmeyi çok istediğim yerlerden...
Hocaların olmaması dolayısıyla dün okuldan biraz erken ayrılıp şehir merkezine gittim. Tramvaydan Billa'nın olduğu yerde inip önce akşam yemeğimi garantiye almaya karar verdim. Sırt çantamda bilgisayarım olduğu için büyük bir alışveriş yapamazdım ama akşam yapacağım kahvaltımsı atıştırma için zeytin aldım. Zeytinler bizdekilerin 3 katı filan büyüklükte ve hep yeşil zeytin satılıyor. İçi biber veya badem ile doldurulmuş... Sadece 125 gr aldım ve 2 küsur Euro ödedim. Bize göre fahiş bir fiyat. Konserve balıklar bile daha ucuz burada öyle söyleyeyim. Ancak çok lezzetliydi, burada iyi birşeyler yiyip içmek istiyorsanız, iyi ücret ödüyorsunuz.
Şehir merkezinde oturup birşeyler içebileceğim bir yer arıyordum. Daha öncede paylaştığım fotoğraflardan görmüşsünüzdür, çeşit çeşit cafe ve bar var. Hepsinin masa ve sandalyeleri sokak aralarında sıralanmış, bu manzara bana biraz Fransa'daki cafeleri hatırlattı, biraz da Antalya Kaleiçi'ni.
Şehir meydanına doğru yürüdüm, o ara bir sokak çalgıcısına rastladım. Gitarıyla Dire Straits'den Walk of Life'ı çalıyordu, çok sevdiğim bir parça...
Meydana geldiğimde Wine Not? diye bir şarap evi vardı, yine sandalyeler yol üstünde, bir açıklık ve meydandaki havuza ve mimarisi çok güzel olan binalara bakıyor.
Geniş bir meydan olduğu için çok ferah bir mekan burası. Wine Not?'da oturmaya karar verdim ve kırmızı şarap içmek istediğimi söyledim. Garson kız bana Dunaj (Tuna) adlı bir şarap önerdi. Tuna nehrinin bizim ailemiz için özel bir önemi var. Çünkü Tuna nehri kıyısında (Almanya'da) doğan ablamın adı da Tuna :) Bir de tavsiye edilen bir şarap olması dolayısıyla kaçıramazdım, istedim.
Şarapta inanılmaz bir ıslak ağaç tadı vardı. Şöyle söyleyeyim yağmur yağdıktan sonra bir ormanda yürüdüğünüz zaman burnunuza ağaç kokusu gelir ya, onun tadı :) Çok güzeldi yani, hayal dünyasına götürebilen bir şarap...
Sevgiler
Gelip görmüş kadar oldum. Ne güzel anlatmışsınız. Devamını takip ediyor olacağım.
YanıtlaSilSevgilerimle
Çok teşekkür ederim :) Sevgiler
SilAnlatış tarzın ve resimler çok hoşuma gitti.
YanıtlaSilKalemine sağlık canım.
Sevgiler
Çok teşekkürler☺ Sevgiler❤
SilGezmek gibisiiii... :)
YanıtlaSilNeyse, iyi günler ve ben de bloguma bekliyorum diyerek sevgiler :)
Gerçekten öyle, gezmek gibisi yok :) İnsan yaşadığını hissediyor. Yazdıkarını okuyor, hikayeni de takip ediyorum zaten :) Sevgiler
Silbudapeşte hayran kaldığım şehirlerden biri , keyfini çıkarın :D
YanıtlaSilÇoook teşekkürler :)
Silo gibi yerlerin sokak çalgıcıları da bir farklı oluyor gerçekten. slovakya merak ettiğim ülkelerden birisi olmuştur hep. sende gerek yazılarınla gerek resimlerinle güzel bir tur attırmış oldun bana şehir merkezinde ellerine objektifine sağlık :)
YanıtlaSilTatlı sözleriniz için çok teşekkür ederim 💜
Sil