Merhaba :)
Bizim çaylarımız gibi olmayacağını bildiğim için Bratislava'daki cafelerde hiç çay ısmarlamıyordum ama dün canım çok istedi. Kitap okumak için girdiğim bir kafede içeyim dedim, menüde bulamadım. Aslında yanımda yaprak çay getirdim. Yurtta bir bardağa iki çay kaşığı koyup üzerine kaynamış su ekledikten sonra, biraz bekleyip süzüyorum. Sorun şu ki şeker getirmemişim, şekersiz de tadını alamıyordum.
Dün hava yağmurlu, fırtınalı. Üstüm başım ıslanmış, yurda geldim. Canım sıcak bir çay çok çekiyor. Bizim yurtta uluslararası öğrenciler kalıyor ve benden başka birçok Türk var. Odalarda kız-erkek karışık kalınmıyor tabii ama binada sadece kızlara ait değil ve böylesi çok daha iyi bence. Neyse, odaya girerken daha önce tanıştığım bir Türk erkek grubuyla karşılaştım. Onların bir demlikleri var ve daha önce mutfakta çay demlerlerken görmüştüm. Hemen "Çay demlerseniz haber verin" dedim. Bekledim, haber çıkmadı, yine iş başa düştü :) Dayanamadım artık oda arkadaşıma sordum "şekerin var mı?" diye. "Şeker kullanmamaya çalışıyorum, bal var" dedi. Çayı kendi usulümle demleyip 2 çay kaşığı bal karıştırdım, bir hoşuma gitti!
Sağlığım için de zararlı olmadığını düşününce daha mutlu oldum, bugün iş çıkışı bir kavanoz bal almaya gideceğim :)
Dün güne erken başladım. Odamda, çamaşır ve bir takım başka işleri yoluna koyup saat 10 gibi dışarı çıktım. Yurttan adımımı dışarıya attığımda bahsettiğim gibi şiddetli bir yağmur ve fırtına vardı. Bu beni durdurmadı, bütün haftayı masa başında geçirip, haftasonu da küçücük yurt odasına tıkılmak olmazdı. Biraz ilerleyip kendimi bir kafeye zor attım. Gözüm devamlı dışarıda espressomu içtikten sonra yağmur biraz kesildi, rüzgar da azaldı.
Oradan çıkıp şehir merkezine yürüdüm. Yağmur ve rüzgarda çok fazla gezmek istemediğim için kitabımı okuyacağım bir kafe kestirdim gözüme.
İki-üç saat burada Sis ve Öfke Sarayı'nı okudum. Kitap çok zevkle okunuyor, zaman nasıl geçti anlamadım.
Daha sonra akşam yemeği alışverişi için markete gittim. Burada süper marketlerde kızarmış tavuk, pişmiş sosis, et vs. bulabiliyorsunuz. Bizdeki gibi hazır mezeler de var. Yurtta hiçbirşey pişirme alışkanlığım olmadığı için birşeyler alıp döndüm. Yurdun önünde rüzgar beni az daha yere düşürecekti, o denli sert esebiliyor. "Hayret" dedim, "Sanki okyanusun ortasında bir adadayız!" :)