30 Mayıs 2021 Pazar

İt Kuyruğu- Aziz Nesin/ Kitap yorumu

Ailem Aziz Nesin'i o kadar çok okurdu ki, evde kitaplardan gülerek bahsetmeleri ve benim birkaç öyküye göz atmam yüzünden tarzını eskiden beri bilmeme rağmen, ilk defa baştan sona bir Aziz Nesin kitabı okuyorum sanırım. 


Kitabın sonunu bugün balkonda getirdim ve coşmuş karanfillerimiz arasında fotoğrafını çektim, karşısında oturduğum sandalyeye kokuları öyle güzel yayılıyordu ki! Bugün ucu kitabın kapağındaki çakı gibi sivri bir bıçakla da karpuz keserken elimi kestiğimden bahsetmeden geçemeyeceğim, ucu elime battı. Küçük bir yara olmasına rağmen derin olduğu için tüm elimi, hatta biraz da kolumu zonklatıyor şu an.

Kitapta Aziz Nesin'in yaşamış olduğu anılarındaki olaylar güldürme amaçlı olarak biraz abartılarak anlatılmış. Köylülerin şivesiyle yazılmış çok cümle var. Birçok anlatıda köylülerin şehirliler ile imtihanı hakim. Aklıma Şener Şen ve Kemal Sunal'ın filmleri geldi hep, bu filmlere esin kaynağı olmuş gibi. 

Kitabı beğendim genel olarak ama abartılar ve ironik olaylar beni güldürmedi, aksine içim acıdı. Saf, fakir insanların garibanlıkları ve diğer yandan şehirli veya yine köylü kurnaz insanların bu durumdan faydalanmaları beni üzdü. Aklınızın ucundan dahi geçemeyeceği kadar şaşırtıcı olaylar var. Yazar gazetecilik günlerinden olan anılarını da hikayeleştirilmiş.

Kitabın sonları daha çok hafif okumalarla geçip, kitap hızlıca bitiyor. Daha sonra Nesin Vakfı'yla ilgili bir arama da yaptım internette, biraz bilgi edindim. 

Tavsiyemdir, bence en az bir Aziz Nesin kitabı okunmalı. Bazen sosyal medyada sözlerine denk geliyorum hoşuma gidiyor, hayatıyla ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek istiyorum. Sevgiler ❤

24 Mayıs 2021 Pazartesi

Macbeth - William Shakespeare /Kitap yorumu

Merhabalar, bu haftasonu karantina bu kitabı okuyarak geçti, kitap Hamlet kadar olmasa da güzeldi. Shakespeare'in dili insanda bağımlılık yapıyor, hem okurken hem de sonrasında :)


İskoçya kral ordusunun komutanı Macbeth, bir sefer dönüşü büyücü cadılarla karşılaşır ve bu cadılar Macbeth'in geleceği hakkında kehanetlerde bulunurlar. İşin tuhaf tarafı Macbeth kitap boyunca cadıların kehanetlerine göre hayatını şekillendiriyor. Karısı da işleyeceği cinayetlere çanak tutuyor. 

Kitabın başındaki saygılı ve krala bağlı Macbeth, kral olma düşüncesi ve karısının kışkırtmalarıyla adeta bir cellada dönüşüyor. 

Kitabı fazla anlatmadan beğendiğim alıntılara geçeyim. 

* Eğer zamanın tohumlarını seçmek, hangi tanenin büyüyüp hangisinin büyümeyeceğini haber vermek gücündeyseniz, bana da birşeyler söyleyin. Ama bilin ki ben, ne lütuflarınızı dilenir, ne de nefretinizden korkarım.

* Ne olursa olsun, zaman herşeyin ilacıdır, en kötü günü de sona erdirir. 

* Yıldızlar ışığınızı gizleyin! Işık benim o kapkara isteklerimden haberdar olmasın. Göz, elin yapacaklarını görmezden gelsin. Ama ne olursa olsun, gözün bakmaktan korktuğu o iş gerçekleşsin.

* İlahi adalet, içinde zehir sunduğumuz kadehi kendi dudaklarımıza içiriyor. 

* Ama kendi hesabıma ben Tanrı'nın yüce elindeyim bunu bilin. Oradan ihanet dolu kötülüğün gizli amaçlarına savaş açtığımı bildiririm. 

* Ama hepiniz gayet iyi bilirsiniz ki; haddinden fazla kendine güvenme, ölümlülerin baş düşmanıdır.

* Dile getirilmeyen acı, zaten dopdolu olan yüreğe akar, onu parçalanmaya zorlar.

* İnsan zavallı bir kukla ki sahnede salınıp çırpınarak saatini dolduruyor. Sonra bir daha adı duyulmuyor.

Yazının başında da bahsettiğim gibi, Shakespeare okumak zevkli ve ders verici. Kitap tavsiyemdir.

16 Mayıs 2021 Pazar

Güne bir de şiir bırakıyorum :)

 

Koklamaya doyamadım :)


İnsana en çok şiir yakışıyor
Sonra yeryüzüne yağmur,
Gökyüzüne mavi..
Ve en çok insana vefa yakışıyor 
Yüreğe sevda,
Gözlere haya..
Ve en çok yaşamak yakışıyor
İnsanca, sevdaca, duruca...

Ahmet Telli

Einstein'ın Görelilik Kuramı

 Bizde bu kuramı anlatan ince bir kitap vardı eskiden. Ama dili o kadar ağdalıydı ki, kuramı anlamak bir yana daha da kafanızı karıştırıyordu. Daha sonra doktora bilimsel hazırlık derslerinde konuyu anladım. Kerem Cankoçak'ın 50 Soruda Maddenin Evrimi kitabında da çok açık bir dille anlatılmış. Belki ilk okumada kafaya yerleşmeyebilir ama E=mc2 nin kafada zamanla netlik kazandığını söyleyebilirim.

O kitaptan bazı alıntılarla konuyu anlatmaya çalışacağım...


Einstein'ın 1905'te ortaya koyduğu özel görelilik kuramının temel postülası, fizik yasalarının serbest hareket eden tüm gözlemciler için hızları ne olursa olsun aynı olması gerektiğidir. Aslında Newton'un hareket yasalarında da yer alan bu fikir Einstein tarafından Maxwell'in kuramını ve ışık hızını da kapsayacak şekilde genişletildi. Buna göre tüm gözlemciler ne hızla hareket ederlerse etsinler ışık hızını aynı ölçmeliydiler. Bu basit fikir, kütle ile enerjinin denkliği (E=mc2) gibi çığır açıcı sonuçlara ulaştı. Işık hızının yüzde 90'ıyla yol alan cisim, durgun kütlesinin iki katına ulaşır. Cisim asla ışık hızına ulaşamaz, çünkü ulaştığında kütlesinin de sonsuz olması gerekir. Görelilik kuramı mutlak zaman fikrine de son vermektedir. 

Her gözlemci kendi zaman ölçümüne sahiptir ve farklı gözlemcilerin taşıdığı özdeş saatler aynı sonucu vermek zorunda değildir. Örneğin aynı yaştaki ikizlerden biri bir uzay gemisine binip, ışık hızına yakın bir hızda başka bir gezegene gitse, dünyadaki ikizinden daha genç olarak geri gelir. Bütün bunlar deneylerle kanıtlanmış bilimsel gerçeklerdir. Nasıl ki mutlak anlamda yukarı ve aşağı yerler yoksa, zamanda da önce ve sonra yoktur. Evrende iki olay arasında öncelik veya sonralık yoktur. Bu olguyu anlamak için Intersellar (Yıldızlararası) filmini izlemenizi tavsiye ederim.

Işık uzayzamanda en kısa yolu izler dolayısıyla bükülmüş uzayda ışık eğri bir çizgi çizerek hareket eder. Işık kütleçekim alanları tarafından bükülür. Einstein'ın bu öngörüsü 1919 yılındaki güneş tutlması sırasında Eddigton tarafından sınanmış ve doğrulanmıştır. Bu olguyu anlamak içinse Einstein ve Eddington filminizi izlemeniz tavsiye ederim. Sevgiler ❤

11 Mayıs 2021 Salı

50 Soruda Maddenin Evrimi (Kerem Cankoçak) Alıntılar

 Merhabalar, aldığım kitaplardan Karamel Kokulu Öykü Okulu'nu bitirdim ama kitabı tekrar gözden geçirirken yazacağım öyküyü paylaşacağım sizinle önce. Ardından Akhilleus'un Şarkısı'na başladım ama daha bitiremeden anneme kaptırdım kitabı. Ben de bugün 50 Soruda Maddenin Evrimi'ne başlayayım en iyisi dedim. Hem biraz ders kitabı gibi, okulu özlüyorum malum...

İçinde hemen ilgimi çeken yerler oldu, altlarını çizdim. Bir ara kitapları karalamayı bırakmıştım ama not almaktan daha pratik geldiği için yeniden başladım. Hayatımız biraz normale dönsün, aldığım şirin defterlere not alacağım. Şimdi devamlı yatar pozisyonda, kanepede şezlongda zor oluyor defterlere yazmak.

"Bizim gözümüzün sadece 400-700 nm dalga boyu aralığındaki elektromanyetik ışınıma duyarlı olmasının nedeni, güneşimizin yüzey sıcaklığının 6000 derece olmasıdır. Bu sıcaklıktaki bir yıldızdan gelen elektromanyetik ışınımın en fazla olduğu yerler 400 ile 700 nm arasındadır ki, bu nedenle dünya üzerinde evrim geçirmiş bütün canlıların gözleri bu dalgaboyu aralığına uyarlanmışlardır. Tesadüfi bir mutasyon sonucu gözü başka bir dalgaboyu aralığına duyarlı olan bir canlının hayatta kalma şansı türün diğer bireylerine göre daha azdır, çünkü görme yetisi zayıflamış olacaktır. 

...

Elimize ulaşan yazılı kaynaklara göre en azından 2500 yıl önce Batı Anadolu coğrafyasında yaşayan İyonyalı doğa felsefecileri evrendeki bütün maddenin yapıtaşlarına atom ismini vermişti.

...

Canlı veya cansız herşey, hava, su, ateş ve toprak bir metrenin on milyarda biri büyüklüğündeki atomlardan; atomlar kendilerinden on bin kat küçük çekirdek ile bir milyar kat küçük elektronlardan; çekirdek ise kendinden on kat daha küçük nötron ve protonlardan oluşmaktadır. Atom çekirdeğindeki proton ve nötronlar ise temel parçacık olan kuarklardan meydana gelmektedir."  

Kitaptan vereceğim kısa kısa bilgiler şimdilik bu kadar. Umarım bilgilerinizi tazelemek zevk vermiştir size :)

9 Mayıs 2021 Pazar

Anneler Günü

 Geçen senelerde buraya anneler gününde neler yaptığımı yazmışım. Tekrar okuyunca çok güzel oldu, yediğimiz yemeklerden hediyelerime kadar herşeyi anımsamak çok güzel bir duygu. O yüzden bu sene de anneler gününe özgü herşeyi yazacağım. Öncelikle tüm annelerin ve annelik duygusu taşıyanların gününü içten kutluyorum. 


Anneme bu çiçekleri ve Ot Dergisi'nin kahve fincanlarını hediye ettim bu yıl. Bugün de tam kapanma şartlarında kaymaklı ekmek kadayıfı alabildim. İki senedir devamlı bir arada olduğumuz için birlikte zaman geçirmenin her günden bir farkı kalmadı ama günümüz güzel geçiyor.


Ayrıca birazdan krepli tavuklu bir yemek yapacağım bu güne özel olarak. Allah başımızdan eksik etmesin, kıymetlerini bilelim annelerimizin. Kimsenin gözünde daha değerli değiliz...

Sevgiler ❤

5 Mayıs 2021 Çarşamba

Bıçaklar Çekildi film yorumu

 Merhabalar, dün akşam izledim bu filmi. Bir cinayet konusu oldukça sıra dışı ve renkli bir şekilde ele alınmış hatta soruşturmanın eğlenceli geçtiği söylenebilir. Klasik bir dedektiflik hikayesinin dışına çıkılmış ve bunu izlerken çok keyif veriyor. 


Harlan Trombley ünlü bir yazardır ve pek çok kitabı vardır, bu yüzden ayrıca bir basımevine de sahip olmuştur. Büyük bir malikanede yaşamaktadır ve 85. yaş gününü kutlamak için tüm ailesini evinde ağırlar. Yaşı ileri olduğu için işlerinin çoğunu çocuklarına devretmiştir ancak bu yüzden onlarla anlaşmazlıklar yaşamaktadır. Yaş gününü kutladıktan sonra öldürülünce polisler ve bir özel dedektif eve gelip olayı soruşturmaya başlar. 

Dedektifi Daniel Craig'in oynaması hoş bir tanıdıklık yaratmış, üstelik dublaj sesi de Bond Serisi'ndeki ile aynı. Aslında film senaristi sizi ters köşe yapıyor sonunda, çünkü başından beri katilin kim olduğunu bildiğinizi zannediyorsunuz. Çok zekice yazılmış bir senaryo, beyin kıvrımlarınıza iyi geliyor :D


Oyunculuklar da gayet iyi, gerilim dozajında, sonunda "oh be" dedirtiyor. Kısacası filmi her açıdan çok sevdim, olayın geçtiği malikanenin dekoru da çok sıradışı ve masalsı. Bir yazarın kurgu kitaplar yazması için esin verici. Fragmanı aşağıya bırakıyorum, sevgiler ❤

3 Mayıs 2021 Pazartesi

Soru-Cevap Mimi #3

 Bizim evdeki konuşma kartlarından cevaplamak üzere yine kartlar seçtim. Bu şekilde oluşturduğum mim yazılarının üçüncüsü. Biz karşılıklı da oynuyorduk bu oyunu ama artık soruları iyi bildiğimiz için bir süredir oynamıyoruz. Bilgi yarışması gibi yeni bir oyun bulduk kendimize bazı akşamlar onu oynuyoruz.

Sorulara geçeyim, zevkli bulursanız siz de cevaplayın soruları blogunuzda :)

1. Büyük bir müzisyen mi, sporcu mu, bilim adamı mı yoksa politikacı mı olmak istersin?

Bilmem bu soruyu cevaplamama gerek var mı, bilim adamı tabiki :)) Ara sıra sporcu olmak da aklımdan geçmiyor değil ama...

2. Hangi film veya roman karakterinin yerinde olmak isterdin?

Jane Eyre'yi severim, yerinde olmak istemezdim sanırım ama kendimle özleştirmiştim okurken. Şu an bir de aklıma Elli ton serisinden Anastasia Steele geliyor ama O'nu kendimle özdeşleştirmemiştim, yerinde olmak isterdim ama o karaktere fazla benzemiyorum. 


3. Gelecekte olmasını beklediğin bir teknolojiyi anlat

Olmasını beklediğim bir teknoloji varsa, o da ışınlanmak. Tamam hadi, trafik olmadan yol alabileceğimiz uçan arabalara da razıyım :)) Umarım bu teknolojilere sırayla ulaşırız.

4. Bir süper gücün olsa bunun ne olmasını isterdin?

İnsanların aklından geçenleri okuyabilmek isterdim.

5. Hayatına en çok etkisi olan kitap veya film nedir?

Yıldız savaşları sanırım uzun yıllardır izliyoruz, bana uzayı sevdiren film. Kişisel gelişim kitapları çok okuyordum, bana katkı sağladıklarını inkar edemem...

6. Karakterini en iyi anlatan renk hangisi?

Mavi ve yeşil, doğanın yani benim için doğada olmanın,  özgürlüğün renkleri. 

7. Neyin mucidi olmak isterdin?

Bu konuda yüksekten atmayacağım, kendi çalıştığım bilimsel konuda katkı koyabileceğim bir buluşa imza atmak isterdim. Örneğin radar verileriyle elde edilen Bitki İndisi'ni ben keşfetmiş olmak isterdim. 

8. En sevdiğin mevsim hangisi?

Havaların dışarıda uzun zaman geçirmeye müsait olmasından dolayı ilkbahar.