Kaleiçi, doğal ve korunaklı bir limana sahip olması ve ulaşım imkanları nedeniyle antik çağlardan günümüze kadar kesintisiz biçimde liman yerleşimi olarak kullanıldı.
Son dönemlerde yapılan araştırmalarda Kaleiçi'nde ilk yerleşimin hangi dönemde başladığı tespit edilemese de, MÖ 4. yüzyılda yerleşimin olduğu kesin olarak bilinmektedir.Pamphylia bölgesi sınırları içinde bulunan ve erken Helenistik dönemde küçük bir yerleşim yeri olduğu düşünülen Kaleiçi, MÖ 2. yüzyılda Anadolu'nun o dönemdeki en güçlü kralı olan Bergama kralı II. Attalos Philodelphos 'un bölgeye hakim olmasıyla Attaleia adını aldı ve günümüzdeki sur duvarlarının sınırlarına ulaşan şehir görünümünü kazandı.
II. Attalos'un Akdeniz ticaretinde faal bir konumda olmak için kurduğu liman şehri antik çağlar boyunca Doğu Akdeniz bölgesinin en önemli liman şehirlerinden biri oldu.
MÖ 1. yüzyılda Pamphylia bölgesinin bir Roma eyaletine dönüşmesiyle Antalya, pek çok Anadolu şehri gibi Roma hakimiyetine girdi. Özellikle 1. ve 2. yüzyıllarda yapılan imar faaliyetleriyle Antalya bir Roma şehri görünümü kazandı. Sur duvarlarının bir kısmı, Roma imparatoru Hadrianus'un şehir ziyareti onuruna Hadrianus Kapısı (Üç kapılar) ve Hıdırlık Kulesi gibi yapılar bu dönemde inşaa edildi.
Hadrianus Kapısı (Üç kapılar) |
Kaynak: http://cicekacan.antalya.bel.tr/antalya-tarihi
Güzel bir yazı olmuş, kalemine sağlık. Hele üç kapılara bayıldım. Çok güzel...
YanıtlaSilÜç Kapılar'dan geçerken zaten insan kendini o dönemin soylusu gibi hissediyor :))
SilEmeğinize sağlık güzel bir yazı olmuş. Kapıların heybetine kapıldım bir an:)
YanıtlaSilTeşekkürler :)Sıkça geçtiğim bir yer, kendime bazen kafamı kaldırıp incelemem gerektiğini hatırlatıyorum, o zaman büyüleniyorum :)
SilAntalya yazınızı okuyunca hele bir de Kaleiçi kısmını anlatınca Karaoğlan parkı gözümün önünde canlandı. O kadar güzel çiçekler açardı ki. Sonra yat turları bazen sıra beklerdik dakikalarca. O bekleme süresi bile eğlenceliydi. Çağrışım adına teşekkürler, sevgilerimle:)
YanıtlaSilKaraoğlan parkı şehirdeki en yaşlı ağaçlara sahip sanırım, dolayısıyla muhtemelen şehrin en eski parkı. Ben de çok severim, orada havuzun sesi eşliğinde çay içip denizi izlemek her zaman ruhumu dinlendirir :)
Sil