Akşam hostelimize yakın bir Çek restoranında yemek yedik. Oraya özgü yemekler ısmarladık ve çok memnun kaldık. Gittiğiniz yerde yemekleri beğenmeyebilirsiniz ama oraya has iyi bir restoranına gittiğinizde yemekleri çok lezzetli yaptıklarını göreceksiniz. Tabi ortalamanın üzerinde bir fiyat ödemeye razıysanız.
Akşam hostele gelip yatağa yattığımda tatlı bir yorgunluk ve huzur hissettim (nihayet) :) Aklımın bir tarafı da şehir meydanında kalmıştı, herkes ne kadar da güzel eğleniyordu. Annemi hostelde bırakıp gitsem mi diye düşünmedim değil... Ancak pasaja yanlız girmek istemedim.
Gece gidemedim ama sabah erkenden check out yapıp tekrar astronomik saati görmeye gittik. Güzelce incelemem lazımdı benim o saati. Çok nadir bir durumunda, başında bizden başka kimse yokken, bol bol izleyip fotoğraf çektim.
Burayı daha önce ziyaret etmiş olan arkadaşım bana saatin hikayesini kısaca anlattı. 16.yy da sanırım, bu saati yapan usta benzerini yapmasın diye o dönemin kralı gözlerini oydurmuş ve usta da bu yüzden saati bozmuş. Öyle bir bozmuş ki 100 yıl tamir edilememiş.
Önceki akşam meydandan dönerken hediyelik eşyacılardan birinde Türk kahvesi fincanına benzer (muhtemelen espresso fincanı) ikili takım görüp çok beğenmiştim. Gece acelemiz olduğu için, sabah tekrar bakarım diye düşünmüştüm. Sabah iki kere o yolu gidip gelmemize rağmen o fincanların olduğu dükkanı bulamadım :( Çok benzerlerinin olduğu başka bir mağazadan aldım artık.
Buralarda festival çarşısı gibi bir alan da vardı. Bol bol Prag magnetleri aldık, bir de bu güzelliklere gözüm takıldı. Yıkayamayacağım için alamadım...
Bayağı bir yürüdükten sonra güzel bir cafe bulduk ve kahvaltı için girdik. Çok lezzetli kanepeler yiyip kafe Lungo'mu içtim. Kafe Lungo'yu ilk defa Bratislava'da bir İtalyan restoranında keşfettim. Espressonun biraz su eklenmiş hali, biraz daha hafif oluyor ve sütle çok lezzet kazanıyor. Özellikle espresso sevenlerin denemesini tavsiye ederim.
Böylelikle şehir merkezini doya doya gezip bitirmiş olduk. Üniversitedeki arkadaşımın gitmemiz için tavsiye ettiği Vysehrad bölgesine doğru yola çıktık. Prag'da işleyen 3 çeşit metro var; kırmızı, yeşil ve sarı. İkinci gün elimizde bir metro hattı haritasıyla metro değiştirmek ve durakları konusunda artık uzmanlaşmıştık. Bu yüzden Vysehrad'a ulaşmak zor olmadı.
Buraya varınca da katedrali sorduk hemen. Yeşil, ağaçlık ve yürüyüş patikalarının olduğu sevimli bir alan içerisinde katedral ve küçük şirin mimarili yapılar vardı. Alanda biraz yürüyüş yaptıktan sonra katedrale vardık. Katedralin arkasında mezarlık bulunuyordu, buraya girmedik ama ünlü besteci ve yazarların mezarları varmış. Arkadaşım dönünce söyledi, isimler tanıdık geldi.
Katedral yine çok güzeldi. Diğerine nazaran küçük ama sevimliydi...
Bu alanda da şehir manzarasının izlenebileceği yerler vardı. Biraz da burada yürüdükten sonra tren istasyonuna ulaşıp Bratislava'ya dönüş trenimizi beklemeye koyulduk.
Burayı görmediyeniz, bir seyahat planı yapıp görmenizi çok isterim. Ben turları araştırıp en kısa zamanda tekrar gitmeyi planlıyorum. Sevgiler...
Harika fotoğraflar ve harika deneyimler bayıldım. Ben de çok gitmek istiyorum :)
YanıtlaSilUmarım kısa zamanda isteğiniz gerçekleşir, gidersiniz :)
SilTarihi eserlerdeki işçilik çok görünüyor. Fotoğraflar eşliğinde güzel bir yazı olmuş. Paylaşım için teşekkürler.:)
YanıtlaSilRica ederim. Beğenmeniz beni mutlu etti :)
SilÇok güzel bir gezi oldu sizin için ve tabi ki bizim içinde... Katedrallerin el işçiliklerine hayran hayran baktım...
YanıtlaSilSaatin hikayesi gerçek sanırım, çok üzücü ama :/
Eski dönemlerde böyle şeyler çok olurmuş... Benzer üzücü hikayeler...
Sevgiler ♥
Daha ne işçilik resimleri var, kalan fotoğraflardan da seçme yapıp ileri bir tarihte yayınlayayım :) Saatin hikayesi çok üzücü, ben ilk duyduğumda içim çok tuhaf olmuştu. Sevgiler
SilFotoğraflar ayrı güzel sizin anlatımınız ayrı :) İnşallah gitmek nasip olur :) Bizlere,de
YanıtlaSilİnşallah :) Yazı dizimi okuduğun için teşekkür ederim. Gittiğimiz yerlerde daha fazla zaman geçirmek lazım. En az 3 gün ayırmak lazım...
Sil