Bu pek ünlü romanı çok popüler olduğu için okumaktan soğumuş olan bendeniz yeni elime alabildim. Paulo Coelho'nun da bu hariç neredeyse bütün kitaplarını okumuşluğum var. Başka kitabı kalmayınca Simyacı'yı mahalle kütüphanesinden alıp okumaya başladım. 1997 baskısı olan bu kitap bayağı yıpranmış durumda sahaftan alınmış gibi duruyor.
Kitabı okumadan önce kitaptan o kadar çok alıntı, tanıtım yazısı vs okumuşum ki, kitapta verilen hayat derslerinin hepsini daha önceden bildiğimi hissettim. Bunları pekiştirmek için kitabı okumak iyi bir fırsat yanlız. Bir de doğanın dilini öğrenmekten, çevremizde bize sunulan işaretlerden bahsediyor. Bu nedenle çevremi daha dikkatli izlemeye başladım. Sadece yaşayan canlıları değil, cansız nesneleri de incelemeye başladım. Hani "Okumayı bilirseniz doğa en iyi öğretmendir" denir ya, ben bu sözü hiçbir zaman tam olarak anlayamamıştım. Yaprakları rüzgardan hışırdayarak gölge veren çınarın altında oturup kitap okurdum ben yine, bu ortam bana sadece hoşluk verirdi. Bu kitabı okuduktan sonra çevrenize daha dikkatli bakmaya başlıyorsunuz, doğanın anlattıklarını dinlemek için duyularınız açılıyor. Rüyalarınızı gerçekleştirmenin önemini o kadar güzel anlatıyor ki ve bu fikri destekleyen o kadar çok kitap var ki, yeryüzünde birşeyleri yapmakta kendini zorunlu hisseden; ideallerinden, isteklerinden, kendinden vazgeçmiş hala milyonlarca insan olduğuna üzülüyorsunuz.
Kitabın bir kısmını okuduğum Antalya Müzesi'nde aynı zamanda bir sergi gezdim, oradan bir sardunya resmini beğenize sunuyorum. Bol çiçekli olsun bu yayın, bahçesinde karşımda duran bu gül demeti güzelliğini de paylaşmadan olmaz. Ben görünce hayran kalmış, gözümü alamamıştım.
İyi haftalar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder