29 Kasım 2015 Pazar

Sabah Kahvesi İçerken Dökülen Düşünceler

Günaydııınn :) Saat 11'de kalkınca haliyle yeni kahvaltı yapmış oluyorsunuz  ve French Press'te demlenen kahvenizi yeni yudumlamaya başlıyorsunuz. Fotoğrafı sıklıkla kahve veya çay keyfi yaptığım balkonumda çektim. Şimdi içeride ben bu yazıyı yazarken bana eşlik ediyor. İyi kahve arayışında olanlar için tavsiyede de bulunabilirim. Bu Tchibo'nun orta-sert kıvamında olan kahvesi, beğenerek içiyorum. Sert olanlarda sanki bir yanık tadı oluyor, sevmiyorum.

Bu yazımda ne yazacağımı planlamadım aslında önceden ama bir kişisel gelişim yazısı okumuştum, tam yazı da değil, instagram'da paylaşılan bir fotoğraf ve kısa kısa cümleler. Bu konuyla ilgili düşüncelerimi yazabilirim. 

Bu ara hazır kişisel gelişim üzerine bir iki yazı yazmışken yine böyle bir konu üzerinden gidelim...

Bu paylaşımda birarada yaşayan insanları yani toplumu bir kibrit kutusundaki kibritlere benzetiyor. Kibritlerin hepsi aynı gibi görünüyor değil mi? Ama hepsi birbirinden farklı. Bir bilim müzesindeki sergide okumuştum %99 insanların DNA'ları birbiriyle aynıdır. Yani kabul etmek istemiyor olabiliriz ama tüm insanlık birbirine benziyor. Tabiiki nüans farklılıklarımız da var. İşte biz bu hayat döngüsü içinde bir kibrit çöpü gibi yana yana yaş alırız, olgunlaşırız. Kimi kibrit çöpü bir amaca hizmet etmek için yanar, kimisi de amaçsız tüketir ömrünü. Kimi yanarak zarar verir çevresine, kimi yanmaya başlayınca kutudaki tüm kibritleri de tutuşturur... Kimileri öyle incedir ki, hiç yanmaz diye düşünürsünüz ama en iyi onlar yanar. Bazıları da öyle kalındir ki, yanınca hiç sönmez zannedersiniz ama alev bile almadan ucundaki yanıcı madde bitince sönüverir. Binlerce kibrit çöpü bir ağaçtan çıkar da biri yeter koca ormanı yakmaya... Bazı kibrit çöpleri kutuda aykırı bir şekilde diğer yöne bakar, kutu açıldığında ilk önce onlar farkedilir ve ilk onlar yanar. Bir de en üsttekiler, onlar da erken den yanar. 

Hayat akarken, kibrit çöpü karar vermez, nasıl ve neden yanacağına ama insan toplumdaki yolunu kendi çizebilir, kader izin verdiği ölçüde...

Fiziğin Tao'su diye bir kitap okuyorum, basılı bulunmuyor ama internetten indirebiliyorsunuz. Orada şöyle bir paragraf var daha kitabın başlarında ve beni çok etkiledi "Herbir yol, sadece bir yoldur. Kalbimiz, bize bu yolu terketmemizi söylerse, bizi buna uymaktan kimse alıkoyamaz... Bu nedenle her yola dikkatlice ve yakından bir bakıver. Bu yolu gerekli gördüğün kadar kullan. Ama bir süre sonra kendine (yanlızca kendine) şu soruyu sor: "Bu yolun kalbi var mı? Eğer bu yolun bir kalbi varsa, bu iyi bir yoldur. Yok eğer bu yolun bir kalbi yoksa, o zaman bu gereksiz bir yoldur."

Yaptığımız işi sevmek önemli ama mantığımıza da yatması da çok önemli. Şöyle bir söz okumuştum bir yerde ve zaman zaman yaptığım işlerde aklımdan geçiririm. "Sevgiyle mühürlenmiş bir düşünceyi hiçbir güç yenemez." Sağlam temellere dayanan severek yaptığınız işlerde hiç kimse önünüze geçemez :) Mutlu pazarlar...

28 Kasım 2015 Cumartesi

Bugünlerde...

O kadar çok blog takip ediyorum ki, bazen yazmaya sıra gelmiyor. Geçen hafta genellikle evde dinlenmeyle geçti. Birkaç hafta önce yatağımdan düştüm. Uykumun arasında mutfağa gidip trabzon hurması yedim ve tekrar yatağa geldiğimde uykunun da etkisiyle yattığım yerden kayıp düştüm. O an hiçbirşey hissetmedim yattım uyudum ama ertesi gün bel ağrısına eşik eden bacak ağrısı bile vardı. Lisede sıra arkadaşım ve en samimi arkadaşım fizik tedavi uzmanı, hala görüşüyoruz. Ağrıyı hissetmemden sonra onu aradım, beni muayene etti, MR çekildi. Ciddi bir durum söz konusu değilmiş çok şükür, omurgada taşma var dedi. Hakikaten 1,5 hafta sonra ilaç tedavisiyle geçti. Ancak geçen cuma pazara gidip 4-5 kilo taşımamla ağrılar geri geldi. Muayeneye gittiğimde bana Pilatese başlamamı tavsiye etmişti. Tekrar ilaç almayayım dedim, pilatese başladım. 3 ders oldu ama ben omurgamın güçlendiğini hissediyorum! :) Benimki tam bir görünmez kaza, sağlığımızın pamuk ipliğine bağlı hassas bir konu olduğunu unutmamak gerek. Bu gülleri erkek arkadaşım hediye etti demek isterdim ama öyle olmadı, ben aldım. Hemen her erkek gibi böyle bir inceliği yok maalesef.

Sanki pembe renk suluboyayla beyaza karıştırılmış gibi, gerçekten çok güzeller.

Bu ara annem İstanbul'da olduğu için ev işleri bana bakıyor, ben de onlara bakıyorum :) yemek yapmak dışında...

Bu ara o kadar çok tarif denedim ki, fotoğraflarını çekmedim çoğunun ama burası yemek bloğuna dönmesin diye. Daha önce iki tarif vermiştim zaten onlardan sonra Arpacık soğanlı pizza, bir Antalya lezzeti olan Yörük kebabı, Mini sandviçler (ben jambonlu yaptım) ve Baharatlı biftek (2 biftekle, bifteği tavada kısık ateşte pişirerek) yaptım. 

Bu arada tekrar sağlık konusuna dönersek, dinlenme iyi geldi ve ağrılarımdan büyük oranda kurtuldum, yakında tamamen iyileşeceğinin de sinyallerini veriyor. Sandalye üzerinde oturmadan yatar pozisyonda olmak gerçekten işe yarıyor böyle bir rahatsızlıkta ve pazara giderken pazar arabasıyla gitmek! 2 kilo taşımak bile kötü etkiliyor. Ayrıca Pilates kesinklikle iyi geliyor. Sırt ve karın kasları güçleniyor ve göbeğinizdeki yağları da yakıyorsunuz. Hocamız yakında omurgamızın lastik gibi esnek olacağını söylüyor. Pilates dik durmama da yardımcı oluyor böylelikle duruş bozukluğundan kaynaklanan ağrıları da çekmeyeceğim.


Mini sandviçlerimin fotoğrafıyla kapatıyorum yazımı. Yaptığım tüm hamur işlerini kepekli unla yaptığımı da belirteyim. Sağlıklı, huzurlu bir haftasonu olsun, sevgiler...

22 Kasım 2015 Pazar

Pırasalı Kiş ve Limon ve biberiyeli Kurabiye

Dün akşamüstü hamaratlığım tuttu. Haftaiçi de tüketebileyim diye şöyle haftasonundan güzel birşeyler yapayım dedim. Valla öyle güzel oldu ki hafta içine kalmayacak gibi :) Pırasalı kiş, tuzlu turta gibi. İç malzemesi olarak pırasa, peynir ve krema var baskın olarak. Tarif Sahrap Soysal'ın web sitesinden, mutlaka yapılması, bilinmesi gereken bir tarif. Enfes birşey oluyor: 


Valla hemen yendiğinden fotoğraf bu kadar, bu parça da sizin olsun ;)



Kurabiyeyi ise daisy and the fox adlı bir siteden esinlendim. Benim denenmiş iyi bir kurabiye tarifimi biberiye ve limon kabuğu rendesi ile yaptım. Şöyle bir tarif çıktı ortaya:

Limon ve Biberiyeli Kurabiye

1 yumurta
1 neskafe fincanı şeker
50 gr yumuşak tereyağı
1/2 çay bardağı zeytinyağı
2,5 su bardağı elenmiş un
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
2 kaşık ince doğranmış biberiye
1 limon kabuğu rendesi

Önce elenmiş un, şeker, elenmiş vanilya ve kabartma tozunu kaşıkla karıştırın. Sonra yumurta, yağ, limon kabuğu ve biberiyeyi ekleyip yoğurun. 

   Püf noktaları:
* Biraz sert bir hamur elde edersen kurabiyeler tepside fazla yayılmaz
**İçine varsa biraz fındık veya ceviz kırığı konabilir
***içine bir çimdik tuz atılabilir.

Afiyet olsun, iyi pazarlar ❤️ 

19 Kasım 2015 Perşembe

Geciktirilen Kararlar

Bazen kafamız soru işaretleri ile dolu olur, bu yüzden, bir konuda sağlıklı karar verebilmek adına bekleriz. Bazen bu soru işaretlerinin cevapları bizde değildir, arayıp bulmak gerekir. O zaman bu süreç daha da uzar. Arayan belasını da bulurmuş Mevlasını da ya, biz ne olursa olsun aramaktan vazgeçmeyelim. O zaman taşlar yerlerine oturur çünkü... Sorular cevaplanınca huzur gelir, sonra da elimizden geleni yapar ve bunun bilincinde olursak mutluluğumuz zede almaz. Almamız gereken kararları zamanında almaktan çekinmeyelim, cesur davranalım. Sürüncemede bırakmayalım yani, kaybettiklerimiz olabilir ama zaten tam olarak ele geçmeyen birşeyi kaybetmenin bir zararı yok. Hayatta bize sunulacakların elimize geçmesi için sahte ile avunmayı bırakalım, geç kalmayalım, adım atalım. Kendimize bahaneler yaratmaktan, yaşa-mış gibi bir ömür geçirmekten korkalım. Geçmişte kalan umutları bırakıp, yeni umutlara sarılalım. Oğuz Atay'ın dediği gibi sürüncemede kalan işlerden, ilişkilerden ya hiç bir şey çıkmaz, ya da kötü birşey çıkar.


Yepyeni duygular, kararlar ve yeni hayatlar karşılasın bizi sabah gibi taze düşlerimizde! Tüm düşlerimizin geleceğimizi oluşturacağının bilincinde olarak hayal kuralım, yaşayalım...

18 Kasım 2015 Çarşamba

Gece Pikniği

Dün bilgisayar laboratuarı görevim vardı ve bu esnada devamlı blog okudum. Üye olduğum bloggerların eski yazılarını da okuma fırsatı buldum. Birisinde ilkbaharın güneşli bir gününde yenen baharatlı tavuk kanatları ve sahil kenarında yenen patates kızartmasından bahsediyordu. Hava bugünlerde Antalya'da o kadar güzel ki, oturduğumuz odalarda güneş ışığının cömertçe aydınlattığı ve ısıttığı dışarılara melül melül bakarak çalışıyoruz, yani en azından ben :)

Dedim ki, "Gündüz vaktim yoksa gece pikniği yapar, akşam yemeğimi dışarıda yerim ben". Okulda işlerim bitince mahalleye gelir gelmez kasabımızdan soslu tavukları aldım. Marketten de ketçap ve bir Efes extramı aldım. Eve gelip önce patatesleri, sonra tavukları bir güzel kızarttım. Termosa konulmak üzere bir demlik çay demledim... Haftasonu gezilerimde kullandığım sırt çantama çayımı koyduğum termosu, saklama kaplarında da tavukları ve kızarmış patatesleri koydum ve sahil yoluna koyuldum. Yemek yaparken biraz atıştırdığım için pikniğime başlamadan güzel de bir yürüyüş yaptım. Yürüyüş yaparken yanıma aldığım yemeklerin aslında iki kişiye yetebileceğinin farkına vardım ve bir arkadaşıma denize sıfır manzaralı bir yemek daveti yaptım. Evi çok yakın olduğundan bisikletle piknik yapmak üzere oturduğum banka kısa sürede geldi.

Manzara nasıl mıydı? Cep telefonuyla ancak bu kadar götürebilirim sizi dün akşamın atmosferine...

























Aslında baştan piknik masamızın güzel görünümlerini çekecektim ama sohbete dalmışız, ancak çaylar da bitti, mehtabı izlemeye koyulduk, ondan sonra ancak çekebildim. Soframızda ise aşağıdakilerden başka birşey kalmamıştı, boş yemek kapları da çantaya yerleştirilmişti...


Caz müziğimizi de açıp mehtabın karşısına kurulduk. Harika bir geceydi, benim çalışmam gerekiyordu 21.30'da eve gidip 24.30'a kadar çalıştığım süre çok verimli geçti. İş çıkışı yapılabilecek akşam yemeği pikniğini herkese tavsiye ederim :)

16 Kasım 2015 Pazartesi

Kelebeğin Hikayesi

Bu yazımda alıntı bir hikayeye yer vermek istiyorum. Hayat akarken kötülük elimizin altındayken iyiyi seçmek, güzele yönelmek veya çirkini güzel yapmak, doğruyu ve yanlışı ayırabilmek, mutluluk veya hüzünü seçmek aslında hep bizim elimizde değil mi?




Akıllı iki kız kardeş varmış, bilgiye açlarmış ve okullarındaki, etraflarından aldıkları bilgi yetersiz olmuş.

Yörelerindeki en büyük bilgeye gitmeye, ondan da bilgi almaya karar vermişler.

Bilge adam kızların sorduğu bütün soruları bilmiş. Kızlar daha fazla bilgi almak için bir süreliğine daha bilgenin yanında kalmışlar.

Ama sonra bilgenin her sordukları soruyu bilmelerinden sıkılmışlar. “Bilgenin dahi bilemeyeceği bir soru bulalım” demiş birisi.

Kızlardan biri, bilgenin bile bilemeyeceği bir soru buldum diye sevinmiş. Avucumun içine bir kelebek alacağım “Avucumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü?” diye bilgeye soracağım, ölü derse kelebeği serbest bırakacağım. Canlı derse, avucumu hafifçe bastıracağım.

Kızlardan biri avucu kapalı bilgeye uzatmış ve sormuş:

 – Avucumun içinde bir kelebek var; bilin bakalım canlı mı, ölü mü?

Bilge, kızın gözlerine uzun uzun bakmış ve cevap vermiş:

 – Senin elinde kızım senin elinde…

4 Kasım 2015 Çarşamba

BRIGHT Uydu Takımı (I)

Fakültemizi uluslararası bilim insanları ziyaret etmeye devam ediyor. Özellikle Tübitak Ulusal Gözlemevi'nde çalışmalar yapıyorlar. Geçen haftalarda da bir seminer verdiler bölümümüzde. Benim çalışma konum yeryüzünü izleyen uyduları kapsıyor, anlatılan uydular ise yıldızları izliyor ama ben yine de merakla dinledim :) Sunumları iki yazı dizisi halinde sizlere de kısaca aktaracağım.

Bu uydular oldukça küçük; hacimleri 20x20x20 cm. ebadında, ağırlıkları ise 8 kg civarında.  Nano uydu da deniliyor bunlara. Parlaklık magnitüdü, kadir olarak kullanılıyor bu değer, 4 ve üzeri yıldızların incelenebilmesi için kullanışlı Bright Uyduları.

Yıldız parlaklıkları ile ilgili bilgi vereyim birazcık; parlaklıklar 1'den 6'ya kadar kadir biriminde değer alıyor ve 1 en sönük, 6 en parlak olmak üzere sıralanıyor değerler.


Bu uydular ışıkölçüm (fotometri) için kullanılabiliyor. Bu ölçümlerle yıldızların yaşı tahmin edilebiliyor. Ayrıca tayfölçümü için kullanılıyor, bu da yıldızların kimyevi oluşumları hakkında bilgi veriyor. 

Uydulardan alınan verilere yeryüzü ile ilgili veya yıldızlarla ilgili olsun, analize başlanmadan önce düzeltmeler getirmek gerekiyor. Tamamlayıcı veri olarak uydunun gözlemlediği yıldızın sıcaklık, parlaklık, rotasyon hızı gibi değerlerini dünyadan da gözlemlemek gerekiyor. Böyle bir uydu sisteminin yönetilmesi içinse, oldukça geniş bir ekip kurmak gerekiyor.

Kısa zamanda üniversitemizin de bir uydu sistemi olması dileğimle...