Facebook'un kargaşasından çıkıp blogda soluklanmak ayrı bir zevk benim için. Daha kısa yazılar, sözler paylaşıldığı için insanların içindeki negativiteyi döktüğü bir yer gibi oldu orası çoğu zaman. Ben de kızıp üzüldüğüm zaman zehir zemberek sözleri beğeniyorum orada nadiren. Başkaları için çok aydınlatıcı olmayan iç dünyanın ve politikanın çöplüğü gibi birşey oldu sanki, eskiden öyle değildi. Böyle olunca fazla takılmıyorum, arada kaynayan güzel fotoğraflara da yazık oluyor, ayrı...
Bu yazımda, dönüp dönüp okuduğum, Delia Steinberg Guzman'ın felsefik yazılarını topladığı Günlük Kahraman adlı kitabından bahsedeceğim size. Antalya'nın ferah mekanlarından Demlik Cafe'de bitirdim. Fotoğraflar Cafe'nin ortamından ipuçları versin...
Yazıların biri insanlara yaklaşımdaki bakış açısıyla ilgili. Güven ve güvensizlikten bahsediyor. Benim bakış açım güvensizlik duymayan insanların bakış açısı gibiymiş. Bende yeni tanıdığım herkesin kredisi %100'dür, iyidir mantığıyla hareket ediyorum ben. Ancak sonraki davranışları yerini belirliyor tam olarak. Bazen annem insanları tanımadığımı söylese de bu değişmiyor bende. Bu konudaki kitaptan kısa alıntı: "Kısaca, aksi kanıtlanana kadar herkes iyidir ya da kötüdür. Ama gerçek şudur ki temiz suyu kirletmek kirli suyu temizlemekten çok daha kolaydır; güvensizlik herşeyi kirletir ve suları doğal saydamlığına döndürmek çok zordur. Tıpkı çamurlu bir ırmağın yüzeyinde yansımasına bakan bir kişi gibi olayları bulandırır, deforme eder ya da onları görme biçimini yitirir."
Aslında kitabın çoğu filozof olmaya eğilimli insanlar için öğütler niteliğinde. Filozof ise idealleri uğruna savaşmaktan çekinmeyen cesur insanlar olarak tanımlanıyor. Hepimizin içinde bir kahraman yatsa da her zaman bunu ortaya çıkaramıyoruz. Geçen zaman, hayallerini, ideallerini kaybetmiş insanların bize karşı davranış biçimleri, egolarını yenmeyi başaramamış insanlarla çalışmak bizi törpülüyor. Beklentilerimizin çıtasını biraz daha aşağı indirebiliyoruz zaman zaman, biraz da hayal kırıklığı yaşamamak adına...
Kitabın sondan bir önceki yazısı "Akıntıya Karşı Kürek Çekmek". Onun bir kısmını buraya aktaracağım, çok sevdim çünkü :)
"Akıntıya karşı kürek çekmek nedir?
- Akıntı aşağıya, denize doğruysa ırmağın kaynağına doğru yüzmektir.
- Sahillerde parçalanacak dalgaları karşılamaktır.
- Yüzünü rüzgara vererek dosdoğru yürümektir.
- Herkes onu kirletmeye ve yok etmeye eğilim gösterse de Doğaya yardım etmektir.
- Herkes ölüm uğruna çalışır görünse de yaşama değer vermektir.
- Ağaçlara, hayvanlara ve taşlara, insanlara gösterdiğimiz saygıyı göstermektir.
- Herkes onu kirletmeye çalışırken, temiz bir havayı elde etmektir.
- Bizi aldatmaya çalıştıkları çeşitli kölelik maskeleri karşısında kendini özgür hissetmektir.
- Herşey moda ile değişirken kendi fikirlerini korumaktır.
- Herkes herşeyi inkar ederken bir İdeali yaşamaktır.
- Herkes onu küçümserken Güzelliği aramaktır.
- Herkes kendilerine ve diğerlerine zarar vermeye çalışırken İyilik uğruna hareket etmektir.
- Herkes onu çiğnerken, adaleti korumaktır.
- Herkes kusurları överken erdemi sürdürmektir.
- Herkes düşük tutkulara eğilim gösterirken, yüksek duyguları beslemektir.
- Yalana karşı koyabilmek için dürüst olmaktır ..."
Böyle devam edip gidiyor. İçimizdeki idealleri soldurmadan devam edebilmek dileklerimle bitiriyorum bugünkü yazımı...
Aşağıdaki resim gittiğim bir sergiden, tablonun adını unuttum ama çevrecilikle ilgili bir teması var. O da içinizdeki sanatçıya sevgiyle dokunur umarım :) İyi haftalar...
Alev Akbaş Sudan |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder