Bu kitaba başlamadan önce iki kitabı birden okuyordum. Kütüphaneden bunu da alınca hadi üçüncüyü de birlikte okuyayım deyip başladım. Diğer ikisini bir güzel solladı :)) hata bitirene kadar rahat edemedim diyebilirim, devamlı dürttü sanki "Beni oku" diye :))
Aslında kitaba ilk başladığım zaman, "Bu mu şimdi konu??" der gibi bir düşüncem vardı ama farketmeden insanı sarıveriyor. Bu kitap Steinbeck'in üçleme olarak yazdığı kitapların ilkiymiş. Diğerleri sırasıyla, Sardalya Sokağı ve Tatlı Perşembe. Bunları da mutlaka edinip okuyacağım. Ayrıca, Steinbeck'in ilk edebi ve ticari başarı sağladığı kitabıymış.
Kitap Amerika California Monterey'de geçiyor. Burayı gördüğüm için yer tasvirlerini ve mahalle sakinlerini merakla takip ettim.
Danny ve arkadaşlarının hikayesi, serserilik ve aylaklık yaparken tesadüfen savaşa katıldıktan sonra başıboş hayatları devam ederken hapse düşüp kurtulma maceralarıyla başlıyor. Danny'e Yukarı Mahalle diye adlandırılan yerde miras olarak iki tane ev kalınca birine kendisi yerleşip diğerini arkadaşlarına bağışlar. Arkadaşları evi kazara yakınca aynı evde yaşamaya başlarlar. Gün be gün eve yerleşen işsiz güçsüz takımı artmaya başlar. Günübirlik yaşayan, çalışmak, geleceği düşünmek gibi bir kaygıları olmayan adamlar mahallede kavga, hırsızlık, başıbozukluk içinde yaşarken hallerinden çok memnundurlar.
Kalemini çok sevdiğim yazar mutluluğun para yoluyla elde edilmeyeceğinin altını çizerek bu kavramı tekrar sorgulatıyor sanki, kitabın sonunda sınır tanımazlığın da mutluluk getirmediğini anlıyoruz. Ayrıca olaylar buhran döneminde geçiyor ama şu an tüm dünyada fakirlik daha üst düzeyde diye düşündürttü beni.
Kitap ilerledikçe ilginçleşiyor ve trajik bir biçimde sonlanıyor. Yazar bu acı durumu çok iyi hissettirip hemen zamanın akışına devam edip, okuyucu orada takılmamaya sevkediyor. Alıntı paylaşırsam kitabı okuma cazibesi kaçacak gibi geldi, okumanızı tavsiye edip kaçıyorum ben :)