Pisagor'u araştırdığımda karşıma gerçekten ilginç bir kişilik çıktı. Daha ilkokulda dik açılı üçgenle ilgili teoremini öğreniyoruz ama nasıl bir insan olduğunu hiç merak ettiniz mi? Ben okuduğum bir yazıda adı geçince kendi adını bir teoremde yaşatmayı başaran bu filozofu daha detaylı tanımak istedim. Böylelikle kütüphanede kısa bir araştırma yapıp hakkında yazılmış iki kitap aldım ve bunlardan okuduğum ilgi çekici bilgileri derledim.
M.Ö. 565 yılında Doğu Ege'de bulunan Yunan adası Sisam'da doğdu. Yunanca'da filozof "bilgiyi seven" demektir ve Pisagor kendini böyle tanımlayan ilk kişiydi. Önceki filozoflar "bilge kişi" anlamına gelen sofist olarak biliniyordu. İlk matematikçi, ilk filozof ve ruh göçüne inanan ilk kişiydi. Kosmos kelimesini O buldu ve dünyaya bu ismi verdi (Yunanca'da kosmos "düzen" anlamına gelir ve Pisagor dünyaya "mükemmel uyumu ve düzeni"nden dolayı bu ismi verdi).
Pisagor'un babası Mnesarkhos Suriye'ye bir yolculuk yapmayı tasarlıyordu. Ancak bu yolculuğun kendisi için yararlı olup olamayacağını bilmediği için bu konu üzerinde Tanrı sözcüsüne danışmak istemişti. Tanrı Apollon'un rahibesi bilici kadın Pythia olumlu sözlerle Mnesarkhos'u tasarladığı yolculuk konusunda yüreklendirdi. Bu arada birşey daha söyledi, Mnesarkhos karısını da yanında götürmeliydi, bu da nedensiz değildi. Kadın hamileydi çünkü ve bu yolculuk sırasında bir erkek çocuk dünyaya getirecekti. Çocuk büyüdüğü zaman hem güzellik hem de akıl yönünden herkesten üstün olacak, insanlığın gelişimine çok büyük katkılarda bulunacaktı. Gerçekten bu kehanetler gerçekleşmiş ayrıca Pisagor bir din kurmuştur. Bu yüzden peygamber olarak da anılmaktadır. Ancak bu dinin müritlerinin uyması gereken tebliğler oldukça saçmadır. Yere devrilmiş herhangi birşeyi kaldırmaları ya da bir sırığın üzerinden geçmeleri yasaktı. Ayrıca çiçek kopartmaktan ya da beyaz bir horoz yavrusuna dokunmaktan kaçınmalıydılar. Ve fasulye yemek kesinlikle yasaklanmıştı. Pisagor son yasağı, yeni bir mezara konulup üstü 40 gün boyunca gübreyle örtülünce, fasulye tanesinin bir insan biçimini almasıyla gerekçelendirerek açıklıyordu. Yani Pisagor reenkarnasyona inanıyordu, insanların hayvan veya bitki olarak tekrar bedenlenebileceğine...
Buraya kadar Pisagor'un mistik düşüncelerine ağırlık versem ve de aslında mükemmel bir matematik dehasıydı. Pisagor'un birşey yazmamış olmasında ötürü yaşamına ilişkin çok az kesin şey biliniyor ki düşüncelerini izleyicilerinin düşüncelerinden ayırmak gerçekten imkansız. Yani teoreminin Pisagorcular tarafından keşfedilmiş ve ispatlanmış olması da mümkün. Ancak yapılan keşiflerin hepsi Pisagor'a mal edilmiştir. Pisagor müzikal uyumun orantılara karşılık geldiğini keşfetti. Oktavın orantısı 2:1'dir ve do ile fa arasındaki aralığın oranı 4:3'tür.
Gök cisimlerinin periyodik hareketi Pisagor'un matematiğe inancını daha da pekiştirdi. Başlangıçta doğal olarak dünyanın evrenin merkezi olduğu varsayılıyordu. Pisagor dünyadan uzaklıkları sırasıyla gezegenlerin düzenini (sanırım burada yörüngesi denmek isteniyor) hesapladı: Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Satürn. Bu bilinen en eski güneş sistemi kuramıdır. Daha önce kimse dünyanın dönen bir küre olduğunu ileri sürmemişti. Daha sonra geç Pisagorcular gezegenlerin güneşin çevresinde döndüğüne dair ilk kuramları oluşturdular.
Müziğin altında sayısal oranların bulunduğu keşfi ve oranların aynı zamanda gökleri yönettiği inancına dayanarak her şeyin sayıya göre işlediği sonucunu çıkarttı. Soyutlama, ispat, tümdengelimli usumlama: matematiğin bu başlıca üç özelliği eski Yunanlılar tarafından ortaya kondu ve bunları Pisagor'un kendisinin bulmuş olması çok güçlü bir olasılıktır.
Umarım yazı hoşunuza gitmiştir. Pisagor teoremini herkesin bildiğini düşünerek bahsetmedim. Bu teoremin ispatını da yapmış, farklı kenar uzunluklarındaki üçgenleri incelemiş ve sadece üçgen değil farklı geometrik şekiller üzerine de çalışmıştır.
Kaynaklar:
1. Pisagor ve Teoremi - Paul Strathern
2. Pythagoras Bir Gizem Peygamberi - Derman Bayladı
Hakikaten ilginç bir yaşamı da varmış. Paylaşım adına teşekkürler:)
YanıtlaSilRica ederim, benim de ağızım açık kaldı :)
SilKendini bilime ve fenne adamak nasıl bir duygudur ki. Bu adamlar kafayı bunlara yormuşlar. Güzel paylaşımdı. Teşekkürler :)
YanıtlaSilBen de bilimle uğraştığım için hergün yeni birşeyler öğrenmek güzel bir duygu diyebilirim. Ama M.Ö yapıldığı halde bunca şeyin keşfi muhteşem birşey :)
Sil