Herkese merhabalar! :)
Benim zaman zaman okuduğum başucu kitaplarımdan birisi olan Delia Steiberg Guzman'ın '"Özgürlüğe Uçuş" kitabından bir alıntı yapacağım bugün size. Kitabın halini görseniz: Okunmaktan sayfalar ciltten çıkmış, çoğu paragrafın altı çizilmiş durumda. Her okuyuşumda biraz daha çiziyorum, sonunda altı çizilmedik yer kalmayacak neredeyse! :D
Bugün sabahtan işlerimi bitirip; öğleden sonra denize mi gideyim, eve mi gideyim, yoksa büroya gelip kitap mı okuyayım diye kafa yorarken... Ani bir işim çıkabilir, ben en iyisi bilgisayar başında olayım düşüncesiyle büroma geldim. Bu kitabın temasıyla hemen hemen aynı olan Özgürlük adlı makaleyi paylaşacağım.
Bu korkunç dünya karşısında, ilk bakışta, kavramı daha fazla derinleştirmeden özgürlük deyince ne anlarız? İlk tepkimiz, onu yazgı ile karşılaştırmak olacaktır; bu, bir tür kontrol edilemez itkisel reflekstir. Yazgı bize kendini önüne geçilemez olarak sunduğunda, empoze ettiğinde ve biz egemenliği altına aldığında başkaldırır ve şöyle haykırırız: "Yazgı, seni kabul etmiyorum! Ben özgürüm!" İlk tepki böyledir ama iyi yönlendirilmediğinde tanrı bilir bizi ne yollara ve ne felaketlere sürükleyecektir çünkü baskıdan kurtulmak için bu özgürlük hissinden hareket edip sonra da sahte bir özgürlüğe kapılmak çok kolaydır.
İnsanların özgürlükten ne anladıkları konusunda yapılacak bir anket şüphesiz şu ortak paydayı ortaya koyacaktır: "Özgürlük her istediğimi canım istediğinde yapmak; içimden ne geliyorsa yapmak; kimsenin beni birşey yapmaya zorlamamasıdır". Bu "içimden geleni yapmak" bizi bir karmaşaya, anarşiye veya nasıl sonlandıracağımızı bilemeyeceğimiz bir felakete sürükleyebilir. Sonuçta "içimizden ne geldiğini" bildiğimizden emin miyiz? "İçimizden gelenin" bizim gerçekten istediğimiz, ihtiyaç duyduğumuz ve bizim için iyi olan şey olduğundan emin miyiz?
Arzularımızın oldukça kararsız olması alışılmış bir olgudur. İnsanca özgürlüğü, bu kadar kararsız ve kontrol edemediğimiz, hatta bizi kontrol etmesine izin verdiğimiz birşeyin üzerine nasıl kurabiliriz? İşte bu nedenle, gerçekte kölelikten daha beter olan sahte ve tehlikeli bir özgürlükten bahsetmekteyiz.
İnsanlar akıllarından her geçeni yapmaya başladıklarında iradelerini değil, geçici arzularını kullanmaya başlarlar... İnsanlar akıllarından her geçeni yapmaya başladıklarında durumları köpeğini gezmeye çıkardığında köpeği tarafından gezdirilen kişininkinden farklı olmaz.
İnsan içindeki hayvanı yönlendirdiğinde eylemlerini yöneten iradesidir, içindeki hayvan insanı çekiştirmeye başladığında ve tercih ettiği yerlere götürdüğünde insan onları kontrol etme, tanıma ve yönetme olanağı olmadan tutkuları tarafından yönetilir. İşte bu nedenle, yazgıya tepki olan bu özgürlük arzusunun dizginlenmesi gerektiğinde ısrar ediyoruz. Başlangıçta sağlıklı bir itki olsa da bir yöne, kaybolmamamız için farklı bir konuma ihtiyacı vardır. Bu kadar hayal ettiğiniz özgürlük maskesi altında edilgen bir duruma düşürülmemeliyiz.
Umarım makaleyi beğenmişsinizdir. Benim gibi her istediğini, istediği zaman yapmak isteyen biri için yerinde bir öğüt ve hatırlatma niteliğini taşıyor. Sevgilerimle ❤️
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder