27 Temmuz 2017 Perşembe

Bizi Yoran ve Dinlendiren Şeyler

Özgürlüğe Uçuş kitabımdan bir yazı daha paylaşacağım sizinle. Tüm kış boyunca yazın şimdiye kadar olan kısmında çalıştığım kadar çalışmamışımdır. Gerçekten çok fazla iş üstüste geldi. Belki de ben bu işlerin son teslim tarihine çok var diye yayıla yayıla çalıştım kışın ve ilkbaharda. Hepsinin de teslimi yaz döneminde. Bahsetmiştim tez önerisiyle ilgili formların tesliminden sonra şimdi de Polonya'da sunacağımız iki bildirinin tam metnini gönderme tarihi yaklaşıyor. Benim diğer işlerimin bitmesini beklediğimiz için yapamadığımız bildiri çalışması ve çalışmayı yazma aşamasını geçen hafta ve bu hafta yoğun bir şekilde çalışarak hallettik. Şu anda bana düşen sadece Türkçe'den İngilizce'ye çevirme kısmı, bu işin kolay kısmı. 

Yanlız belirtmeden geçemeyeceğim doktoranın tez aşamasına geldim ve bundan sonra yoğunluk hiç azalmayacakmış gibi görünüyor. İleriye dönük devamlı başka işler çıkıyor. 

Bu arada yazın bunaltıcı sıcağında okula gitmek ayrı bir zorluk, yol 1-1.5 saat sürüyor. Telefonumun alarmını sabah 5'e kurunca anca yetişiyorum. Bugünlerde "Tatile ihtiyacım var" cümlesi dilime dolanmış durumda. Siz de bana benzer bir durumun içindeyseniz, paylaşacağım yazı tam bize göre ;)



Hepimizin dilinden "birkaç gün dinlenme" isteği, dayanılmaz hale gelen birikmiş yorgunluğu atma isteği hiç düşmez. 

Bu dinlenme isteği, bir haftasonunda, günlük rutin işlerden uzaklaşmamızı sağlayan birkaç günlük tatil, yaz ya da kış tatilleri ile bir seyahat ya da yaşadığımız şehirden farklı bir yerde yaşayan arkadaşlarımızın, akrabalarımızın evine gitmekle idealize edilir ama ilginçtir ki, bu gibi durumların çoğunda dinlenemiyoruz ya da yarı yarıya dinlenebiliyoruz. Hatta çoğu kez daha yorgun bir şekilde işlerimizin başına dönüyoruz. 

Bütün etkinlik veya çevre değişikliklerinin bir dinlenme şekli olduğu gerçektir ama bu yeterli değildir. Bu, "zorunlu" olana geri dönmeyi daha hoşnutsuz ve kaygılı bir şekilde değerlendirmemize neden olan geçici bir zayıflıktır. Peki bunun nedeni nedir?

Kişiliğimizin tüm araçları, bu araçlara ait etkinlikleri fazla kullandığımız ve çalışırken nefes almayı bilmediğimiz zaman doğal yasa sonucunda yorulmaktadır. Aşırılığı şimdilik bir kenara bırakalım çünkü bu en fazla rastlanılan durum değildir. Kötü nefes alma örneği üzerinde duralım.

İyi bir sporcu, bir şarkıcı ve bedenlerini kullanan diğer meslek grupları, alınan ve dışarıya verilen hava arasında tam dengeyi sağlayarak ritmik bir şekilde nefes almanın önemini bilmektedir.

Bununla birlikte, bizler günlük işlerimizde nefes almayı hava-enerjiyi içimize çekmeyi ve artıkları dışarı vermeyi bilmiyoruz. Solunum ve nefes alma arasındaki dengeli ritme hakim olmayı bilmiyoruz. Mekanik olarak yani araçlarımızın doğal tempolarına uymaksızın bilinçsiz ve monoton bir tekrarlama kanunu izleyerek davranıyoruz. 

Yaptığımız işlerde bilinç eksikliği bizi (yaptığımız işlerde mevcut olamamak) davranışlarımızın herbirine katılmaya kendimizi mecbur hissetmekten dolayı daha fazla yormaktadır. Bu kötü birikmiş yorgunluk, olumlu bitkinlik dönemlerimizi her seferinde daha fazla kesintiye uğratmaktadır. Nefes almadan koşmak, bencil tutkuları aşırı kullanmak, bunun sonucunda bunalıma girmek, çözüm bulmaksızın aynı fikirler üzerinde dönüp durmak bizi daha fazla tüketmektedir.

Bu şartlar altında dinlenmek çok güçtür ama imkansız değildir. Yüzerken arada sırada nefes almak ya da bizi üzen duyguları unutmaya çalışıp, birkaç gün hiçbirşey düşünmemekle kendimizi köreltmek hiçbir işe yaramaz. Bu dinlenmeler, bahaneler, kaçamaklar, basit tuzaklar ve kayboldukları zaman yerini tekrar eski yorgunluğa bırakan ve yeni çalışma dönemlerine büyük coşkuyla dönmemiz için gerekli enerjiyi bırakmayan hayallerdir. 

Günlük olarak dinlenmeyi, günlük olarak yenilenmeyi, ne tür faaliyet olursa olsun saatler geçtikçe biriken gerginlikleri atmayı öğrenmemiz gerekmektedir. Yanlızca, fiziksel rahatlama için değil özellikle psikolojik ve zihinsel anlamda da dinlenmek, "nefes almak" gerekir. Bir anlığına diye tekrar yineliyoruz çünkü dinlenemeyişimizin nedeni yeterli saat ve dakikaların olmayışı değildir. Yanlızca çevremize ve iç dünyamıza doğru akıllıca bir bakış atmamıza imkan sağlayan bir dinlenme eylemi gerekmektedir.

Eğer bu tür dinlenmeyi işimizin arasında dengeler, gerginlikleri uzaklaştırmak ve gücümüzü telafi etmek için günde birkaç dakika bulmasını bilirsek bu, en uzun dinlenmeden, kitap okuyarak dinlenmekten, haftasonu şehir dışına ya da tatile çıkmaktan bin kez daha faydalı sonuç verecektir.

Yorgunluk sayesinde dinleniyoruz ki bu yorgunluk ne mutlaktır ne de patolojik.

Bizi ilgilendirmeyen ya da ilgilenmeyi bilmediğimiz şeylerden ötürü yorulmaktayız; işimizin arasında nefes almayı bilmemekten yoruluyoruz; biliçlenmemizi engelleyen sıkıcı mekaniklikten dolayı yoruluyoruz.

Yaptığımız işe duyduğumuz ilgi, dünyamızda olup biten ve bizi çevreleyen herşeyi öğrenme isteği ve yenilenmiş bir bakışla görmek bizi dinlendirir. Her zaman kendimiz olmak ve yükümlü olduğumuz herşeyde tüm ruhumuzla hazır bulunmak bizi dinlendirir. Temiz hava ile içimizi doldurmak, gökyüzüne bakmak ve onda kaybolmak, ateşin dansını ya da suyun akışını izlemek, bir bitkinin yapraklarını okşamak veya evcil bir hayvanla oynamak, sevdiğimiz insanlarla sohbet etmek, hayranı olduğumuz kitapları okumak bizi dinlendirir. Ebedi olduğumuzu bilmek ve en küçük ve en büyük şeyleri yapmak için gerekli tüm zamanımızın olduğunu bilmek bizi dinlendirir.

Dinlenmek, herşeyden önce, yorgunluğumuza değmeyen şeylerle kendimizi yersiz ve zamansız yormamaktır.

Yazı Kaynağı: Özgürlüğe Uçuş - Delia Steinberg Guzman
Resim kaynağı: https://www.theodysseyonline.com/the-art-of-relaxing

20 Temmuz 2017 Perşembe

Dolma Meyhane

Bir süredir doktora tezimle ilgili işlerim var. Tez Öneri Formu doldur, hocaların bununla ilgili yorumlarını al, düzelme yap filan... Haftasonu dahil devamlı bunlar üzerinde çalıştım ve uzun zamandır bana dert oluyordu. Neyseki dün bütün formlar tamamlandı, Tez İzleme Komitesi hocalarını imzaları alındı ve Fen Bilimleri Enstitüsü'ne teslim edildi. Şimdi bir makale çalışması için uğraş verdiğimden rahatlama kısa sürdü ama dün akşam bir arkadaşımla çoktandır planladığımız Kaleiçi programımızı gerçekleştirdik. Hep ben O'na bir yerleri tanıtıyordum, dün akşam da o beni Dolma Meyhane'ye götürdü. Burada daha önce Luxus Grubu'nun konserini dinleyerek bol bol dans edip çok eğlenmiştim ama meyhane havasını ilk defa dün tattım. Gerçi biz rakı, meze yapmadık ama (ikimize de rakı biraz dokunuyor) fasıl eşliğinde biralarımızı içtik. Dün hiç fotoğraf ve video çekme havamda değildim. Aslında blogumu düşünmem gerekirdi çünkü bunları yapmadığım için bugün pişmanlık yaşadım ama size Youtube'dan bu mekanın havasını yansıtacak videolar buldum. Videolarda mekan dünkünden kalabalık ve kop kop parçalar çalınıp oynanmış, biz içli fasıl müziği dinledik. Yine de videolara göz atın, canlı, kıpır kıpır, eğlence güzel. Acaba haftasonu mu böyle oluyor ;)




Her gününüz bayram neşesinde geçsin. Geçen günleri geri getiremiyoruz, en azından yaşamakta olduğumuz her anın keyfini çıkaralım ki, sonra yıllarımız bomboş geçti diye yanmayalım. 

19 Temmuz 2017 Çarşamba

Günaydın :)


Günaydın o gül yüzlü sevdiğime,
Günaydın yeryüzünü aydınlatan yeni güne,
Günaydın gün görmek için bekleyene,
Günaydın, günaydın, günaydın.

Günaydın benim derdime derman dostlarıma,
Günaydın, dert ortağım komşularıma,
Günaydın yardan uzak sevgiliye,
Günaydın, günaydın,günaydın.

Günaydın güle hasret bülbüle,
Günaydın bülbülün aşkı güle,
Eyy dostlar,
Uyandığınızda öyle bir günaydın deyin ki,
Yazıklar olsun,
Ömründe bir kez günaydın demeden ölene

Şairini bulamadım. Bilen varsa yorumlara yazarsa çok sevinirim :)

18 Temmuz 2017 Salı

Özgürlük

Herkese merhabalar! :)

Benim zaman zaman okuduğum başucu kitaplarımdan birisi olan Delia Steiberg Guzman'ın '"Özgürlüğe Uçuş" kitabından bir alıntı yapacağım bugün size. Kitabın halini görseniz: Okunmaktan sayfalar ciltten çıkmış, çoğu paragrafın altı çizilmiş durumda. Her okuyuşumda biraz daha çiziyorum, sonunda altı çizilmedik yer kalmayacak neredeyse! :D

Bugün sabahtan işlerimi bitirip; öğleden sonra denize mi gideyim, eve mi gideyim, yoksa büroya gelip kitap mı okuyayım diye kafa yorarken... Ani bir işim çıkabilir, ben en iyisi bilgisayar başında olayım düşüncesiyle büroma geldim. Bu kitabın temasıyla hemen hemen aynı olan Özgürlük adlı makaleyi paylaşacağım.


Bu korkunç dünya karşısında, ilk bakışta, kavramı daha fazla derinleştirmeden özgürlük deyince ne anlarız? İlk tepkimiz, onu yazgı ile karşılaştırmak olacaktır; bu, bir tür kontrol edilemez itkisel reflekstir. Yazgı bize kendini önüne geçilemez olarak sunduğunda, empoze ettiğinde ve biz egemenliği altına aldığında başkaldırır ve şöyle haykırırız: "Yazgı, seni kabul etmiyorum! Ben özgürüm!" İlk tepki böyledir ama iyi yönlendirilmediğinde tanrı bilir bizi ne yollara ve ne felaketlere sürükleyecektir çünkü baskıdan kurtulmak için bu özgürlük hissinden hareket edip sonra da sahte bir özgürlüğe kapılmak çok kolaydır.

İnsanların özgürlükten ne anladıkları konusunda yapılacak bir anket şüphesiz şu ortak paydayı ortaya koyacaktır: "Özgürlük her istediğimi canım istediğinde yapmak; içimden ne geliyorsa yapmak; kimsenin beni birşey yapmaya zorlamamasıdır". Bu "içimden geleni yapmak" bizi bir karmaşaya, anarşiye veya nasıl sonlandıracağımızı bilemeyeceğimiz bir felakete sürükleyebilir. Sonuçta "içimizden ne geldiğini" bildiğimizden emin miyiz? "İçimizden gelenin" bizim gerçekten istediğimiz, ihtiyaç duyduğumuz ve bizim için iyi olan şey olduğundan emin miyiz?

Arzularımızın oldukça kararsız olması alışılmış bir olgudur. İnsanca özgürlüğü, bu kadar kararsız ve kontrol edemediğimiz, hatta bizi kontrol etmesine izin verdiğimiz birşeyin üzerine nasıl kurabiliriz? İşte bu nedenle, gerçekte kölelikten daha beter olan sahte ve tehlikeli bir özgürlükten bahsetmekteyiz.

İnsanlar akıllarından her geçeni yapmaya başladıklarında iradelerini değil, geçici arzularını kullanmaya başlarlar... İnsanlar akıllarından her geçeni yapmaya başladıklarında durumları köpeğini gezmeye çıkardığında köpeği tarafından gezdirilen kişininkinden farklı olmaz.

İnsan içindeki hayvanı yönlendirdiğinde eylemlerini yöneten iradesidir, içindeki hayvan insanı çekiştirmeye başladığında ve tercih ettiği yerlere götürdüğünde insan onları kontrol etme, tanıma ve yönetme olanağı olmadan tutkuları tarafından yönetilir. İşte bu nedenle, yazgıya tepki olan bu özgürlük arzusunun dizginlenmesi gerektiğinde ısrar ediyoruz. Başlangıçta sağlıklı bir itki olsa da bir yöne, kaybolmamamız için farklı bir konuma ihtiyacı vardır. Bu kadar hayal ettiğiniz özgürlük maskesi altında edilgen bir duruma düşürülmemeliyiz.

Umarım makaleyi beğenmişsinizdir. Benim gibi her istediğini, istediği zaman yapmak isteyen biri için yerinde bir öğüt ve hatırlatma niteliğini taşıyor. Sevgilerimle ❤️

12 Temmuz 2017 Çarşamba

Türkiye'de Mutlaka Görmemiz Gereken 10 Yer

Bu yazıyı tamamen Yol Günlükleri Blogundan buraya paylaşıyorum. Hem sizin, hem benim için bir gün lazım olabilir ;)

Türkiye Gezilecek Yerler Hazırlık


Bu yerlere gitmeden önce bazı hazırlıklar yapmak iyi olacaktır. Mesela güzel bir sırtçantası hazırlığı yolda pek çok konuda kolaylık sağlar. Bunun için diğer yazılarıma göz atabilirsiniz. Ayrıca konaklama konusunda ben genellikle kamp yaptım ama siz otel konaklaması tercih ederseniz bu yerlerde çok tatlı butik oteller de var. Gitmeden yer ayarlamanız iyi olacaktır. Bununla beraber otostop ulaşım konusunda bir tercih olsa da araç kiralamak bazı lokasyonlar için inanılmaz kolaylıklar sağlıyor.
Tüm bunları yaparken size daha önce bahsettiğim Artıway’i kullanın derim. Araç kiralarken ya da otel rezervasyonu yaparken müthiş tasarruf edebilirsiniz. Örneğin, geceliği 100 tl olan bir otelde 4 gece kalarak 400 tl ödediğinizde Artıway üzerinden Hotelscom’a geçerek alışverişinizi yaparsanız (%3 bonusla) 12 tl bonus kazanıyor olacaksınız. Bu bonuslarınız 30 tl ye eriştiğinde ise direkt banka hesabınıza transferini isteyebilirsiniz.
Ucuza seyahat etmenin püf noktalarından biridir bunun gibi sistemleri bilmek.  Bizzat kendimin kullandığı bu sistemi size de tavsiye ediyorum. Zaten geçen öğrendim 4 milyona yakın bir kullanıcısı var.

Türkiye’de Gezilecek Yerler

Dünya turumu İnstagram hesabımdan takip edebilirsiniz @yolgunlukleri
1- Türkiye’nin Maldivleri Salda Gölü


Gördüğümde Türkiye’de böyle bir yer mi varmış yahu! dediğim bir yer, Salda Gölü. Burdur’un Yeşilova ilçesinde bulunuyor. Çok güzel bir kamping alanı var, ayrıca konaklama içinde bungolowlar yapmışlar. Suyun rengine hayran kalacaksınız. Özellikle sabah erken saatlerde muhteşem bir manzara sunuyor. Gölün beyaz kumsalı olan kısmı kamping olan bölgede değil 2-3 km ilerdeki ormanlık yerden sonra başlıyor.
2- Fethiye Ölüdeniz


Eğer Türkiye’ye yabancı bir arkadaşım gelse ve bol aktivite yapmak için bir yer arıyor olsam kesinlikle kolundan tutar Fethiye’ye giderdim. Fethiye’de yapacak o kadar çok şey varki. Safari’den tutun, Yamaç paraşütüne, deniz sporlarından, tekne turlarına kadar gezilecek görülecek onlarca yeri var. Ayrıca doğası da muhteşem. Tatil sezonunda biraz kalabalık olsada bence Türkiye’de görülmesi gereken yerlerden.

3- Yedigöller Bolu


Yedigöller’i duymayan kalmamıştır. Ama bu listeye girmeyi hala hakediyor. Dağların arasında birbirinden güzel göllerin olduğu bir yer. Benim en çok sevdiğim göl ise Büyük göl, etrafında ki huzur hep aynı. Ulaşım konusunda önceden baya kötüydü ama şu an yollar efsane güzel. Burada ailecek kamp yapabilirsiniz ayrıca yemek yapmak için de yerler var. Konaklama için butik oteller de mevcut. Su ve tuvalet sorunu olmayan bir yer.
Burası hakkında söylemeden edemeyeceğim. Yedigölleri milli parkına girerken yollara döşenen o sokak lambaları kadar çirkin bir şey görmedim. Çöpleri, hayvanlara olan bakış açımızı geçtim gereksiz endüstri ile doğaya bu kadar zarar veren başka bir toplum bilmiyorum.

4- Kapadokya


Bugün Kapadokya demek sabah güneş doğarken dev balonlarla binip, gök yüzünden lavların oluşturduğu toprakları izlemek demek.
Peri bacalarını ziyaret edip, yeraltı şehirlerinde kaybolmak, atlarla gün batımında at sürmek demek. Çömlek atolyesinde çömlek yapıp, mermer atölyesinde taşları tanımak demek.
Şarap mahzenlerini ziyaret edip, testi kebabı yemek, akşamında Türk gecesine gidip tüm halk oyunlarıyla göbek atmak demek.
Gece mağara otellerde kalıp otantik atmosferini sindirmek demek.
Belkide sırt çantanıza attığınız bir çadırda en güzel manzaraya günaydın demek…
Tabiki gelmişken bu müthiş coğrafya da yürüyüş yapmadan olmaz. Atv turu ise arkadaşsız tadı çıkmaz. Eh buradaki son günde de bir hamam sefası yapıp bu güzel coğrafyaya bir daha görüşmek üzere kalbinize gömüp evinize dönebilirsiniz.

5- Sülüklü Göl


Sülüklü göl ulaşımı zor ama gittiğinize değen bir yer. Suyun rengi turkuaz ve dağların muhteşem havası çok iyi hissetiyor. Ciğerlerim açıldı dediğim yerlerden. Burası küçük bir yer ama gölün kenarlarına kamp atabilirsiniz. Bir iki gün kamp yapmak için ideal. Tuvalet ve su  göremedim o yüzden doğaya gidiyor gibi davranın.
6- Düzcenin Yaylaları – Pürenli Yaylası, Balıklı Yaylası


Batı karadeniz de neymiş ve dediğim yaylalardır kendileri. Daha önceleri orta ve doğu karadenize hayran kalmış biri olarak Batı karadenizde buraları bu kadar seveceğimi düşünmezdim. Pürenli ve Balıklı yaylaları yanyana iki yayla. Hane sayısı çok az doğası muhteşem. Sular çok lezzetli. Biz burada bir gece kaldık ama konaklama için otel veya benzeri şeylerin olduğunu sanmıyorum. Çadır alın gidin! 🙂
7- Diyarbakır & Batman
Güneydoğu ve doğuanadolu bölgesi malum sorunlar bahane edilerek pek tercih edilmeyen bölge. Hasankeyften, surlara kadar uzanan onlarca gezilecek yeri var. Ama bence bu toprakların insanları gidip o yerlerde tanımak, dost olmak asıl seyahat olacaktır. Dünya turumdan Diyarbakır’a geldiğimde burada kesinlikle bir kısa film yapmalıyım dediğim yer olmuştu. İnsan hikayesi avcıları orası sizin yeriniz!
8- Gökçeada, Çanakkale


Ülkemizi güzel adalarından birisi Gökçeada. Bozcada ile birlikle epey anılıyor. Ama bu ikilemden genelde Bozcaada tercih edilirken ben size Gökçeadayı öneriyorum. Gökçeada daha az turistlik ve bolca hikayesi olan bir ada. Rum köylerinden, bozulmamış koylarına kadar gez gez bir kaç günde bitmez. Biz daha geçenlerde Uğurlu köyünün orada ki Gizli limanda 2 gün kamp yaptık. Ayrıca bu nokta Türkiye’ güneşin en son battığı yer olarak biliyor. Kefalos Türkiye’de rüzgar sörfünün yapıldığı nadir yerlerden birisi. Ayrıca Türkiye’nin en büyük köyüde bu adada yer alıyor. Yıldız koyu en popüler yer iken Laz koyu az bilinen ama daha güzel olan koyu. Bolca tatlı butik otel bulabilirsiniz.
9- Yukarı Kavrun Yaylası – Rize


Ayder yaylasının ününü duymayan kalmadı ama hiç merak ettiğiniz mi Ayder’den sonra devam eden yol nereye gidiyor? Ben merak ettim ve gittim. Müthiş yaylalar geliyor. Herkes Ayder’e kadar gelip geri dönerken sizi ben daha yukarlara çıkmayı davet ediyorum. Muhtemelen bu yaylalarda otel vs bulamazsınız ama Kaçkarların güzelliğine aşık olacağınız yerler buralar. Yazın bile 0 dereceye yaklaştığını özellikle söylemek istiyorum ki ona göre hazırlı gidin. Kamp için köylerin az yukarına ineklerin otladığı yeşil alana çadır atabilirsiniz.
10- Selimiye & Datça


Datça yarımadasını gezerken hep pas geçtiğimiz o yol ayrımları var ya. İş bu yol ayrımları bambaşka cennet yerlere açılıyor. Selimiye de o yerlerden bir tanesi. Marmaris’e 1 saat uzaklığında huzur dolu bir köy. Burada su sporları yapılıyor, gün batımı tek turları yapıyor. Genellikle kaostan kaçan sakinlik arayan insanların uğrak noktası. Mesela Türkiye’nin sadece belli elit yerlerinde olan Makro center burada yer alıyor. Köyün tepesine doğru çıktığınız da ise enfes bir manzarası var.

Kaynak: http://yolgunlukleri.net/turkiyede-mutlaka-gormeniz-gereken-10-yer/

7 Temmuz 2017 Cuma

Un po 'di musica popolare Italiana

Yani "Birazcık İtalyan halk müziği"  :)

Dün akşam 2. Kaleiçi Old Town Festivali'ne gittim. Birlikte gitmek üzere sözleştiğim bir arkadaşım gelmedi, diğeriyle de şans eseri orada görüştük. Bir arkadaşı şehre ziyarete geldiği için O'nunla program yapmış. Sorun olmadı, tanıştık... Ben zaten tek başıma hareket etmeyi severim, konser alanında oturacak yerler de konserin başında boşaldı, rahat rahat izledim. İtiraf etmeliyim ki yakışıklı İtalyanlar göreceğimi ummuştum oysa grup üyeleri yaşlıydı :))

Gecenin sıradışı tarafı ilk defa canlı İtalyan Halk Müziği dinlemem oldu. Size de bir parça bu müziği dinletmek istiyorum:




Sevgiler ❤️

6 Temmuz 2017 Perşembe

Galaksinin Koruyucuları -1

Merhabalar :)

Bu filmin 2.si bu yıl vizyona girdi ve şu anda internette dolaşıyor. Ben önce 2014 yapımı 1. bölümü izleyeyim dedim ve az önce bittirdikten sonra onun yorumuyla karşınızdayım... 


Uzay bilimleri ve teknolojileri bölümü'nde doktora yapıp bu filmi izlemeden olmazdı. Sonuçta bir uzay filmi. İşimin bir parçası sayılır dermişim, gün içinde film izlemeye bahaneler buluyorum ama insanın kafasını dinlendiriyor, iyi oluyor gerçekten.

Film bayağı aksiyonlu geçiyor, sıkılmanıza imkan vermiyor. Uzaylılar tarafından kaçırılan bir çocukla birlikte uzayda gelişen olaylara dahil oluyorsunuz. Yıldız Savaşları'nda olduğu gibi galaksiyi ele geçirmek isteyen karanlık güçler var ve bunlarla yukarıda resimlerini gördüğünüz kahramanlarımız savaşıyor. Nasıl biraraya geldiklerinin işlenmesi ile başlıyor hikaye. Kopuk kopuk anlatıyorum ki izlerseniz parçaları siz tamamlayın. İzleyin ancak Yıldız Savaşları'ndaki tadı beklemeyin. Diğer yandan koruyuculardan Kunduz ve Ağaç Adam oldukça renkli karakterler, ben onları çok sevdim.

Sıkıntınızı giderecek, çerezlik bir film.Yazın uzun, durgun saatlerinden çıkıp biraz hareketli bir şeyler olsun yanı başınızda ama sanal olsun istiyorsanız şans verebilirsiniz. İkinciyi de izleyeceğim yakında elbette. Filmi izlediğim bağlantıyı da paylaşmak istiyorum, çünkü biraz uğraştım bulmak için. 

 http://izleorg.org/galaksinin-koruyuculari-turkce-dublaj-full-hd-izle.html

İzlemeyi düşünenlere iyi seyirler!