Antalya'nın her köşe bucağı tarih malum. Gittiğim pazar yürüyüşlerinde mutlaka birkaç kalıntıya rastlıyoruz doğada, yol üstünde. Rehberimiz de orada bir antik şehir olduğu bilgisini veriyor genellikle. Değişmeyen tek ayrıntı şu ki antik kent minik görünse dahi Büyük İskender'in akınına maruz kaldığıdır. Soldaki resimde Yayla Kuzdere, Ovacık (Kemer) çevresinde yürüyüş yapan ben ve yine İskender'in sefer yaptığını öğrendiğim bölge. Sağdaki resimde Büyük İskender.
"Kim bu abi, bu kadar düşman Likya, Pamfilya, Psidia bölgesinin halkına?" diye içimde bir merak uyandı ve hayatıyla ilgili kısa bir araştırma yaptım. Aristoteles'in öğrencilerindenmiş İskender (III. Aleksandros). Anlaşıldığına göre İskender öğretmeninden yanlızca ahlak ve politika dersleri almakla kalmamış... Kitaplara bağlı kalmadan, ağzından anlattıkları bazı bilgiler, sırlar varmış ki bu bilgiler gizli kalır, çok kişiye öğretilmezmiş. İşte Aristoteles İskender'e bunları da öğretmiş.
İskender insan sağlığıyla, hekimlikle yakından ilgilenirmiş. Prens bu konuda öğretmeninden edindiği bilgilerden daha ileri gitmiş, bu bilgilerin uygulamasıyla da uğraşmış. Hasta olan arkadaşlarına bakar, onlara ilaç yazar, tavsiyelerde bulunurmuş.
Yaradılıştan konuşkanmış; iyi konuşmaya, düzgün cümleler kurmaya, mantıklı düşünceler ileri sürmeye de meraklıymış. Öte yandan, çeşitli bilim dallarına karşı büyük ilgi duyar, okumaktan çok hoşlanırmış.
En sevdiği kitaplardan biri İlyada imiş. Bu destanda asker cesaretinin kuvvet kaynağını görmüş İskender ve Aristo'nun hediye ettiği bu kitabı kılıcı ile birlikte hep yastığının altında bulundururmuş.
Babasının ölümünden sonra M.Ö. 336'da 20 yaşında bir delikanlı iken Makedonya tahtına geçmiş. Babasının öngördüğü üzere Makedonya O'na dar gelmiş; çetin, azimli, sarsılmaz bir yaradılışı varmış. Yunanistan'da birkaç şehri ele geçirdikten sonra bütün düşüncesini Doğu seferi üzerine yoğunlaştırmış. Trakya ve Tuna boylarında savaştıktan sonra M.Ö. 334'te Anadolu'ya geçmiş. Derken sırasıyla Troya, Lydia, İonia, Karia'da savaşıp Lykia'ya gelmiş. Yani Çanakkale'den geçip Ege Bölgesi'ni ele geçirdikten sonra Antalya'ya ulaşmış.
İskender'in ilk amacı babasının da planlamış olduğu gibi Batı Anadolu'da Yunanca konuşan ya da Yunan kültürünün nüfuzu altında bulunan kentleri Pers sultasından kurtarmakmış. Sonra da Pers İmparatorluğu'nu ele geçirecek ve hatta Helenleştirme siyaseti güdecekmiş...
Antalya sınırları içerisinde yer alan Lykia'ya ve Pamphilya'ya, ayrıca bir kısmı Antalya'yı kapsayan Pisidia'ya girdiğinde teslim aldığı yerleşimleri sayacağım ama aslında aklınıza gelen gelmeyen, adını bildiğimiz bilmediğimiz, şu an kalıntılarını gezdiğimiz, Termesos hariç, bütün antik kentler diyebilirim. Lykia'da; Telmesos, Pınara, Ksanthos, Patara ile 30 kadar ufak yerleşme, Phaselis. Pamphilya'da; Perge, Aspendos, Side. Aspendos savaşmadan İskender'le anlaşmaya varmış ancak İskender bölgeden biraz uzaklaşınca kent bu anlaşmanın şartlarını yerine getirmeyeceğini açıklamış. Bunun üzerine İskender hemen geri dönmüş, kentin yakınlarında karargah kurmuş. Bunun üzerine kentin halkı af dilemiş, O da onlarla anlaşmış ama bu sefer çok daha ağır şartlar ortaya sürmüş, örneğin 50 yerine 100 talanton altın para (1 talanton 20 kg. !!!), ayrıca Makedonya'ya ödenecek yıllık vergi istemiş... Psidia'da ise Termesos'u kuşatıp dağlık bir arazi olmasından dolayı burayı fethetme düşüncesinden vazgeçmiş, bir alamadığı orası kalmış zaten onun hikayesini de çok merak ediyorum gerçekten. Sagalasos'ta ise kent olanca gücüyle karşı koymaya çalıştıysa da sonunda teslim olmuş, ah ne severim Sagalosos, Ağlasun'u...
Yunan yarımadasından, Afrika'da Mısır'a, Asya'da Hindistan'a kadar uzanan geniş bir alanda çağının en güçlü hükümdarlarını yenerek büyük bir impratorluk kurmuş İskender. Şaşırtıcı olan ise bütün bunları 13 yıl içinde başarmış olup, 33 yaşında Asya seferinden dönüşte Babil'de vefat etmiş olması...
Şu ara evde oyalanmak için Osho'nun bir kitabını okuyorum ve İskender ile ilgili bir anekdota rastladım. Öncesinde "Para, şan, şöhret peşinde koşmayı bırak, varlığının merkezine dokun" diyor özetle Osho. Anekdot şöyle:
İskender'in ölmeden önce maiyetine "Ölü bedenimi sokaklarda taşırken, bırakın her iki elim dışarı sarksın. Onları örtmeyin" dediği söylenir. Bu enderdir - kimse bu şekilde taşınmaz.
Maiyetindekiler anlayamadıkları için sorarlar: "Ne demek istiyorsunuz? Bu alışılagelmiş bir yol değil. Bütün beden saklanıyor... Neden ellerinizin sarkmasını istiyorsunuz?"
İskender cevap verir: "Boş ellerle öldüğümün bilinmesini istiyorum. Bunu herkes görmeli ve bir daha kimse bir İskender olmaya çalışmamalı. Çok şey kazandım ama yine de hiçbirşey elde edemedim; krallığım büyük ama ben hala yoksulum."
Bu hikaye ne kadar doğru bilemem, ben Osho'nun yalancısıyım. Ama şunu söyleyebilirim ki: Bu dünya hiç kimseye kalmadığı ve kalmayacağı gibi, İskender'e de kalmamış...
Kaynaklar:
İskender - Plutarkhos
Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş - Oğuz Tekin
Yaşam Sevgi Kahkaha - Osho
Gayet bilgilendirici bir yazı olmuş, kalemine sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilKeyifli:)
YanıtlaSilKeyifli:)
YanıtlaSilTeşekkürler Cem :D. Senin de yazılarını okumak dileğiyle ;)
SilZevkli Yazılmış tarih okunmaz mı?
YanıtlaSilTeşekkürler sevgiler
:) beğenmenize sevindim
Silbu giderken ellerimi dışarıda bırakın İskender ile başlamış bir söylence , sonrasında da pek çok adam söylemiş sanırım ölürken yanlarına bir şey götüremediklerini , fakat kimseye inandıramamış olmalılar ki hala insanlar daha fazlasına sahip olmak için savaşmaya , can almaya devam etmekte. Ege Antalya da Büyük İskender'in gezdiği yerlerin neredeyse tamamını gezdim , sıra daha Doğu'ya gelsin diye beklemekteyim , :D erken ölmese dünyayı feth edecekmiş diye düşünüyorum...
YanıtlaSil