Irene Adler'in yazdığı seride, yazar kendisinin Sherlock Holmes ve Arsen Lüpen'le birlikte maceralara atıldığını kurgulamış. Bu üçlü ergen yaşlarda ama kitap bir çocuk kitabından fazlası bana göre. Öncelikle atıldıkları maceralar Sherlock Holmes'un özgün maceralarını aratmıyor diyebilirim ayrıca yazım dili çok başarılı. Akıcı olmasının yanı sıra detayları gözünüzde canlandırmaya zorluyor yazar, o kadar gerçekçi bir dille yazılmış. Olaylar 1960'lı yıllarda Londra'da geçiyor. Kitabın kapağının iç tarafında ve ilk sayfasında o yıllara ait gazete reklamları ve resimler var. Kitap da sert karton kapak, ben çok severim sert kapaklı kitapları, çantamda orada burada bükülmez, deforme olmaz. Ayrıca eski yazı ve resimlerle, bölümlere ait ilgi çekici başlıklarla kitabı okumak daha zevkli hale getirilmiş.
Bu kitapların seri olduğunu ve bunun ikinci kitap olduğunu biraz geç farkettim ama bunun fazla bir önemi yok. Her kitapta başka bir macera anlatılıyor.
Irene Paris'te yaşamaktadır ve bir gün babası Londra'da sahnelenecek ünlü bir operaya bilet alır. Amacı biraz da savaş ortamından ailesini uzaklaştırmaktır. Irene ise bu ziyaretini Londra'da yaşayan arkadaşları Sherlock ve Lüpen'e haber verir. Opera'yı izleyen Irene ve babası çok etkilenir ancak birkaç gün sonra opera bestecisinin yardımcısı öldürülür, bunun sorumlusu olarak da Lüpen'in babası tutuklanır. Bundan sonra üç arkadaş Lüpen'in babasını kurtarmak için bu gizemin peşine düşerler. Sherlock ise o yıllarda bile zeki bir iz sürücü, oyuncu ve gözlemcidir.
Kitapta çocuklar buluştukları zaman kakao içiyorlar, her seferinde benim de canım istediği için kitabı kakao içerek tamamladım desem yeridir :D Özellikle Sherlock Holmes sevenlere ve Sir Arthur Conan Doyle kitaplarını bitirenlere tavsiye ederim.