27 Aralık 2019 Cuma

Rüzgarın Adı kitabından alıntı

Merhabalar, okuduğum kitabın tam da öyle bir yerine geldim ki, yılbaşı akşamında geçiyor. İşin ilginç yanı kitabı okumaya başladığımda sonbaharı yaşıyorduk ve kitap da aynı mevsimde başladığı için yine o zaman da alıntı yazdığımda mevsime uygun düşmüştü.

Kvothe yani hancı hayat hikayesini Tarihçi'ye anlatmaya devam ediyor. Kvothe, 12 yaşına kadar ailesiyle mutlu günler geçirdikten sonra hayatı değişiyor ... Kendini yapayanlız ve sefil bir halde bir şehirde buluyor. Burada dilenirken bir muhafızdan öldüresiye dayak yiyor. Bir iblis haline acıyıp O'na bir gümüş para verince bir hana zorla ulaşıp yiyecek ve battaniye istemesinden sonra olayları şöyle anlatır:

Açık bir kapıdan işlek bir hanın iç ısıtıcı, kıpır kıpır sesleri geliyordu: yapılan sohbetlerin kahkahalarla bezeli mırıltıları, birbirine çarpan cam şişelerin çınlamaları ve masalara vuran tahta maşrapaların tok gürültüsü.

Ve tüm bunların arasında, arka planda çalan bir lavta. Enstrümandan çıkan melodi tüm o gürültülerin arasında boğuldu, boğulacaktı. Fakat bir annenin bir düzine oda öteden çocuğunun ağlamasını duyması gibi ben de onu duydum. Müzik ailenin, dostluğun ve aidiyetin bir hatırasıydı adeta. İçimi burkuyor, dişlerimi sızlatıyordu. Ellerim bir anlığına soğuktan ağrımayı bıraktı ve içlerinden geçen tanıdık bir müzik hissinin hasretiyle yandı. 
....

Kızlar ne zaman geri geldiler bilmiyorum. Daha genç olanı birşeye sarılı bir battaniye uzattı. Onu ağrıyan göğsüme bastırdım. Boyutlarına göre fazla ağır gibiydi ama kollarım kendi ağırlıkları altında bile titrediği için kestirmesi güçtü...

Kız bana baktı "İstersen ateşin yanında yatabilirsin"... Kendimi ondan geriye atarken düşmeme ramak kaldı. "Hayır!"

Bağırmak istemiştim ama sözcük inilti şeklinde çıkmıştı "Bana dokunma"... Arkamdaki duvara doğru sendeledim. Sesim kulaklarıma boğuk geliyordu. "Ben iyiyim".

Daha genç olanı ellerini indirerek ağlamaya başladı. "Gidecek bir yerim var" diye geveleyerek arkamı döndüm. Olabildiğince süratle oradan ayrıldım... Saklanma yerime, yani iki binanın çatısının çıkıntı yapan bir üçüncüyle buluştuğu noktaya vardım. Oraya kadar tırmanmayı nasıl becerdim bilmiyorum. 

Battaniyenin içinde bir şişe dolusu baharatlı şarap, bir somun taze ekmek ve iki yumruğumdan daha büyük bir hindi göğsü vardı. Kar sulusepkene çevirdiği sırada battaniyeye sıkıca sarılıp rüzgardan korunaklı bir köşeye çekildim. Arkamdaki bacanın sıcacık tuğlaları öyle harikaydı ki. 

Şaraptan çektiğim ilk fırt ağzımdaki yarayı ateş gibi yaktı ama ikincisi o kadar acı vermedi. Ekmek yumuşacık, hindiyse hala sıcaktı.

Geceyarısı şehirdeki tüm çanlar çalmaya başlayınca uyandım. İnsanlar bağırarak sokaklarda koşturuyorlardı. Kara Matem'in yedi günü geçmiş, Kışortası geride kalmıştı. Yeni bir yıl başlamıştı. 

23 Aralık 2019 Pazartesi

En son çizdiklerim

Bu ara yeni çizimler yaptım, sizlerle de paylaşmak istiyorum. Sanki ilk yaptıklarım kadar güzel olmadılar ama çizimler amacına ulaştı... Amaç benim stresimin azalmasıydı, o yüzden yamuk yumuk çizgilerimi pek düzeltmedim. Mükemmele ulaşmak adına sıkıntıya girmek istemedim.




Desenleri yine Pinterest'te buldum. Çıktısını almadan, ekrana bakarak çizdim. 

Şu anda bu postu yazarken aynı zamanda bir sunum hazırlıyorum, Çarşamba günü Tez izleme komitesi'ne sunum yapacağım. Umarım herşey yolunda gider...

22 Aralık 2019 Pazar

I'll Be Home for Christmas - Film Yorumu

Kağıt Salıncak blogunun "christmas filmleri" yazısını okurken karar verdim bu filmi izlemeye. Dün akşam başladım, bu sabah da bulutlu bir hava olunca erken saatte de olsa açıp, izledim. Tam bir aile filmiydi, bazı yerlerinde duygulandım, çok ağladım. Annem de salonda olunca kendimi tutmaya çalıştım ama bayağı gözyaşı döktüm, özellikle finalde.

Aslında tatlı bir noel filmi hatta romatizm de var ve
 hiç öyle ağlanacak bir yanı olmayabilir ama sanırım ben dolmuşum...


Jackie kızını yanlız büyüten bir avukattır. Annesinin vefatından sonra babası başka bir şehire taşınmış ve babasının polis memuru olmasından dolayı da çocukken aile hayatı yaşayamamıştır. Babası Jack, bir meslektaşının vefatını öğrenince kızının yaşadığı şehre gelir ve tam noel öncesidir. Torunu büyükbabasını zar zor hatırlar ama O'nu çok sıcak karşılar, böylece noele kadar kalması için O'nu ikna ederler.

Jackie'nin yanlız başına titizlikle kurduğu kendince ideal olan hayatı Jack'in gelmesiyle altüst olur. Ama kim bilebilirdi ki Jackie'nin hayatının altının üstünden güzel olduğunu...


Tam zamanı, izleyin derim :)

20 Aralık 2019 Cuma

2020'de kendimden beklentilerim, hedeflerim

2019'a veda etmek üzereyiz, böyle bir yazıyı kaleme alma vakti geldi. 2019 için hedeflerimi okudum da, ulaştığım bir iki hedef dışında sanırım bu sene de benzer hedef ve dileklerim olacak. Az bir hedefe ulaşmışım ama önemli hedefler ki benim 2019'u memnuniyetle uğurlamama sebep oluyor. Geçen senenin aksine bu sene benim için kesinlikle çok daha güzel geçti.

Art niyetsiz sevmeye devam, birlik-beraberlik, bolluk-bereket istekleri tekrardan, ihtirasa kapılmadan emek harcamak-çalışmak, çalışmayı arttırmak, sağlık için çabalamak ilk anda bana gelen ilhamlar...


Bu sene diğer tüm senelere göre daha fazla yazı yazmışım, geçen seneyi neredeyse ikiye katlamışım. Geçen sene akşamları genellikle barlarda arkadaşlarımla eğlenirken, bu sene daha az alkol tüketip devamlı spor yaptım. Hemen her pazar doğa yürüyüşüne zaman ayırdım.

Sosyal medyada daha az zaman geçirmeyi hedeflemiştim, bu ancak yeni yeni gerçekleşmeye başladı. 2019'un son ayında Instagram'da geçirdiğim süreyi azalttım. Şeker-bal tüketimim azaldı diye tahmin ediyorum. Arada azalıp sonra bir süre önceki seviyeye tekrar dönebiliyor desem daha doğru olur. Daha akıllıca alışveriş yapmayı hedeflemiştim. Ekonomik durumlar belli, bu kendiliğinden, zaruri ihtiyaç olduğu için yeme ve içme harcamalarına ağırlık vermemle sonuçlandı. Ancak iyi mi bilemiyorum ama kıyafet alışverişinden çok dışarıda yeme içmeye harcadım paramı.


Yine de 2020'nin 2019'dan daha güzel bir yıl olmasını diliyorum!!

Hedeflerimi toparlıyayım: 

* Akşamları daha çok ev yemekleriyle beslenmek, malum çok daha sağlıklı

* Sabahları daha erken kalkmayı alışkanlık haline getirmek

* Açlık hissetmeden kilo verebilmek

* Haziran'da doktoram bitecek, üzerine yatmamak, konumda aktif çalışmaya devam etmek

* Bu ara üzerimde bir bezginlik var, bunu üzerimden atmak, çalışma heyecanını kaybetmemek

* Dinlenmeyi abartmamak

* Kitap okumayı arttırmak

* Meslektaşlarımla iletişim ağını genişletmek

* Her seferinde ufak hedefler koyarak büyük hedefe ulaşmak, günlerimi anlamlı kılmak

* Spora hafta içi yürüyüşlerini eklemek

* Fırsat bulabilirsem, pilatese başlamak

17 Aralık 2019 Salı

Yılbaşı süsü dikiş atölyesi

Geçen pazar Antalya Kültür Sanat Merkezi'nin o kadar tatlı bir atölyesi vardı ki, yürüyüşü filan o haftasonu için atlayıp, etkinlikten bir ay önce kayıt oldum. Annem dikiş dikmeyi bildiği için ilk defa ortaokulda patron çıkarıp kendime şort ve bluz takımı dikmiştim. Sonra uzun yıllar tekrar dikişle ilgilenme fırsatım olmadı. Ancak 6-7 yıl önce kendime bir bluz dikmek için heveslendim. Modeli orijinal, uzun kollu bir bluz, sanırım 42 beden patron çıkararak dikmiştim ve bana bol gelmişti, yine de nadiren kullandım. Geçenlerde elime geçti ve bana dar gelmeyen bluzler azaldığı için gözdem bu aralar :)

Neyse atölyeye dönelim, minik süsler yapacağımız için zorlanmayacağımı bilerek gittim. Atölye süresi 2 saatti ve ben 1 tane süsü tamamlayabildim.


Bizim yılbaşı ağacımız böyle, üzerinde süsümü görünce mutlu oluyorum :)

Bu iki saat içinde elle makine dikişi ve gizli dikiş öğrendim. Önce iki kat kumaşın ters tarafına kalıpla deseni çizdik, tersten diktik ve kumaşı çevirdik. İçine boncuk elyaf doldurup gizli dikişle kapattık. En son düğme dikip süsledik. Atölyede biz gelmeden hazırlanıp konulmuş malzemeler şu şekildeydi:


Beyaz yıldızlı kumaşa da yılbaşı ağacını başladım ama dikmeyi bitiremedim. Bazı katılımcılar iki ürün çıkartabildi. Ayrılmadan önce de atölye arkadaşlarımızla böyle bir görüntü verdik. Birbirimizi tanıma fırsatı pek bulamasak da tatlı anlar paylaştık :)

15 Aralık 2019 Pazar

Film yorumu: Hayatımın Yolculuğu

Baş rollerinde Robert Redfort ve Nick Nolte'nin olduğu filmde iki eski arkadaşın ileri yaşlarına rağmen 5 ay sürecek bir doğa yürüyüşüne çıkmaları konu ediliyor. Ormanların içinden pek çok şehir geçip, dağ bayır aşacaklardır. Yolda çeşitli maceralar yaşarlar, bazısı gerçekten caydırıcı niteliktedir. Kar, kış yol alırlar ama yine de yolculuğun büyük bir bölümünü tamamlayana kadar yılmazlar.



Filmi ilginç kılan yanı, iki arkadaşın birbirinden çok farklı hayatlar yaşamış olması, karakterlerinin de birbirine zıt olması. Belki de bundan dolayı yol boyu konuşacak konuları hiç bitmez ve birbirlerine eşlik etmekten zevk alırlar.

Doğa yürüyüşlerini sevdiğim için ben izlerken çok zevk aldım ama bu sporu yapın ya da yapmayın zevk alabileceğinizi düşünüyorum. Yeni haftaya zinde başlayabilmek dileklerimle...

Film yorumu: Nobel Adayının Karısı

Bu ara film yorumlarına ağırlık verdim, bunun sebebi yağmurlu havayı evde değerlendirmek istemem. Bu sabah hafif bir kahvaltıdan sonra kendime nispeten az şekerli irmik helvası yapıp yanına da kocaman bir kupa filtre kahve yaptım. İkisiyle birlikte film keyfine başladım. Daha önce not aldığım bir filmdi...


Film edebiyat dalında nobel ödülünü kazanan bir adamın bilgilendirilmesinden, ödül törenine uzanan bir kesiti anlatıyor. Okuma listeme baktım da Maviye İz Süren blogunun tanıtımı sonrasında karar vermişim izlemeye... 

Ödülü almaya ailesiyle birlikte İsveç'e giden adamın hayatının romanını yazmak isteyen bir öğretim görevlisi peşindedir. Aileyi zor bir durumda bırakır çünkü bu ailenin bazı sırları vardır... 

Film cinsiyet ayrımcılığına vurgu yapıyor. Böyle bir eş olmayın diyor bana göre, bir erkeğin gölgesinde kalmak yerine, kadın olarak kendi başarılı kimliğinizi ele geçirin ve bunu taşıma cesareti gösterin. 

Filmi anlatmak süprizleri bozmak olur, fragmanını aşağı bırakıyor ve izlemenizi tavsiye ediyorum :)

Japon Anime: Kurt Çocuklar

Merhabalar, gece yarısına çok az kaldı ve ben bu yazıya başlamış bulundum. Geçen sene yılbaşında bu saatlerde mim soruları cevaplandırıyordum ve tam 12'de yayınlamıştım. Bu sene de dayım bize gelirse muhtemelen aynı şeyi yapacağım, çünkü yemek yenip herkes köşesine çekildikten sonra annem ve dayım uyuklamaya başlıyor, ben tek başıma 12'yi bekliyorum :) 

Gelelim animemize, filmin yorumunu Şemsiyenin Altındaki Kız blogunda okuyup, merak etmiştim. Bugün biraz çizim işiyle uğraştıktan sonra izledim. Uzun kış geceleri için ideal, uzun ve insanı sarıp sarmalıyor. Ayrıca içinizi ısıtacak büyüklükte bir anne sevgisi işleniyor.


Üniversitede okuyan Hana, derste dikkatini çeken gizemli bir gençle tanışır. Birbirlerine aşık olurlar, birkaç buluşmadan sonra genç kendiyle ilgili gerçeği, kurta dönüşebildiğini açıklar. Hana gence çok bağlı olduğu için korkmaz ve birlikte olurlar...

İlişkileri ilerler ve iki çocukları olur, gencin başına gelen olaydan sonra Hana'nın hayatı tamamen değişir. 

Film çok eğlenceli, anlatıp tadını kaçırmayayım. Evin sıcak bir köşesine yerleşip kestane yiyerek sonra sıcak çikolata içerek filan izleyin, ben öyle yaptım :))

11 Aralık 2019 Çarşamba

Portakallı Trifle (Benim yaptığım versiyonu)

Merhabalar, İngilizlerin meşhur tatlısı Trifle'den daha önce bahsetmiştim. Malzemelerin bir kısmını almış bekletiyordum. Dün akşamüstü yaptım, arkadaşımla yedik. Benim yaptığım şekliyle tarifini tekrar vereceğim. Şeker karşıtı annem bile beğendiyse gerçekten güzel olduğunu söyleyebilirim.



Bu arada tatlıyı yapmak için çarşıda kupları arayıp almam ayrı bir maceraydı :)) 

Malzemeler:

Kedi dili bisküvi
1 paket krem şanti
1 paket labne peyniri (180 gr)
1/2 bardak süt krem şanti için ve 1/2 bardak bisküviyi ıslatmak için
1 portakal
1 avuç fındık
Bitter damla çikolata
1,5 çorba kaşığı şeker

Yapılışı:

Fındıkları rondodan geçirip bir kaseye alın. Daha sonra rondoya süt, krem şanti ve labne peyniri koyup karıştırın. Portakalı dilimlere ayırıp şekerle birlikte bir taşım, salan suyunu çekene kadar pişirin ve soğumaya bırakın. Bu kuplar biraz büyük, bende bu malzemeyle 3 adet çıktı. Kedi dili bisküviyi ikiye bölüp süt ile ıslatın, tabanına yerleştirin, üzerine portakal dilimini üçe bölüp istediğiniz miktarda, fındık kırığı, damla çikolata, 2 kaşık krema, tekrar kedi dili bisküvi ve aynı malzemeleri katman katman dizin.  

Çok pratik, yarım saatinizi bile almıyor. Afiyet olsun :)