Bu kitabı ilk okumaya başladığımda, başlarda beni sarmadığını,
fazla hoşlanmadığımı söylemeliyim. Anlatılan hikaye çok basit ve sıradan
geldi, her ne kadar benim kültürümden farklı bir kültüre dair ve benim
ülkemden farklı bir ülkede geçen bir hikaye kurgulanmış olsa da. Avrupa özentimiz sayesinde artık hayat tarzlarımız da oradakilere
benziyor aslında ama yine de, Edinburg'un bir mahallesinin insanlarını
ve burada yaşanan olayları anlatan romanın yavaş yavaş çekim alanına
girdim. Olaylar kitabın baş kahramanı Pat'in yaşadığı yerden ayrılıp kısa bir süre içinde Edinburg'da yeni bir iş ve kalabileceği bir ev bulmasıyla başlıyor. Pat bir resim galerisinde iş bulunca kitap benim için ilgi çekici hale gelmeye başladı. Bazı ressamların adını ilk defa duydum, Peploe ve Vettriano gibi. Samuel J Peploe'yi Google'da aradığımda resimlerinin Cezanne'e benzediğini gördüm, O'ndan da etkilenmiş zaten. Post-empresyonist İskoç ressam, kitapta O'na ait olduğu düşünülen bir tablo ortadan kayboluyor ve galeri sahibiyle birlikte Pat, Edinburg'ta bu tablonun peşine düşüyor.
The Embrace of the Spider
The Singing Buttler
(Kaynak: jackvettriano.com)
Pat kalmak için birkaç kişinin paylaştığı bir evin bir odasını tutuyor ve bir başka odasını tutmuş olan Bruce'a aşık oluyor. Bu durum kendini oldukça beğenen Bruce'u eğlendiriyor ve sergildiği davranış bozukluğu Pat'in kendisini kötü hissetmesine sebep oluyor. Bir süre sonra Pat bu durumu psikiyatrist babasıyla konuşuyor ve babası Bruce'un psikopat olup olmadığını anlamak için bazı sorular soruyor. Psikopatlık şartlarına tam da uymayan Bruce'un son olarak yaptığı teklifin de kalbini kırması sonucunda, arkadaşlarının da telkinleriyle Pat, Bruce'u unutmaya başlıyor.
Burada kitapta olan biteni tamamen ortaya koymak yanlış olur, kitabı okuyup zevkli zaman geçirmelisiniz. Kitabın başlarındaki hislerim sonra tamamen değişti, okurken çok eğlendim. Hatta İskoçya'nın Dundee şehrinin marmelatlarıyla ünlü olduğunu öğrendim. Bunlardan en beğenileni ise turunç marmelatıymış ve ben Antalya usülü turunç kabuğu reçeline bayıldığımdan ve bu tarifi de denemek istediğimden bahçeme turunç fidanı bile diktiğimi söyleyeyim...
Son olarak kitaptan kısa, beğendiğim bir alıntı: "Hollywood erkekleri O'nun midesini bulandırırdı; aynı şey dişi muadilleri için de geçerliydi. Entellektüel tipler olduğu söylenemezdi herhalde! Bu insanların düzgün yüz hatları vardı, ama aslında çirkindiler, çünkü içleri bomboştu. Ardında manevi bir değer, bir ruh veya karakter güzelliği olmayan düzen, gelişigüzel ama açık yürekli, darmadağın ama insanca olandan çok daha umut kırıcı ve hatta iticiydi."